Macaristan doğumlu Yahudi asıllı Amerikalı işadamı George Soros dünyanın farklı köşelerindeki çeşitli sosyal destek projelerine bugüne kadar 32 milyar dolar harcayan bir “hayırsever” iken, nasıl olup da ABD’den Avustralya’ya Macaristan’dan Honduras’a sağ iktidarların küresel komplo iddialarının odağına yerleşti?
Mike Rudin iddiaları ve gerisindekileri araştırdı:
Geçen yılın Ekim ayının sakin bir Pazartesi öğleden sonrası, mülti-milyarder işadamı George Soros’un New York eyaletinin kuzeyinde, yeşillikler içindeki korunaklı malikanesinin posta kutusuna irice bir sarı zarf bırakıldı.
Zarf kuşkulu görünüyordu. İade adresi yanlış yazılmış ve sabah postasından sonra gelmişti. Hemen polis çağırıldı ve kısa süre içinde Federal Soruşturma Bürosu FBI ajanları da geldi.
Hava baloncuklu sarı zarf güvenlik görevlileri tarafından dikkatle açıldı, içinden Soros’un üzerine kırmızı kalem ile çarpı işareti konmuş bir fotoğrafı çıktı. Fotoğrafın yanısıra zarfta 15 santimlik plastik bir boru, küçük bir saat, teller, pil ve kara baruttan imal edilmiş bir tür el yapımı bomba da vardı.
Eski başkan Barack Obama, eski dışişleri bakanı Hillary Clinton ve önde gelen Demokrat siyasetçilere de buna çok benzeyen 10’u aşkın zarf yollanmıştı.
Zarfların içindeki düzeneklerin hiç biri patlamadı. FBI bombaların izini sürdü ve Florida’da bir süpermarketin otoparkına bırakılan, Trump yanlısı ve Demokrat karşıtı çıkartmalarla süslenmiş beyaz bir minibüse ulaştı.
Sağcı medya derhal bunun kritik Kongre ara seçimi öncesinde Başkan Donald Trump ve Cumhuriyetçi Parti’yi karalamayı amaçlayan bir “yalan haber” olduğunu ileri süren haberler yayınladı.
Fox Business kanalında sohbet programı yapan Lou Dobbs “Sahte Haber – Sahte Bombalar. Böyle bir sahtecilikten kimin çıkarı olabilir?” diye sordu.
Muhafazakar radyo şovu sunucusu Rush Limbaugh “Cumhuriyetçiler böyle şeyler yapmaz” diye ekledi.
Hemen ardından internette bombalı zarfların bizzat Soros tarafından örgütlenmiş bir komplo olduğu iddiaları dolaşmaya başladı.
Başkan Trump “iğrenç bir eylem” diye nitelediği olayı kınadıysa da Beyaz Saray’daki basın toplantısını dinleyenlerden biri “Soros! Kodese atın!” diye bağırdığı zaman anlamlı anlamlı gülümsedi.
Sonunda zarflarla ilgili olarak Cesar Sayoc adında 56 yaşında Floridalı biri tutuklandı.
Komplo teoricileri bu kişinin aslında Cumhuriyetçi olmadığını ileri sürmeye başladı.
Fakat eski bir iş arkadaşı bana bizzat Sayoc’un, üzerinde Trump yanlısı çıkartmalar bulunan minibüsüyle pizza dağıtımı yaptığını ve müşterilerin evlerinde Demokratların afişlerini görürse onlarla tartışmaya girdiğini anlattı:
“Onun için herşey bir komploydu. George Soros’un hepsinin arkasındaki kişi olduğuna inanıyordu. Soros Demokrat Parti’yi satın almıştı ve Amerika Birleşik Devletleri’nde ters giden ne varsa onun odağında Soros vardı.”
Sayoc’un sosyal medya hesapları da onunla ilgili önemli bilgiler veriyordu.
George Soros’un posta kutusuna bombalı zarf konduğunda Sayoc “Dünya George Soros’un yarattığı dehşetin bilincine varıyor” yazılı bir afişi sosyal medyaya koymuştu.
