Hungarikumlar: Hévíz gölü ve geleneksel şifalı su tedavisi

Macaristan’ın Güney-Batısında bulunan Hévíz gölü dünyanın en büyük ve biyolojik olarak da hala aktif doğal şifalı su içeren gölüdür. Bu göl Macaristan’ın 7 doğa harikasından biri olarak bilinir. 

Göl, yaz kış değişmeyen ve derinde 40 derece sıcaklığını koruyan şifalı su içerdiğinden, hangi mevsimde olursa olsun yüzmeye elverişlidir. Bu göl sadece doğal bir hazine olması nedeniyle değil, aynı zamanda ulusal ekonomiye katkısı nedeniyle de paha biçilmez değerdedir ve bu nedenle de 2013 yılında Hungarikumlar listesine alınmıştır.

Hévíz gölü diğer sıcak su içeren göllerden farklıdır. Bu tür göller genellikle balçıklı ya da killi topraklar üzerinde volkanik gelişmeler sonucunda oluşmuşlardır. Hévíz gölü ise yer altında 38 metre derinlikteki çok büyük mağara üzerindedir. Bu derin yer altı mağarasında binlerce yıldır sıcak ve soğuk su kaynakları karışmaktadır. Bunun sonucunda da işte 40 derece sıcaklığa sahip bir yer üstü gölü meydana gelmiştir.

Bu elbette gölün derinliklerindeki sıcaklıktır. Gölün yüzeyindeki sıcaklık kışları 26 dereceye, yazları da 35-36 dereceye kadar düşer. Göle mağaradan fışkıran su miktarı da çok büyüktür: kaynaktan saniyede 410 litre su çıkmaktadır. Yani göle günde 35 milyon litre su fışkırmaktadır. Bu da sürekli bir devridaim oluşturmaktadır. Gölün suyu bu hızla ortalama her üç günde bir tümden değişmektedir.

Hem gölün suyu ve hem de dipteki şifalı balçık yüzyıllardan beri sağlık alanında kullanılmaktadır. Efsanelere göre göl Roma imparatoru Flavius Theodosius zamanında oluşmuştur, ancak burada gerçek olan gölün Roma imparatorluğu döneminde de kullanıldığıdır. Şifalı özellikleri nedeniyle tarih içinde bölgede kurulan tüm devletler ve imparatorluklar için Hévíz önemli bir sağlık merkezi olmuştur.Roma döneminde Pannonia adını taşıyan bu bölge yerleşim yerlerinin bulunduğu bir bölgedir. Göl etrafında Roma döneminden kalan kalıntılar ortaya çıkarılmıştır ve bunlar arasında tapınak izleri de vardır.

Roma İmparatorluğunun ardından 4. ve 8. yüzyıllar arasında Slavlar ve Germenler de bu bölgede yerleşim alanları oluşturmuşlardır. Bölgedeki ilk yazılı Macar anıları 1328’de kayıt altına alınmıştır. 1772-de ise Kont György Festetics tarafından göl kıyısında ilk ılıca inşa ettirilmiştir.

Gölün etrafı sazlıklarla, söğüt ve çalılıklarla kaplı doğal bir koruma alanıdır. Gölün üzerinde göle ulaşan dereciklerde yüzen nilüferler ilkbahar aylarında harika bir tablo çizerler.

Yakınlarda restore edilen ve gölün tam ortasında bulunan 2500 metre kare büyüklüğündeki tesis gölde kış aylarında da ziyaretçilere hizmet vermeyi mümkün kılmaktadır.

Bu gölün bir özelliği de beklenen şifayı sadece termal su ile değil, kışın solunum yoluyla da sağlamasıdır. Çünkü kış soğuğunda sıcak göl suyu buharlaşıp gölün üzerinde sürekli kalan şifalı bir buhar tabakası oluşturur. Bu nedenle tedavi amacıyla buraya gelen insanlar sadece yıkandıkları su ile değil, soludukları hava ile de şifalı su ile temasa geçerler.

Héviz gölünün sularının romatizma ve eklem hastalıklarına iyi geldiği bilinmektedir. Kalsiyum, magnezyum ve hidrojen karbonat bakımından zengin olduğu bilinen  göl suyu bir miktar Radon da içermektedir.

Göl kıyısındaki Héviz kasabasının tam anlamıyla sağlık turizmi üzerine kurulmuştur. Turistler gölde yıkanmanın ötesinde değişik terapiler ve masaj da istediklerinden göl etrafındaki oteller, şifalı banyoları saunaları, terapi ve masaj salonlarıyla ve de balçık banyolarıyla şehre belen ziyaretçilere sağlıklı ve huzurlu günler sağlamaktadır.

Héviz kasabası aynı zamanda Fethiye’nin kardeş şehridir.

 Türkinfo

  Macaristan Ankara Büyükelçiliğinin desteğiyle hazırlanmıştır.