Hoşbulduuuuuuuuuum ))))) Budapeşte’de ilk gün

koprupesteBen geldiiiiiiiiiiim… Hoşbuldum)))) Ne iyi ettim de geldim.Ay çok özlemişim hepinizi,burnum da, fırından yeni çıkan ekmek gibi tütmüşsünüz))) Nasılsınız,neler yaptınız yokluğum da?? Ben neler yapmadım ki??? Gezdim , tozdum ve kürkçü dükkanına geri geldim))) Çokta memnunum geldiğime. Ne olursa olsun, insanın memleketi ve evi gibi yok.))) Hani derler ya ‘’Bülbülü altın kafese koymuşlar,ille de vatanım demiş’’. Ben de o hesap)))) Bu gezimde bir kadının eve ne kadar gerekli olduğunu birkez daha anladım. Eşim evi temiz tutmuş,ama yinede gündüz kimsenin olmadığını belirten bir sesizlik vardı.

Ev suskundu, ev neşesizdi,ev sanki kimsesizdi. Ben gelince güller açıldı evimin yüzünde,çiçeklerimin yaprakları daha bir dikleşti sanki beni görünce .)))) Bırakın evi, Sinop’un güneşli havası bile bize gülümsüyordu,uçaktan inidiğimizde. Yani anlayacağınız Sinop beni, ben Sinop’u , evimi, çocuklarımı , arkadaşlarımı çok özlemişim)))) Seyahatim boyunca sizler için günlüğümü yazmaya çalıştım. Çoğu zaman gece otele geldiğimizde laptopumu açıp gece 24.00de uykulu gözlerle izlenimlerimi yazdım sizlere. Rehberimiz Rıza Bey çok güzel anlatsada bir süre sonra , tarihler karışıyor, yerler mekanlar isimler birbirine giriyor. Yani ben de öyle oldu. Onun için tarihini merak ediyorsanız buraların, internetten araştırıp okursunuz.

Ben bu günlüğümde sizlere tarihten bahsetmeyeceğim ama, hikayelerin aklımda kalanlarını yazabilirim. Poronto Turla gerçekleşti bu seyahatimiz. Yeni yeni arkadaşlarla tanıştık. İlk günler hemen kaynaşamasakta,son günler arkadaşlığımız daha çok pekişti, bu seferde ayrılık vakti gelmişti. Ben grubumuzda tanıdığım tüm arkadaşlara Sinop’tan sevgilerimi yolluyorum. ))))) Sinop’a da bekleriiiiiiiiz))))  Eveeeet başlayayım mı anlatmaya?)))) 26 eylul 2010 2.gün Budapeşte… Bugün aslında Esteregon Kalesine gidiyordu turumuz. Ama biz şehri gezelim alışveriş yapılacak yerleri görelim dedik.

Sabah gözümüzü açtık ki hava yağmurlu.Ama az buz değil bayağı yağıyor. Sabah 9.00 da kahvaltıya gittik. Güzel bir kahvaltıydı aslında sadece zeytin yoktu. Et türlü şeylerde hep domuzlu, biz hindi salamı yedik))) Maşallah nasılda yazıyorum acık yüreklilikle değil mi? Şimdi sizin aklınızdan geçmezmi Nilgün ne oldu rejim diye)))) Haklısınız vallahi ama seyahatte de olmuyor işte. Biraz anlayış lütfen))))) Sabah baktık hava yağmurlu şemsiyemizde yok, resepsiyona alişveriş merkezleri nerede diye sorduk, meğer çok yakınmış.Önce Buda tarafında olan Mamutta gittik. Giderken ağaçların çok bol olduğu bir parktan geçtik. Nasıl güzeldi anlatamam, resmini çektim zaten. Yürüyüş parkurları yapmışlar, basketball ve masa tenisi oynanacak yerler vardı. Bazi kişiler havanın yağmurlu olmasına aldırmadan koşuyorlardı. Etraf yemyeşil, kartpostal gibiydi. Ne ise kısa bir yürüyüşten sonra alışveriş merkezini bulduk. Baktık tıpkı bizim memleketimizdeki Metrocity’e benziyordu, onun biraz daha küçüğü. Euro almıyorlar, onların parasıda bizde yoktu alışveriş yapamadık, sadece dondurma yedik elimizdeki dünden artan parayla. Otelimize donüşte , hemen arkamızdaki binanin büyük bir market olduğunu gördük,oradan da 1ufak şişe likor ve brandy aldım, denemelik. Sonra da otele gelip biraz internete girdim. Otelin internetini kullandığım için sadece aileme ve arkadaşlarıma toplu mesaj attım))) Odamızda sandövic ve meyvemizi yedik bu arada yeni yeni onların parasını öğrenmeye başladık. Dilim olarak karpuz, yarım kavun satıyorlar. Meyve bol. Portakalda vardı. Baktık yağmur durdu, haydi bu sefer de Peşte’ye gidelim dedik. Yürüyerek gittik. Aslinda hiçte uzak  değil. Yürüyerek sanıyorum 35 dakika sürdü. Üstelik Aslanlı Köprü’den geçerken devamlıda resim çektik. Bu arada otelin verdigi şemsiye rüzgardan kırıldı, hava, sabahtan daha da soğuktu . Ama yürümek herşeye rağmen değerdi. Bu arada eğer trafik ışığı yoksa yolda, geçme önceliği yayalarda oluyor. Cok hoşumuza gitti bu durum)))) Birde ”0”km ,taşı vardı. O taşa göre uzaklık bildiriyorlarmış. O taşlada resim çektirdik.

Dün akşam gittiğimiz, Istiklal Caddesine benzeyen, ana caddesinde yürüdük.)))) Birazcık alışveriş yaptık. Bu sefer eruo aldılar. Tahta oyuncaklar çok popüler burada. Ve bir de el işlemeleri. Hani bizim Sinop’ta vardır ya Medrese’de satılan el işleri, aynı onlar gibi şeyler burada da cok revaçta. Tabii pahallıda. Biz hamarat kadınlarız yaparız öyle işler değip almadık))) Otele yürüyerek geldiğimizde saat 17.30 olmuştu. Şimdi de Çigan Gecesi’ne gidecegiz , yemekli ve muzikli bir gece olacak.Artık devamını, bu geceyi yaşadıktan sonra anlatırım. Haydi şimdilik hoşcakalın.. Sevgiler Budapeste’den…

Not:Bugün Peşte’ye giderken, otelden çıktığımızda yol soralım dedik, bir bayana yaklaşıp, köprüye bu yoldan mı gidiliyor dedim. Kadın anlamdı, ’’köprüye ve ana caddeye gideceğiz Peşte’de. Bu yol doğrumu’’ diye İngilizce sordum. Kadın İngilizce bilmiyormuş elinle anlamadığını işaret etti. Arkadaşım Beyhan’’ Tuna ‘’’dedi.Kadın, haaaa burası burası dedi eliyle ))))) Yani ben kaç cümle kurdum anlamadı, ingilizce bilmediğinden, arkadaşım bir Tuna dedi,herşey halloldu )))) Çok güldük. )))))

Részletek

2010-10-06
nilguncabaci.com/2010