Sayoc, mahkemede adam öldürmeye ya da yaralamaya teşebbüs de dahil hakkındaki 65 farklı suçlamayı kabul etti ve 20 yıl hapis cezasına çarptırıldı.
Trump karşıtlarına yollanan bombalı paket soruşturmasında bir kişi gözaltına alındı
‘Hayırsever’ işadamından ‘küresel komplonun arkasındaki kötü adam’a
Soros İngiltere’de 1992’de Merkez Bankası’nı çökerten adam olarak tanınıyor.
Diğer döviz spekülatörleriyle birlikte büyük miktarda sterlini ucuzken alıp pahalanınca satmak suretiyle paranın değerinde büyük oynamalara yol açmış, sonunda İngiltere, Avrupa Birliği içinde kurları belirleyen mekanizmadan çıkmak zorunda kalmıştı.
Bu süreçte Soros 1 milyar sterlin kar etti.
İkinci Dünya Savaşı sırasında soykırımdan kurtulan Yahudi asıllı bir Macar göçmeni olan Soros’un döviz spekülasyonundan toplam 44 milyar dolarlık bir servet yaptığı tahmin ediliyor.
İlginç olan Soros’un bu servetin önemli bir kısmını dünyanın farklı yerlerindeki binlerce sağlık, eğitim, insan hakları ve demokrasi projesi için harcamasıydı.
Telif hakkı Getty Images
1979 yılında oluşturduğu Açık Toplum Vakıfları şu anda 120’yi aşkın ülkede faaliyet gösteriyor.
Açık Toplum Vakfı: Ne zaman kuruldu, Türkiye’de hangi çalışmalara imza attı?
Fakat “liberal demokrasi”yi geliştirme hedefli bu dev faaliyet ağı kendisini bir yandan da komplo teorilerinin odağına oturtuyor.
George Soros hakkındaki komplo teorileri ilk olarak 1990’ların başlarında ortaya atılmaya başladı. Fakat asıl 2003’te Irak savaşını kınaması ve ABD’de Demokrat Parti’ye milyonlarca dolar bağış yapmaya başlamasıyla tırmandı.
O zaman bu zamandır Amerikan sağındaki yorumcular ve siyasetçilerin Soros nefreti hızla büyüyor ve iddiaların çoğu gerçeklere dayanmıyor.
Donald Trump’ın seçim zaferi ardından Soros hakkındaki salvolar yeni ve tehlikeli bir düzeye erişti.
Charlottesville iddiaları
2017 yılında Trump’ın başkanlığının 8. ayında, Virginia eyaletinin Charlottesville kentinde neo naziler meşaleli bir gece yürüyüşü yaptılar.
Karşı göstericiler ile giriştikleri çatışmalar sırasında, bir ırkçı aracını kalabalığın içine sürdü ve 32 yaşındaki Heather Heyer’i ezerek öldürdü.
ABD’li sağcı çevrelerde kısa süre sonra bu şiddetin Soros tarafından Başkan Trump’ın itibarını zedelemek amacıyla örgütlendiği iddiaları yayılmaya başlandı.
Bu iddialara göre komplonun odağında Brennan Gilmore adlı biri vardı. Aracın ırkçılara karşı gösteri yapan topluluğun üzerine sürülmesini videoya çeken kişi oydu.
Sağcı radyo sunucusu Alex Jones Gilmore’a Soros tarafından “Başkan Trump’ın devrilmesine yönelik derin devlet operasyonunun bir parçası olarak” yılda 320 bin dolar ödendiğini iddia etti.
Fakat iddia edilen bağlantı çok kuşkuluydu.
Soros, videoyu çeken Gilmore’un yanında çalıştığı, Demokrat Virginia vali adayı Tom Perriello’nun seçim kampanyasına 500 bin dolar bağışlamıştı. Ama bunun ötesinde Soros ya da Açık Toplum Vakfı’nın herhangi bir şekilde Charlottesville’deki ırkçılık karşıtlarını protestoya sevkettiği ya da onlara para ödediğine ilişkin bir kanıt yoktu.
Gilmore hiç bir zaman Soros’dan hiç bir ödeme almamıştı ve hakkında bu iddiaları ortaya atan sunucu Alex Jones ve diğer kişiler hakkında kendisine iftira ettikleri gerekçesiyle dava açtı.
