ORIENT EXPRESS

Sirkeci Garı, Rumeli ve Anadolu-Bağdat Demiryolları kapsamında İstanbul’da inşa edilen iki büyük gar yapısından biridir. İstanbul’u Avrupa’ya bağlayan Rumeli demiryollarının başlangıç noktasıdır. Avrupa’dan İstanbul’a hareket eden en gösterişli sefer ise Orient Ekspres adını taşır. 5 Haziran 1883’de Paris-İstanbul arasında yapılan ilk Orient Ekspres seferi, bu büyük bir efsanenin başlangıç tarihidir. Ama ilk dönemde Orient Ekspres, Peşte ve Bükreş üzerinden 2656 kilometre katederek Rusçuk kasabasının karşısındaki Giurgiu mevkiine gelir. Şimdilik sadece iki vagon yataklıdır. Buradan İstanbul’a geçiş ise deniz yoluyla olacaktır. Aktarmalı, ama dönemine göre hızlı bir seyahattır bu. İstanbul yolu saatte 80 kilometre yapan bu ekspres sayesinde 30 saat kısalmıştır.

Orient Ekspresin yalnız rayları kullanarak İstanbul’a gelebilmesi için ise 1895 yılını beklemek gerekecektir. “Ostend-Viyana Ekspres” hattı kullanılarak yapılan yolculuk Sirkeci istasyonunda noktalanır. 1919 yılında ise Alpleri aşan Simplon yolu kullanılarak sefer İsviçre, İtalya, Yugoslavya ve Bulgaristan üzerinden İstanbul’a gelinir. Orient Ekspres’in diğer ucu ise Londra’ya kadar ulaşmıştır. Efsane, en görkemli günlerini yaşamaktadır. Yeni adıyla, “Simplon-Orient Ekspres” olarak… Bir ucu Londra’ya diğer ucu İstanbul’a Sirkeci Garı’na uzanarak.

Sirkeci’den sadece Orient Ekspres kalkmıyordu elbette. 1933 yılında Şark Demiryolları Kumpanyası’nın İstanbul-Edirne postasını işletmeye başladığını görürüz. Avrupa’ya giden diğer trenler de buradan kalkar elbette. Sirkeci Garı yolcuları denilince akla o kadar çok konu gelir ki… İlk olarakr kuşkusuz turistler ve seyyahların mekanıdır garımız. Ama onların hikayeleri pek dile dökülmemiştir. Balkan Savaşı sırasında cepheye giden Mehmetçikler; ülkemize gelen diplomatlar, devlet adamları, cumhurbaşkanları, hatta krallar; Türkiye’den yurtdışındaki görevlerine giden elçilerimiz, hariciye işlerinde görevli elemanlarımız; Cumhuriyet kurulunca yurtdışına giden son halife Abdülmecit Efendi; Avrupa’ya anlaşma imzalamak için gidenler ve dönenler, 1930 yılındaki Trakya seyahatinde Atatürk, yine Trakya’da görev yapacak askerlerimiz; yurtdışından gelen göçmenler; Avrupa’ya karşılaşmalar için giden sporcularımız, oradan bize gelen takımlar, spor insanları; Balkan ülkeleriyle birlikte organize ettiğimiz festivaller için gelen folklor ekipleri; Hitler faşizminden kaçan Yahudi bilim adamları; Türkiye’de gösteri yapacak sanatçılar (örneğin bu konuda en hareketli gar serüvenlerini yaşayan isimler olarak Marie Bell ve Josephine Baker’ı gösterebiliriz) ve elbette sürgünler, kaçaklar, casuslar… 31 Ekim 1961’de Türkiye ile Federal Almanya arasında imzalanan anlaşma çerçevesinde Türk işçilerinin Almanya’ya işçi olarak gitmeye başladığı dönem, Sirkeci Garı yeni bir kalabalıkla tanışır. O yıl Sirkeci’den München Hauptbahnof’a kalkan ilk trenler beraberinde umudu, bilinmeyeni, sılayı ve hasreti de beraberinde taşırlar. Garımıza giren trenler her zaman yeni sürprizlerle karşı karşıya bırakır bizi.

Gökhan Ak.ura