Kanuni Osmanlı’yı Evrensel İmparatorluk Yapacaktı

Osmanlı askerî tarihçiliğinin önde gelen isimlerinden olan Gabor Agoston Georgetown Üniversitesi (ABD) Tarih bölümünde halen öğretim üyesidir. Türk okurlar Macar tarihçiyi Türkçeye çevrilmiş az sayıdaki makalelerinden ve Osmanlı askerî sanayi, ekonomisi ve askerî geleneğini ele alan kitabından tanıyor olacaklar.

TİMAŞ Yayınları yazarın farklı bilimsel derlemeler ve dergilerde İngilizce dilli yayınlanmış sekiz makalesini bir kitapta toplayarak Türk okurların ilgisine sunmaktadır. Her biri dünyada Osmanlı tarihçiliğine ilgi uyandırmış çalışmalar olan bu makalelerden sadece bir tanesi daha önce Türkçeye çevrilmişti.Yazar bu makalelerinde bilhassa Osmanlı-Avusturya-Rusya çekişmelerinden yola çıkarak başlangıcından 1800’lere kadar Osmanlı’nın bir büyük stratejik planı olup olmadığını ele almaktadır. Yazara göre her imparatorluk gibi Osmanlıların da geleceklerini şekillendirmeye yönelik bir rehber planları vardı. Gelgelelim devletler bu tür ‘büyük stratejilerini’ kaleme almadıkları için ‘büyük stratejinin’ ne olduğunu ortaya çıkarmak tarihçilerin görevidir.

Strateji Macaristan’a takılmış

Derleme, yazarın Türk okur için kaleme aldığı önsözü takiben Osmanlı askerî teşkilatının Tanzimat Devrine dek tarih içinde geçirdiği evrimi ele alan genel mahiyetli makaleyle açılmaktadır. İkinci makale doğrudan Osmanlı-Habsburg rekabeti bağlamında Osmanlı’nın ‘küresel vizyonunu’ (büyük strateji) ortaya koyar. Buna göre evrensel imparatorluk vizyonu Kanuni döneminde şekillenmeye başlar ve bu vizyonu ‘yüce gaye’ haline koyan rehber plan istihbarat-enformasyon, diplomasi-propaganda, ideoloji-askerî güç payandaları üzerine inşa edilir. Ancak, bu rehber planın uygulamada epey pragmatizm ve esneklik içerdiği görülür. Üçüncü makale bahis konusu küresel hakimiyet kavgasında başvurulan büyük stratejinin Macar serhaddinde ne gibi uygulama zorluklarıyla karşılaştığını tasvir eder. Osmanlı tarihi çalışmalarında kendine pek yer bulamayan fiziki coğrafya ve tarihin şekillenişi arasındaki ilişki burada layıkıyla anlatılır. Macaristan’ın iklimi, ormanları, bataklıkları, kaleleri, nehirleri Osmanlı savaş uğraşını ve yüce gayesini ne yönde etkilemişti? Yazar burada Osmanlıların coğrafya ve çevresel etkenler konusunda bilgili olduklarını, bu konuda ciddi istihbarat faaliyetlerinde bulunarak muhtemel olumsuzları bertaraf etmeye çalıştıklarını kaynaklarıyla ispatlamaktadır. Sanılanın aksine Osmanlılar da tıpkı çağdaşları gibi haritalar, planlar ve krokiler çıkartmak, casusluk faaliyetlerine girişmek suretiyle stratejik ve taktiksel hedeflerine ulaşmaya çabalamışlardı. Ayrıca belirtilmeli ki yazar Macaristan’da uzun süre hakim olan Osmanlı varlığına bağlı ormansızlaşma-balçıklaşma ve nüfus kaybı problemlerini masaya yatırmaktadır. Buna göre, Macar nüfusu Osmanlı hakimiyeti esnasında hiç de azalmamıştır ve ormansızlaşma-balçıklaşma sorunu da ‘Küçük Buzul Çağı’ denilen iklimsel değişiklikler ile açıklanmalıdır.