Geçen yıl yaşananlardan bu yana Soros’a yönelik saldırılar yoğunlaşarak devam etti.
Göçmen konvoyu ‘komplosu’ iddiaları
Geçen sonbaharda tam da Cumhuriyetçilerin Kongre’deki denetiminin zayıflamasıyla sonuçlanabilecek Kongre ara seçimleri öncesinde Honduras’dan binlerce göçmenden oluşan dev bir konvoy ABD sınırına doğru ilerlemeye başladı.
Göçmenlerin hareketlenmesi hemen Soros’a bağlandı.
Fox Haber defalarca Soros’un açık sınır ve sınırsız göç politikaları güttüğüne ilişkin iddialar yayınladı.
Cumhuriyetçi eski Kongre üyesi Jack Kingston bana “Bu çok örgütlü bir şey ve arkasında biri var. Biri bunu finanse ediyor ve bu tam da George Soros’un karışabileceği türden bir iş” diye konuştu.
Başkan Trump da iddialara, Honduras’ta insanlara ABD sınırına yığılmaları için para dağıtıldığını gösterdiği iddia edilen bir video tweetleyerek katıldı ve bu işin arkasında Soros’un olabileceğini ima etti.
Beyaz Saray’ın önünde “Göç kervanını Soros mu finanse ediyor?” şeklindeki bir soruyu “Hiç şaşırmam. Bir çok kişi böyle olduğunu söylüyor” diye yanıtladı.
Geçen yıl Honduras’tan ABD sınırına yürüyen göçmenlerden Cindy Jerezano ile görüştüm. Kendisine kimsenin para teklif etmediğini, Honduras’dan sınırdaki San Diego kasabasına giden 3bin kilometrelik bu yolculuğa kendi iradesiyle çıktığını söyledi.
Cindy, ABD’ye ulaştığında San Diego Katolik kilisesine bağlı bir yardım kuruluşundan destek gördüğünü anlattı.
Yardım kuruluşunun mülteci ve göçmen hizmetleri bölümü başkanı Nadine Toppozada ile görüştüm.
Kendileriyle çalışan avukatların mültecilerle ayrıntılı görüşmeler yaptığını fakat, hiç kimsenin kendilerine Soros’tan bahsetmediğini, göç hareketiyle Soros’un ilgisi bulunduğuna dair hiç bir kanıta rastlamadıklarını söyledi.
Dahası, Trump tarafından kanıt diye tweetlenen videonun da hileli olduğu kısa süre içinde ortaya çıktı.
Yayınlandıktan sadece bir kaç saat sonra gazeteciler bu görüntülerin Honduras değil Guatemala’da çekildiğini ve dikkatle incelendiğinde yardım görevlisi olduğu öne sürülen kişilerden en az birinin silahlı olduğunu ortaya çıkardılar.
Aslında göçmenlerin yolculuğunun tamamı filme alınmıştı. Yerel yardım kuruluşlarının göçmenlere yardım ettiği görülebiliyordu. Fakat kayıtlarda Soros kaynaklı bir yardım faaliyeti yoktu.
27 Ekim 2018 tarihinde, göçmen kervanıyla ilgili ilk komplo teorileri ortaya çıktıktan bir kaç gün, Soros’un evine boru bombalı zarf bırakıldıktan ise beş gün sonra, bir makinalı tüfek ve üç tabanca kuşanmış beyaz bir Amerikalı, Pittsburgh’daki bir sinagoga girerek ateş açtı ve 11 Yahudi’yi öldürdü.
Bu, ABD tarihinin Yahudileri hedefleyen en kanlı saldırısıydı ve George Soros hakkındaki komplo teorilerine saplantılı bir adam tarafından gerçekleştirilmişti.
Silahlı saldırının faili Robert Bowers’ın sosyal medya hesapları görüşlerini açıkça ortaya koyuyordu.
Bowers “beyaz soykırım” adlı Yahudi düşmanlığına dayalı karanlık bir komplo teorisine inanıyordu.
Bu teoriye göre beyazlar yavaş yavaş göçmenlerle ikame ediliyordu ve zaman içinde yok edilmeleri hedefleniyordu.
