Bir Macar (Anti)Kahramanı: Grosics

Ajanslarda bbir-macar-antikahramani-grosics-1ir haber, 1954 Dünya Kupası’nda final oynayan efsane Macaristan takımının file bekçisi Gyula Grosics 88 yaşında hayatını kaybetmiş. Yaşamını konu alan belgesel birkaç sene önce Cumhurbaşkanı Pal Schmitt’in katılımıyla vizyona girdiğinde, ülke tarihinin en iyisi olarak kabul ediliyordu. O sadece oynarken kötüydü! Nasıl mı…

1926’da doğan Gyula, mıntıkasının takımı Dorogi’de başladı futbol kariyerine. Budapeşte’ye adımı attığında 21 yaşındaydı. Mateosz, Teherfuvar gibi küçücük ekiplerden sonra bir sonraki durağı bir rejim şaheseri olan Honved’di.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında Sovyetler Birliği himayesine giren Macaristan’da iklim kısa sürede değişmişti. Kendisini Stalin’in iyi öğrencisi olarak tanımlayan diktatör Mátyás Rákosi, topraklardaki bütün muhalifleri silindir gibi ezerken, diğer taraftan verdiği bir kararla sadece ülke değil, dünya futbolunun da kaderini tayin etmişti.

İstihbaratçıların takımı MTK’den sonra Savunma Bakanlığı da bir kulüp ister. Ferencvaros sağ eğilimli ve milliyetçi bulunur, ihale Puskas ve Bozsik’in formasını giydiği Kispest’e kalır. Yurt savunması anlamına gelen Honved böylece doğar.

Gerçekten de ordunun rüyaları kabul olmuş, istihbaratçılara karşı üstünlük sağlamışlardı; arada kaptırılan iki şampiyonluk nazar boncuğu sayılırdı…
Her gün beraber idman yapmaya başlayan oyuncuların uyumu, kısa sürede bir efsanenin doğumuna önayak oluyordu. İşte o Honved’in bir parçası olan Grosics, Macaristan Milli Takımı’nın da kalesini koruyordu. Değişik bir tarzı vardı. Kalesinden çabucak fırlayabiliyor, attığı uzun paslarla kontratak başlatabiliyordu. Puskas’ın önderliğinde 1952’de Olimpiyat şampiyonu olan yenilmez armada, ertesi yıl da Wembley’de İngiltere’yi 6-3’lük skorla devirerek bütün dünyaya mesaj veriyordu.
1954 Dünya Kupası’nın mutlak favorisi finale güle oynaya gelmişti. Grupta ezdikleri Almanya ile Bern’de bu sefer şampiyonluk için buluşan Macaristan, ilk 10 dakikada iki farkla öne geçmişti. Arkasından yaşananlar bugün bir mucizeyle özetleniyor.

Morlock ile perdeyi açan Panzerler, Rahn’ın golleriyle kupaya uzanıyordu. Bir ulus belki de böylece yeniden ayaklanırken, üç topu kalesinden çıkaran Grosics Macaristan’a dönüşünde sorgulanıyordu. Komünist rejim faturayı ona kesmişti.

Honved’de oynamaya devam eden Kara Panter ve arkadaşlarının hayatı asıl 1956’nın sonunda değişmişti. Rakosi döneminde yol olan binlerce insanın acısı canları tak ettirmişti. Komünist öğrenci birliğine dahil olmaya reddeden gençlerin oluşturduğu örgütün yasaklanmasıyla birlikte ülkenin değişik şehirlerine sıçrayan kıvılcım, 23 Ekim’de yangına dönmüştü. Kısa sürede hükümet düşmüş, Sovyet tankları Budapeşte’de cirit atmaya başlamıştı. 4 Kasım’da Macaristan’a adeta çıkarma yapan Sovyetler Birliği, bir haftada kontrolü ellerine almıştı. Binler ölmüş, onbinler ülkeden kaçmıştı…

Şampiyon Kulüpler Kupası’nda Athletic Bilbao ile eşleşen Honved, 22 Kasım’da İspanya’nın yolunu tutmuştu. San Mames’te 3-2’lik skorla gülen ev sahibi ufak bir avantaj sağlamıştı. Futbolcular ülkelerine dönmek istemiyordu. Macaristan’daki karışık durum nedeniyle rövanşın Brüksel’de oynanacak olması kim bilir bazılarını umutlandırıyordu. Elenip dağılabilirlerdi. Heysel Stadı’nın skorbordunda yazan 3-3’ten sonra Grosics, arkadaşları Bozsik, Budai, Lorant ile birlikte Macaristan’a dönüyor; Czibor, Kocsis ve Puskas Batı’ya açılıyordu.

Minik Tatabánya’ya sürülmüştü Kara Panter. Yine de milli takımın eldivenleri ona teslim ediliyordu. Bir önceki Dünya Kupası’nın finalisti, 1958’de pek bir sıradanlaşmıştı. Sonradan milletvekili olacak Bozsik kaptan, efsane kadronun santrforu Hidegkuti ise 36 yaşındaydı. Puskas, Czibor ve Kocsis’in yokluğunda yenilmez armada gitmiş, Macaristan ilk turda elenmişti.

Ferencvaros’un ısrarla istediği Grosics’e rejimden izin çıkmıyordu. Sürgünde üç direk arasını bekleyen file bekçisi, son kez 1962 Dünya Kupası’nda sahne almıştı. Kaptanlık pazubandını koluna takan Kara Panter, ülkesinin gruptan çıkmasını sağlıyor, ardından da sahalara veda ediyordu.

Rejimle hep papaz olan Grosics, 1980’lerde bir manada barış çubuğu uzatmıştı yönetime. Komünist Parti’ye üye olmak isteyen emekli file bekçisinin kayıtları incelendiğinde bir anda ortalık karışmıştı, Gyula delikanlılığında Macaristan’daki SS ordusuna gönüllü olarak katılmıştı. Genel sekreterlik koltuğunda 32 yıl oturarak ülkeyi en uzun süre yöneten politikacı olan János Kádár, çok da önemsememişti durumu. Gyula onların olmuştu artık. Kim bilir belki de hep onlarındı. SS geçmişi olan birisinin yurtdışında oynaması çok da kolay değildi. İşte belki de bu yüzden o hiç Batı’ya gitmeyi düşünmemişti.

Parti üyesi olamasa da, maaşını alıyordu Grosics. Derken Doğu Bloku dağılıyor, o da saf değiştiriyordu. İktidara yürüyen muhafazakâr sağ parti Fidesz saflarında görünen Kara Panter, Başbakan Viktor Orbán ile çok yakınlaşıyordu. Belki de bunun semeresini alıyor, komünist rejimin gitmesine izin vermediği Ferencvaros formasıyla 82 yaşında tanışıyordu.

Yıllar 2008’i gösterirken, Sheffield United ile oynanan hazırlık maçında varmıştı muradına. 60 yıl önce sağ eğilimleri ve milliyetçiliği nedeniyle ordunun takımı olmaya layık bulunmayan takımın sonunda üç direk arasını bekliyordu. Sembolik de olsa sonunda gidebilmişti oraya.

Öyküsüne gelince… 2000’lerde hakkında ortaya çıkanlarla, kimilerinin gözünde itibarını kaybetmiş durumda. Düşününce; karanlığı bir dönemi, bir dönemin karanlığı onu anlatıyor sanki.

2014-06-19
birgun.ne