Macaristan, Orta Avrupa’da Türkiye’nin yedide biri kadar büyüklükte bir halk cumhuriyetidir. Macaristan Cumhuriyeti , Avusturya, Slovakya, Ukrayna, Romanya, Sırbistan, Hırvatistan ve Slovenya ile komşu olan, denize kıyısı olmayan, Avrupa Birliği üyesi bir ülkedir. Orta Avrupa ile Balkanlar arasında bir ovaya yayılan Macaristan, Türklerle tarihte ilk sahneye çıkışlarından beri yakın ilişkiler geliştirmiş oldukları bir ülkedir. İlk Türk boylarının yerleşmelerine bakacak olursak, M.S 374 yılında ilk Türk kavimlerinden olan Büyük Hun İmparatorluğunu Orta Asya bozkırlarından başlatmış olduğu büyük göç sonrası, M.S 378 yılında Batı Hun İmparatorluğu (Avrupa Hun İmparatorluğu) olarak ilk bu topraklarda kendini göstermeye başlamıştır. Bugün ki Macaristan toprakları içinde yer alan, Tuna nehri civarına yerleşen Hunlar ilk Avrupalı Türk devleti olmuşlardır. Hun İmparatoru “Atilla”, Macaristan’da en çok sevilen halk kahramanlardan biri olarak tarihteki yerini almıştır. Macaristan, Avrupa dillerinde “Hungary” (Hunların ülkesi) olarak anılmaktadır. İlerleyen tarihte diğer Türk İmparatorluklarından olan Avarlar (M.S 563) bu topraklarda yaşam sürmeye başlamışlar. Oğuz Boylarından olan Arpadlar ve son Türk İmparatorluğu olan Osmanlı İmparatorluğu 150 yıl kadar Macarların (Hunların) topraklarına egemen olmuşlardır. Kanuni Sultan Süleyman tarafından ilk olarak 1526’da fethedilen Budin ve Peşte, bir buçuk asırlık bir Türk hâkimiyetinden sonra 1686’da elden çıkmıştı. Türk idâresi sırasında, Karadeniz üzerinden Tuna yoluyla İstanbul’dan nispeten kolay ulaşılan bir beylerbeyilik merkezi olduğundan kolayca Türkleşmişti. Ticâret yollarının birleştiği bir yerde bulunan Budin ve Peşte, bir taraftan zengin bir ticâret şehri görünümü alırken, burada kurulan çeşitli vakıflar bu Orta Avrupa şehrine bir Osmanlı yerleşim merkezi manzarası vermişti. 1662 yılında burayı ziyâret eden Evliyâ Çelebi’nin Seyahatnâmesi’nde Budin ve Peşte’nin etraflı bir tasviri bulunmaktadır. Evliyâ Çelebi, Buda’da 25 câmi, 47 mescit, 12 medrese, 16 mektep, 2 hamam, 8 kaplıca, 9 han, 1 saat kulesi ve 1 bedesten bulunduğunu bildirmektedir. Bunların çoğu bugün ayakta değildir. Sokullu Mustafa Paşanın yaptırdığı Mustafa Paşa Câmii ve Türbesinin Mîmar Sinan’ın eseri olduğu bilinmektedir. İkinci Dünya Savaşında Budapeşte büyük bir hasar görmüştü. Fabrikaların ve meskenlerin neredeyse tamamı ya yıkıldı veya hasar gördü. Bütün köprüler yıkıldığı için ulaşım da durmuştu. 1945’te Sovyet orduları Budapeşte’ye girdiğinde nüfus dörtte biri kadar azalmıştı. Şehrin inşâsı yıllar sürdü. 1950’de çevredeki köy ve ilçelerin katılmasıyla genişletildi. Sanâyileşme tekrar başladı ancak çevre il ve ilçelere yayılması için de tedbirler alındı. Şehrin Tuna üzerinde her zaman önemli bir kavşak noktası olması, sanâyileşme öncesinde yapılan merkezî demiryolları ve Macaristan’a dağılan yolların merkezinde bulunması Budapeşte’nin gelişmesinde önemli katkılarda bulunmuştur. 