İstanbul: Teknoloji diyari

Dördüncü ve beşinci makaleler Osmanlı askerî teknolojisine ayrılmıştır. Bu makalelerden öğreniyoruz ki Osmanlılar top ve barut teknolojisi ve üretim miktarları açısından Avrupalı hasımlarından geri değildi. Gelgelelim 18. yüzyılla birlikte üretim organizasyonunda aksamalar ve kapasitesinde ise düşüşler yaşanmıştı. Bu sorun daha genel idari ve mali sorunların yanı sıra devlet-hamilik ilişkileri ve bilimsel altyapı meseleleriyle bir arada ele alınmalıdır. Yazar, İstanbul’un çok uzun süre göz ardı edilmiş bir rolünü dördüncü makalede bize hatırlatmaktadır: teknolojik diyalog merkezi. Batılı tarihçilerin Osmanlıların hiçbir şey icat etmeyip her şeyi din değiştirip Osmanlı hizmetine giren veya esir edilen uzmanlar aracılığıyla Batı’dan apardıkları tezine karşılık yazar İstanbul’un Akdeniz uzmanlar havuzu için bir numaralı cazibe merkezi olduğunu, bir taklit yuvası olmaktan çok teknolojik sentezleme merkezi görevi gördüğünü savunur. Dolayısıyla, meseleye tek yönlü bir teknoloji aktarımı olarak değil, Osmanlı-Avrupa kültürel etkileşimi olarak bakılmalıdır. İstanbul’da bir süre çalışmış yabancı uzmanlar sayesinde Avrupalılar da Osmanlılardan öğrenmiş ve bilgi aktarmışlardır.

Kültürlere saygılı Türk

Altıncı ve yedinci makaleler Osmanlı-Habsburg-Rusya rekabetinde ibrenin 18. yüzyılla beraber Osmanlı’nın aleyhine döndüğünü saptarlar. Bunun nedeni Habsburg ve Rusya’nın askerî, mali ve bürokratik sistemlerini Osmanlı’ya nazaran daha başarılı bir şekilde yenileyebilmiş olmalarıdır. Özellikle sekizinci makale Osmanlılar ve Rusların askerî dönüşümlerini karşılaştırmalı ele alan, türünün ilk ciddi çalışmasıdır; zira, bu konu ilk defa Osmanlıca, Rusça, Macarca ve diğer Batı dillerindeki eserler ve ana kaynaklara müracaat edilerek incelenmektedir. Son makale ise Macar tarihçiliğinde Türk imgesinin geçirdiği değişimler üzerine Türkiye’de pek de bilinmeyen bir meseleyi ele almaktadır. Macaristan’a yağma ve yıkım getiren olumsuz Türk imgesinden yerel kültürlere saygılı hoşgörülü Türk imgesine giden yolun güzel bir tasviridir. Bu sayede yıkılışından bunca sene sonra dahi Osmanlı İmparatorluğu’nun çağdaş toplumların algısında kendine nasıl yer bulabildiğini öğrenmiş oluyoruz. Kitap iki harita ve birçok tablo, grafik, resim ve şekille desteklenmektedir. Bu makaleler, daha önce Türkçe yayınlanmış olan biri hariç, Fatih Çalışır tarafından beceriyle Türkçeye kazandırılmıştır. Okur-odaklı bir düşüncenin sonucu olarak yazarın kullandığı kitaplardan Türkçeye çevrilmiş olanları belirtilmiş, Macarca kitap ve makale başlıklarının Türkçe tercümesi verilmiş, tüm makaleler için ortak bir kaynakça ve dizin oluşturulmuştur.

Gabor Agoston,

Osmanlı’da Strateji ve Askerî Güç

çev. Fatih Çalışır

Timaş Yayınları

2012-10-18
http://onedio.com