Güzel bir başkent… Şehir tıpkı İstanbul gibi su; hem de geniş ve derince bir su; Tuna Nehri tarafından bıçakla kesilmişçesine ortadan ikiye ayrılıyor. Bir tarafta Buda, öte yanda Peşte; işte karşınızda “Nazlı” Budapeşte… Evet Macaristan’ın başkenti, Avrupa’nın “nadir” farklı yerlerinden ve görülesi mekânlarından. Üstelik denizi, kumu, güneşi, Vatikan gibi bir inanç merkezi olmamasına rağmen, her yıl ziyaretçi rekorları kırıyorlar; hatta bu turizm gelirleriyle ayaktalar.
Peki, Budapeşte niçin bu denli cazip? Kimi kaplıcalarına, hatta günlük kullanıma açık dev termal havuzuna bağlıyor ilgi patlamasını, Tuna Nehri kenarındaki parlamento binasının Kıta Avrupası’ndaki en büyük meclis yapısı olmasından dem vuran da var, sayıları 13 olan köprülerin de turistlerin ilgisini çektiğini söylüyor. Bazıları ise Macarlara “dünyadaki uzaylılar” yakıştırmasını yapıp işi şakaya vuruyor.
KÖKENLERİ SIR MI?
Kibritten tutun, renkli televizyona, plazma ekrandan sabır küpüne, tükenmez kalemden karbüratöre kadar insanlığın yaşam standardını artıran onlarca buluşun ardında, “Macar ilim insanları”nın imzası var örneğin. Elbette Macarların ilgi uyandıran yönlerinden biri de sır yüklü kökenleri ve şu anki topraklara ulaşırken izledikleri meşakkatli yol. Kimi Macar kendisini, “Asyalı” olarak görüyor, kimi ise Dışişleri Levente Magyar gibi, “En Doğu’dan en Batı’ya gelip yerleşen Türk boyu..” olarak tanımlıyor. Örneğin, Macar Krallığı’nın ilan edildiği MS 1000’li yıllarda Macar kralına, dönemin etkin gücü Bizans tarafından hediye edilen tacın üzerinde “Türkiye’nin Kralına” ibaresi var üniversitelerin araştırmalarına göre. Yine Macar boylarının Orta Avrupa’ya geldiği yıllarda bu kavmi yöneten ve daha sonra da ülkenin ilk kralı olan Arpad hanedanından III. Bela’nın kemik örneklerinden alınan DNA’larda da eşleşme söz konusu.
TANRI DAĞLARI’NA UZANIYOR
Dilleri ise ünlü Türkolog Janos Eckmann’a göre Ural-Altay dil ailesinden gelme; hatta Macar dilindeki satırbaşı sözcüklerin yüzde 20’sine yakını Türkçe. Sözün özü, 1071’den çok önce Karadeniz’in üzerinden Avrupa’ya uzanmış bir kavmin evlatları şimdiki Macar halkı iddialara göre. Hıristiyanlığı seçmeleri ile başlayan süreç onları, Doğu’ya değil de Batı’ya yaklaştırmış sanki.
Yine Türkologlara göre, Katolik mezhebine geçişlerinde, “Türk boylarının çoğunluğunun kabul ettiği ‘tektanrılı’ inanç disiplini rol oynuyor. Türkçe’nin ilk yazılı belgeleri Orhun abidelerindeki Türk kelimesinin, 7 yerde ‘Türük’ olarak geçmesi ve Macarların Türkleri ifade etmek için kullandıkları ‘Török’ kelimesi, Türkologlara göre kesinlikle, “rastlantı” değil. Konu Moğolistan’ın Orhun Vadisi’ne, hatta Tanrı Dağları’na gidiyor.‘En Doğu’dan Batı’ya geldik…’
Ve elbette Osmanlı ile Türkiye Cumhuriyeti’nin kalıcı izleri de Budapeşte’nin önemli renklerinden. Örneğin, Gül Baba semtinin altındaki Türk Caddesi, Buda Kalesi’nin hemen arkasında kalan Atatürk sokağı, tüylerini diken diken ediyor Türk ziyaretçilerin. Türklere karşı bir sempati var dediysek de Osmanlı’ya karşı bir antipati olduğu da kesin. Yerel dilde adı Hösök Tere olan Kahramanlar Meydanı’ndaki savaşçılardan birinin “Türk döven” diye anılması, Osmanlı’nın Macar topraklarındaki hegemonyasının başladığı Mohaç Meydan Savaşı’na kadar dayanıyor. Ki, Kanuni’nin 2 saat gibi kısa bir sürede kazandığı bu zafer, bölgenin “Budin” diye anılmasını sağladığı gibi Macar topraklarının yüzyıllarca Osmanlı tarafından yönetilmesine neden olmuş.
GÜL BABA’YA İLGİ ÇOK
İnşa edildiği ilk şekline büründürülen ve turistlerin büyük ilgi gösterdiği Gül Baba Türbesi ise Budapeşte’de özel bir yere sahip. Gül Baba, yaşadığı yüzyılda sarığındaki gülü ve hoşgörüsü ile ünlenen bir Osmanlı dervişi. Cenazesine binlerce kişi katılmış, biri de Kanuni… Macar edebiyatına girip adına operalar, tiyatro eserleri ve şiirler yazılmakla kalmamış, türbesinin bulunduğu bölgeye ve sokağa adı verilmiş. Bu eserde Gül Baba Vakfı Başkanı Adnan Polat’ın emeği büyük. Yine Budapeşte’nin Andrássy Bulvarı’ndaki Terör Evi Müzesi de ilgi çeken bir yapı. Duvarlarında Nazi ve Sovyet işgalleri sırasında öldürülen Macarların resimleriyle dolu. İçerisi hâlâ o günlerin havasını yansıtacak denli ağır ve küflü. Tuna kıyısındaki ayakkabı heykelleri de Nazi askerleri tarafından katledilen Budapeşteli Yahudileri sembolize ediyor. Budin Kalesi’nde 145 yıllık Türk egemenliğinin son Osmanlı Valisi ve Paşası Arnavut Abdurrahman Abdi Paşa’nın mezarı bulunuyor. Macarlar saygı duydukları paşa için Buda Kalesi’ne yaptıkları mezarda “145 yıllık Türk egemenliğinin son Budin Valisi Abdurrahman Abdi Paşa, 1686’da yaşamının 70. yılında maktul düştü. Kahraman düşmandı, rahat uyusun” yazısına yer vermişler.
ATATÜRK’E ÖZLEM
Kime sorsanız Atatürk’ün bir karşılığı var Macaristan’da. Ve bu isimlerden biri de Macaristan Dışişleri 1. Başkan Yardımcısı Levente Magyar. 30’lu yaşlardaki genç Bakan, Türk-Macar etkinliğinde sorularımızı yanıtlarken, “Türkiye Cumhuriyeti’ni Atatürk gibi bir lidere sahip oldukları için kıskanıyorum” diyecek kadar da açık sözlü. Ona göre Türkiye için Atatürk büyük bir şans. “Macarlar eğer işgal yıllarında (1. Dünya Savaşı, 2. dünya Savaşı) Atatürk gibi bir lidere sahip olsaydı çok farklı olurdu” diyor. “Biz en Doğu’dan en Batı’ya gelen Türk kavimleriyiz. Türklerle yüzyıllara dayanan ilişkilerimiz var. 150 yıl beraber yaşamışız. Biz en Batı’daki Türkleriz” derken de son derece samimi…
Cumhuriyet Pazar
www.cumhuriyet.com.tr