1970’lerde şehir içi trafiğinin rahatlatılmasında önemli rol oynayan metro sistemi kuruldu. Temizliği, hızlı ve ucuz olmasıyla Budapeşte metrosu şehrin özelliklerindendir. Macaristan’ın en iyi okulları, Macar Bilimler Akademisi ve araştırma enstitüleri Budapeşte’dedir. Macaristan’ın başkenti Budapeşte’dir. Bu isim üç şehrin birleşmesinden oluşmuştur. Budin, Peşte ve Obuda. Eski ve yeni şehirlerin birleşmesi ile Budapeşte ismini almıştır. Bu iki şehri Tuna nehri tam ortadan ikiye ayırmaktadır. Derler ki, “Tuna nehri sadece sevenlere mavi görünürmüş” Tuna nehrinin tam ortadan ikiye böldüğü Avrupa’nın en popüler başkenti Budapeşte sadece sevenleri değil herkesi kabul ediyor. Beni de bir gün kabul etti.. Yıllardır aklımda olan Budapeşte, MTK Budapeşte – Fenerbahçe Avrupa UEFA kupası eleme maçı ile gerçekleşiyordu. Hem maçı seyretmek hem de Budapeşte’yi görmek için yollara düştüm. Maç organizasyonu yapan bir acenta ile temasa geçip gerekli işlemlerimi hallettim ve Budapeşte Feryhegi havalimanına indiğimde ilk sürpriz beni Valizim geldiğim Swissair uçağından çıkmamıştı. Beni karşılayacakJbekliyordu kişinin alan dışında olması, nerede kalacağımı bilemeyişim, valizin tarifi dışındaki işlemleri geçiktirmişti. Yıllardır ilk kez bir hava alanından elimi kolumu sallayarak çıkıyorum. Çantamda, giyecekler, formam(maç için), fotoğraf makinem vs bulunuyordu. Budapeşte’de kalacağım dört gün boyunca sadece fotoğraf makinesinin yokluğunu hissettim. Gezdiğim bu Avrupalı Türk şehrini fotoğraf karelerine ekleyemediğim için üzgündüm. (Gezi anımdaki Budapeşte resimleri fotogezgin Timur Özkan’a aittir) Budapeşte, Macaristan’ın siyaset, fikir ve iktisat merkezidir. Tuna kıyısında büyük bir liman ve Avrupa’nın kavşak noktalarından biri olmuştur. Târihî gelişimin verdiği birikim sonucu nüfusun yarısı hizmetler sektöründe diğer kesimi de sermaye ve sanâyi alanındadır. Budapeşte coğrafî konumu, târihî eserleri ve diğer çekicilikleri ile Avrupa’nın en güzel şehirlerinden biridir. Eskiden ekonominin merkezi Buda iken 19. yüzyıldan sonra ticâret etkinlikleri Peşte’ye kaymıştır. Büyük bankalar, ülkedeki yabancı şirketlerin çoğu ve en güzel mağazalar Peşte’nin Belvaros semtindedir. Buda, Peşte’ye oranla daha eskidir ve tarihi yapıların çoğunluğu burada bulunmaktadır. Peşte daha çok kentin modern yüzü, gelişen büyüyen tarafıdır. Yine de nehrin iki yakasının çok ortak özelliği var. Sokak aralarında rastlanan rahat mekanlarda hem turistleri hem de kent ahalisini memnun edecek eğlenceleri bulmak mümkün. Ayrıca düzenli yapıları ile dikkat çeken müzelerinden tutun da kentin her iki yakasına serpiştirilmiş çok sayıda heykelde Budapeşte’nin karakteristik özelliklerini görebilirsiniz. Peşte’de ki çarşı “Nagyvasarcsarnok” Türkçe anlamı ile ifade edersek Budapeşte’nin ilk kapalı pazarıdır. Kapalı bir mekana kurulmuş olan bu Pazar diğer yerlere göre ucuz olmasından dolayı “akıllı kadınların pazarı” olarak da biliniyor. Avrupa üyesi olması nedeni ile sokaklarda dolaştıkça o köhne binaların nasıl modernleştirilmeye çalıştığını gözlemleyebiliyorsunuz. Avrupa’nın bu popüler kentinin ne yöne değiştiğini anlayabilmek için ilk bakılacak yer “Roosvelt Meydanı” olmalı. Bundan çok değil 4-5 yıl öncesine geri gittiğimizde burası köhnemiş binaların bulunduğu, düzensiz bir yapılaşmanın kasveti altında ezilmiş bir mekan olarak bilinmekteydi. Bugün bu meydana baktığımızda Budapeşte’nin gelişimini gözlemleyebiliyoruz. Şehri kendi başınıza gezebilirseniz çok şey görebilme