İşte Budapeşte (I.) – Faruk Eskioğlu

hosoktereUçak Budapeşte’yi Buda ve Peşte olarak ikiye bölen Tuna Nehri’nin üzerinde alçalırken yeşilliklerin arasında biblo gibi bir tarihi bir şehir uzanıyordu… İstanbul gibi gökdelenlerle bu şehrin ihanete uğramaması dünya mirası adına sevindiriciydi…

Hani bir gün yolunuz düşerse deyü geziyi püf noktalarıyla anlatmaya çalışacağım… “Benim için gezmek önemli, yorulunca da temiz bir yatağa devrileyim yeter” diyorsanız gezi öncesi internetten şehir merkezine çok yakın günlüğü 20 euro kadar (üstelik tek odalı) yurtlar bulabilirsiniz… Havalimanı’nda “information” sizi yönlendirecektir ama kapıdan kapıya servisler taksi ücretinin (km başına 1 eurodan biraz az) yarısına (13 euro, gidiş geliş 22 euro) sizi kalacağınız mekana götürecektir. Ayrıca bütün seyyahların iyi bildiği bir kuralı da bilmeyenler için yineleyeyim: Dövizinizi şehrin merkezindeki kambiyolardan bozdurarak durduğunuz yerde en az yüzde 10-15 kazanç sağlayabilirsiniz… Ayrıca esnaf kendi kuruna göre çevirdiğinden euro yerine ülke para birimi forint’le harcama yapmanızı öneririm…

Dünya savaşları da dahil pek çok savaşa tanık olan bu eski şehir, şaşılacak biçimde korunmuş… Osmanlı 160 yıl hüküm sürdüğü Budapeşte’de kiliseleri camiye dönüştürmüş (Halen 2 cami korunmuş durumda), kaplıca suyunun kullanıldığı pek çok hamam inşa etmiş… I. Dünya Savaşı’nda topraklarının üçte birini kaybeden Macaristan, II. Dünya Savaşı’nda Nazilerin yanında yer alsa da “saf değiştireceği kaygısıyla” Hitler Almanyasınca işgal edilmiş… 1947 yılında da girdiği SSCB çatısı 1989’da çökünce bayrağındaki SSCB armasını atarak “parlamenter cumhuriyet”i kurmuş… SSCB çatısında “liberal” ya da “piyasa” sosyalizmi uygulayan Macaristan ilk McDonald’ı açan Doğu Blok’u üyesi sayılıyor.

Macarların atalarının büyük bir çoğunluğu Ural-altay/Fin-Ugor kavimleri’nden olan Hun-Ugor kavimleri olduğu biliniyor. Macarca’nın Türkçe ile aynı aileden olması ve savaşcı köklerinin Türkler gibi Asya’ya uzanması Türklerin kuzeni olduğunu düşündürüyor… Macar alfabesinde ü ve ö’ler bizim bildiğimiz fonetikte. A ve e’lerin üzerindeki şapkalar da harfleri inceltme ve uzatma yerine teleffuzları başkalaştırıyor.

Son bir ansiklopedik bilgi daha nüfusu 10 milyon olan ülkenin milli geliri 20 bin dolar civarında. Nükleer fizik de dahil bilimsel ve ARGE çalışmalarıyla pek çok Nobelli bilimciye sahip olup, ekonomisi “parlayan yıldız” olarak görülüyor. Günümüzde NATO ve AB üyesi olan Macaristan en çok yabancı turist çeken ülkeler arasında sayılıyor. Avrupa’daki en çok Yahudi nüfusunun bulunduğu Budapeşte’nin kardeş şehirleri arasında Tel Aviv de bulunuyor. Varşova Paktı’ndayken 3. Dünya ülkesi sayılan Arap ülkeleriyle iyi ilişkiler geliştirdiğinden hatırı sayılır Arap etnik nüfusa sahip… Ülkede en çok konuşulan yabancı dil İngilizce, sonra da Almanca…

Turist gezdiren 2 katlı otobüslerle turumuza ‘Kahramanlar Meydanı’nda başladık. Kutlamala ve protestoların yapıldığı bu alabildiğine geniş meydanın iki yakasında ulusal müzeler yer alıyor. Bu meydanı şehir merkezine bağlayan Paris’teki Şanzelize’nin örnek alınarak yapıldığı Andrassy Caddesi ise alabildiğine geniş ve düz… Bu caddenin aldından geçen dünyanın en eski ikinci metrosu günümüzde UNESCO koruması altında… Caddenin sağ ve solundaki bir zamanlar senyör ya da aristokratlara mekan olan geniş tarihi yapılar şimdi büyükelçilik ya da resmi kurumlara hizmet veriyor… Bu cadde üzerinde Korku Müzesi, Devlet Opera Binası ile St. Stephens Kilisesi görülmeye değer… Ayrıca otantik Macar yemeklerinin tadılabileceği ünlü restoran ve kafeler de bu caddede bulunuyor.

Macaristan mutfağı çok zengin… Mönüde bizim damak tadımızın alışkın olmadığı tavşan, domuz, geyik ve at etinden yapılan yemekler de var… En ünlü yemekleri arasında Anadolu’da etli “patates aşı” olarak bilinen biber salçalı “gulaş”ı tatmanızı öneririm… İçkilerinde ise 40’a yakın bitki özünden yapılan Unicum en iyi hediyelerden sayılabilir. Unicum’un yaratıcısı 19.yy’da içkiyi ilk ürettiğinde hasta olan Macar kralına “şifa” niyetine sunmuş, kralın bir kaç ay sonra ölmesine karşın halk içkiyi sevmiş… Minik kadehte soğuk içilen Unicum’u ilk fondip yaptığımda içimde yakıcı bir dezenfektasyona uğradığımı hissettim hani… Budapeşte’nin merkezinde orta halli bir restoranda “starter”lı ana yemek, bir kadeh kaliteli şarap ve tatlı için ortalama 20 euro gibi (Türkiye’ye kıyaslanamayacak uygunlukla) bir hesap ödeyeceğinizi de not edin lütfen… Budapeşte turistik bir şehir olduğu için gündüz gezerken gözünüze kestirdiğiniz restoranda akşam için rezervasyon yaptırmanızı salık veririm…

Sokaktaki Macar halkı iyi giyimli, temiz yüzlüydü. Sizin sorularınızı içtenlikle yanıtlamaya ve yardım etmeye çalışıyorlar. Bisikletlilerin çok olması da içimi ısıttı hani… Bu arada şehirde turistler dışında hiç obeze rastlamadığımı da aktarmalıyım… Budapeşte son derece temiz… Kente kısa ve sık aralıklarla yağmur yağdığı bilgisi de işinize yarayacaktır…

2014-08-10
http://www.acikgazete.com