Charlottesville’deki neo-Nazilerin “Yahudiler bizim yerimizi alamayacak” sloganının ardında yatan da bu inanıştı, ve bu planın arkasındaki “kötü adam”ın George Soros olduğuna inanılıyordu.
Görüştüğüm Network Contagion adlı Amerikan araştırma enstitüsünün başkanı Joel Finkelstein, Bowers’ın Soros’tan “Beyaz soykırımını finanse eden ve basını kontrol eden Yahudi” diye söz ettiği, Soros’u ABD’deki silah karşıtı lobiyi ve sınırların açılmasını destekleyen bir kişi olarak tarif ettiği bir sosyal medya iletisini gösterdi.
Hedef olduğu diğer ülkeler
İktidar çevreleri ve sağ odaklarda George Soros nefretinin yayıldığı ülkeler arasında Ermenistan, Avustralya, Honduras, Filipinler, Rusya ve daha niceleri var.
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da geçen yıl “Macar Yahudisi” diye tanımladığı Soros’u Gezi Parkı gösterilerinin ve genel olarak ülkeyi bölmeye yönelik bir komplonun ardında olmakla suçladı.
Soros’a hangi ülkede ne suçlamalar yöneltiliyor?
Mahkeme Osman Kavala’nın tutukluğunun devamına karar verdi
İtalya’da eski başbakan yardımcısı Matteo Salvini Soros’u “ülkeyi göçmenlerle doldurmaya çalışmak” ile suçlamış “çünkü köle seviyor” dedi.
İngiltere’de göçmen karşıtı sağcı Brexit Partisi lideri Nigel Farage Soros’un “insanları Avrupa’yı işgale teşvik etmek” ile suçlamış ve bunun bir çok açıdan “Batı Dünyası’na yönelik en büyük tehdit” olduğunu söyledi.
Fakat Soros düşmanlığının diğer bütün ülkelerin önüne geçtiği bir ülke var: Soros’un okullarda bedava yemek dağıtımı ve insan hakları projelerine, hatta üniversite kurmaya milyonlarca dolar harcadığı, doğum yeri Macaristan.
Başbakan Viktor Orban ve milliyetçi popülist hükümeti Soros’un Macaristan’a göçmenleri yığarak ülkeyi yıkıma uğratmaya yönelik gizli bir planın peşinde olduğunu ileri sürüyor.
Açık Toplum Vakfı başkan yardımcısı Leonard Benardo, bunun apaçık bir yalan olduğunu söylüyor:
“Bu bir yalan. Ne George Soros ne de Açık Toplum Vakfı sınırların açılmasını savunuyor.”
Macaristan’ın iktidar partisi Fidesz’in Avrupa Halk Partisi üyeliği neden askıya alındı?
Macaristan’da göstericiler ne talep ediyor?
Fakat bu tür açıklamalar Macaristan hükümetinin çizgisini etkilemiyor. Hükümet “Son gülen Soros olmayacak” medya kampanyasına 100 milyon euro harcadı ve “Soros’a Dur De” adını verdiği kanunlarla kaçak göçmenlere yardım etmeyi suç haline getirdi, göçmenleri teşvik ettiğini öne sürdüğü kuruluşlara ek vergiler getirdi.
Macar hükümet sözcüsü Zoltan Kovacs bana, “Soros imparatorluğuna son yirmi yıldır milyarlarca dolar gidiyor. Bu büyük para ve hiç kimse bu kadar paranın koşulsuz, amaçsız akıtıldığını düşünecek kadar naif olamaz” dedi.
Soros tarafından kurulan Avrupa Merkez Üniversitesi rektörü, liberal yazar Michael Ignatieff “Orban hükümeti Soros’un bir numaralı halk düşmanı ilan etmeye karar verdi” diye özetliyor.
Neden Soros?
Bu kararı anlamak için yine ABD’nin New York eyaletine dönmemiz gerekiyor.
Viktor Orban 2013 yılında yeniden seçime girmeden önce, efsanevi Amerikalı siyasi danışman Arthur Finkelstein’e (Yazıda sözü geçen Joel Finkelstein ile akrabalığı yok) başvurdu.