şansına sahip olursunuz. Budapeşte’de ulaşım oldukça kolay. ; Budapeşt Card ile tüm belediyenin hizmet verdiği araçlarına (metro, otobüs, troleybüs vs) bedava binebiliyorsunuz. Ayrıca, bu kart sahiplerine bazı müzeler bedava; bazı müzelerde ise %20 ile %50 arasında indirim uygulanıyor. ( Budapeşt kart 48 ve 72 saat geçerli olarak satılmaktadır. ) Müze gezmeyi seviyorsanız ve bir de yalnız dolaşıyorsanız bu kart çok ucuza mal olmaktadır… Bana göre, Budapeşte’de keşfe dalmanın en iyi ikinci yolu ise, Tuna nehrindeki bot gezileri olacaktır. Bot turu esnasında oturduğunuz koltuğun kenarındaki kulaklıklardan Avrupa dillerinde (Türkçe de dahil) gezdiğiniz mekanların tercümesi yapılmaktadır. Bu düşünce bile orada olmanın önemini hissettirtiyor. İki yaka, Tuna nehri üzerinden geçen 11 köprü ile birbirine bağlamış durumda. Bunların dokuzu arabalar için, ikisi ise metro ve tren ulaşımı için yapılmıştır. Tuna nehri gezisinde bir çok köprünün altından geçiyorsunuz. Bunların en ihtişamlısı olan “Zincirli köprü ve Aslanlı köprü” görülmeye değer. Ayrıca Parlomento binası da izleyebileceğiniz güzellikler arasında yer almaktadır. Kulaklıktaki anlatım zaten nereden geçiliyorsa o an oranın anlatımını yaptığı için anlaşılması da kolay oluyor. Tuna nehri üzerinde yaklaşık bir saat kadar mola verilen Margit adasında zamanımı bisiklet kiralayarak geçiriyorum. Böylece bu zamanda tüm adayı gezebiliyorsunuz. Botanik bahçesi görünümünde ki Margit adası bir park olarak korunmaktadır. Bu arada Budapeşte’nin ülkenin kültür ve sanat merkezi olduğunu söylemek yerinde olur. Burada 30’un üzerinde tiyatro bulunmaktadır. Ayrıca bu yıl dördüncüsü düzenlenen Tuna karnavalı, Vörösmarty Meydanı’nda dünyanın birçok kültürünü ağırlamanın haklı gururunu taşıyor. Bu meydana ismini veren romantik şiirin ünlü ozanı Mihaly Vörösmarty aynı yerdeki mermer heykeli ile tarihe tanıklık ediyor. Budapeşte gezi planı içinde olması gereken yerler; AQUİNCUM MUSEUM: Pazartesi hariç her gün 10:00-17:00 arası açık. Yaklaşık 2000 yıl önce inşa edilmiş olan bu tarihi yapı kesinlikle görülmeye değer. Özellikle mozaik ve taş oymaları ile büyüleyici.. VİDAMPARK: Budapeşte’nin en büyük eğlence parkı. Bütün bir yıl boyunca açık olan park, kış aylarında sadece belirli saatler arasında açık. MAGYAR ÁLLAMİ OPERAHAZ: 1184 tarihinde inşa edilmiş bu gösterişli yapı, Avrupa’nın en güzel operalarından biri. Odaları ünlü Macar ressamları tarafından dekore edilmiş bulunan 1200 kişilik kapasitesiyle Budapeşte’nin gözbebeği konumunda…. PESTİ VİGADO: 1865’de inşa edilen yapı Budapeste’nin ikinci önemli konser salonu olarak bilinmektedir. Haziran ile Eylül arası dünyanın dört bir yanından gelen birçok konser burada gösterime sunuluyor. ÁLLAT-ES NÖVENKERT: Kurulalı 100 yıldan fazla olan bu hayvanat ve botanik bahçesi Avrupa’nın üst düzey hayvanat bahçelerinden biri. Bütün bir yıl boyunca ziyaretçilerini bekliyor. GÜL BABA TÜRBE: Bu panoramalı türbenin lakabını başında taşıdığı güllerden aldığı söylenen Bektaşi dervişi Gül Baba, sanki durduğu köşeden kentin bugününü seyrediyor. 1 Mayıs’tan 31 Ekim’e kadar açık. Cumartesi-Pazar: 10:00-18:00 arası açık. VAROSLİGET: Budapeşte’nin tarihsel ve kültürel açıdan ikinci önemli parkı. 1 numaralı metro ile kolaylıkla ulaşabilirsiniz. FÖVAROSİ NAGYCİRKUSZ: Budapeste’nin bu ünlü sirki bütün yıl boyunca ziyaretçilerini bekliyor. MATYAS KİLİSESİ VE KALE: Buda tarafında, Kale Tepesine tırmanarak çıkabilir ve muhteşem manzaraya ortak olabilirsiniz. Oradan Matyas kilisesine yönelebilirsiniz. 16.yy mimari örnekleri taşıyan yapı bir süre cami olarak kullanıldıktan sonra 19.yy dan Habsburg ailesi tarafından şato olarak kullanılmış. GELLERT TEPESİ: Tuna Nehri’ni bütün görkemiyle izleyebileceğiniz en güzel tepelerden birisidir. Gellert Tepesi’nin ve burada bulunan Özgürlük Anıtı’nın yapılış hikayelerini, Tuna Nehri manzarası eşliğinde okuyabilir yada dinleyebilirsiniz. VATİ UTKA : Bu sokak için Budapeşte’nin alışveriş sokağı denebilir. Modanın tüm nimetlerini gözler önüne seren bir caddedir. Macarların meşhur yemekleri… Macaristan’ın genelinde yayılmış olan mutfak kültürüne, ilk baktığınızda fark edeceğiniz şey; Macarların acıya ne kadar düşkün oldukları olacak. Genelde Budapeşte’de sipariş ettiğiniz yiyecekler, büyük porsiyonlarda servis ediliyor. Av ve domuz etinden hazırlanan yemekleri Budapeşte’nin hemen her restoranında bulabilirsiniz. Ama Macarların salata kültürleri de oldukça zengin olduğundan bir vejeteryan olarak aç kalmamayı beceriyorum.Türkiye’de yediğimiz, mis kokulu taze meyve ve sebzeler masanızdan eksik olmayacak. Meşe fıçılarında bekletilerek hazırlanan dünyaca ünlü Macar şarabını tatmanızı öneriyorum. Budapeşte’de yemek yemek için tercihinizi Tuna Nehri’nin manzarasında şato restoranlardan yana yaparsanız eğer, unutulmaz anlar sizi bekliyor demektir. BUDAPEŞTE’DE ALIŞVERİŞ VE EĞLENCE Macarların incik boncuk sektörü fazlasıyla gelişmiş, el yapımı takılar ve dokumaları ilgi çekici olanlar. Sevdiklerinize Budapeşte’den getireceğiniz en güzel hediyelerden biri kuşkusuz Macar Şarabı olacaktır. Budapeşte, yöresel ezgilerine sıkı sıkıya bağlı bir şehirdir. Sokaklarda gezerken rastladığınız mağazalarda ki, çanak çömlek, nakış işlemeleri gibi yöresel ezgilerini taşıyan ürünlerden satın alabilirsiniz. Budapeşte, tam anlamıyla dinlenmek yeni yerler görmek için gitmeyi düşüneceğiniz bir şehir. Gece hayatının çok gelişmiş olduğunu söylenemez. Belki de kendi eğlencenizi kendiniz yarattığınız da daha çok eğlenebileceğinizi gösterebilmek için az sayıda bar ve diskosu vardır. Budapeşte’nin bazı caddelerinde bulunan barlar ve gece klüpleri (striptiz show) gidilmeye değerdir. Budapeste’nin gece hayatının genç bir ruha sahip olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Bu arada şehrin en iyi eğlence olaylarını kaçırırım diye üzülmeyin. Çünkü bu tür olayları sokaklardaki reklam panolarından kolaylıkla öğrenebilirsiniz. Budapeste için hiç uyumayan şehir demek hiç de hata olmaz… Şehir içi ulaşımlarınızda metroyu rahatlıkla kullanabilirsiniz. Eğer tercihiniz, otobüsü kullanmaksa, gece 24:00 e kadar süren otobüs seferleri ile oldukça rahat bir ulaşım sağlayabilirsiniz. Taksiye binecekseniz muhakkak önceden bilgi edinerek pazarlık yapın aksi takdirde kazıklanacaksınız. Dört günlük Budapeşte izlenimlerim bu kadar mı? Tabi ki hayır satırlara dökebildiklerim sizlerle paylaşabildiklerim bu kadar. Bu arada maç 0-0 sona erdi :-))
Melih ERİŞ
Türkinfo Gez ve gör