Finkelstein’ın Irvington’da yani Soros’un New York eyaletindeki malikanesine 20 kilometre mesafede, bir kuaförün üst katında, küçük bir ofisi vardı.
2017’de ölen Finkelstein, Donald Trump, baba George Bush, Ronald Reagan ve Richard Nixon’un başkanlık kampanyalarında çalışmıştı ve Amerikan siyasetinde “liberal” kelimesini siyasi hakarete dönüştüren kişi olarak ün yapmıştı.
İsveç’te yayınlanan Das Magazin dergisinden gazeteci Hannes Grassegger, Finkelstein’ın siyasete “Finkel Düşüncesi” diye adlandırılan yeni bir tarz getirdiğini yazıyor.
‘Mükemmel bir düşman seçmek’
“Arthur Finkelstein daima şunu söylerdi: ‘Taliban’la uğraşma, Usame bin Ladin’le uğraş.’ Yani kişiselleştirmek gerekiyordu. Mükemmel bir düşman profili seçip bu kişiye tüm kuvvetinizle yükleniyordunuz. Öyle ki insanlar bu kişiden korkar oluyordu. Finkelstein kendi adayının politikalarını anlatmaya hiç girmemek gerektiğini düşünürdü, çünkü bunun bir önemi yoktu.”
Finkelstein, Viktor Orban’ın Macaristan’da yeniden başbakan seçilebilmesinin en iyi yolunun bir düşman bulmak olduğunu gördü. Soros’u önerdi ve bu mükemmel bir seçimdi.
Grassegger “Sağ Soros’dan nefret etti çünkü Yahudi’ydi. En soldakiler de ondan nefret etti çünkü kapitalistti” diyor.
İlginç olan bu “Yahudi komplosu” teorisinin arkasında kendisi de Yahudi olan Arthur Finkelstein’in bulunmasıydı.
Orban, Finkelstein’ın tavsiyelerini harfiyyen yerine getirdi, hatta daha ileri gitti.
2018 genel seçimlerinden önce Soros’u yeniden gündeme getiren Orban şöyle konuşuyordu:
“Bizden çok farklı bir düşmanla karşı karşıyayız. Açıkta değil, saklanıyor. Açık konuşmuyor, kurnaz. Dürüst değil ama prensipleri de yok. Ulusal değil uluslararası. Çalışmaya değil, döviz spekülasyonuna inanıyor. Vatanı yok ama bütün dünyanın sahibi olduğunu sanıyor.”
Orban bir kez daha ve ezici bir seçim zaferiyle iktidara geldi. Seçimden sonra Soros tarafından desteklenen kurumlara yönelik baskılar yoğunlaştı.
Mayıs ayında Açık Toplum Vakfı Macaristan’daki şubesini kapattı.
‘1930’ların Yahudi düşmanlığı canlandırılıyor’
Michael Ignatieff Budapeşte’deki Avrupa Merkez Üniversitesi’ni kapatmamak için direndi.
1944’de sadece iki ay içinde yarım milyon Yahudi asıllı Macar vatandaşının öldürüldüğü Macaristan gibi bir ülkede bu tür Yahudi düşmanı bir söylemin çok tehlikeli olduğunu söylüyor.
Ignatieff, Soros karşıtı kampanyayı “1930’ların Yahudi düşmanı söylemlerinin bütün ince detaylarıyla yeniden canlandırılması” olarak değerlendiriyor:
“Tam bir fantezi bu. 21. yüzyıl polikası bu işte. Bir düşmanın yoksa hemen yarat ve onu olduğunca güçlü göster ve bingo! Tabanın harekete geçiyor ve seçimi kazanıyorsun.”
“Soykırım olmadı” diyen birine karşı İngiltere mahkemelerinde açtığı davayı kazanan Profesör Deborah Lipstadt da aşırı sağ hükümetlerin söylemlerinin çok kaygı verici olduğu görüşünü paylaşıyor.
“Bu tür söylemler beni dehşete düşürüyor. Eskiden karanlık köşelerde, barlarda duyabileceğiniz türden şeyleri politikacılar, ulusal liderlerden duyuyorsunuz. Bu dilin bu şekilde kullanılması şok edici.”
/www.bbc.com/turkce/haberler