Yüzünün Arkasında Mayıs – 11 Macar Kadın Ozandan 39 şiir

kadinsairlerArtshop Yayıncılık, 1. Basım, Mayıs 2007 [11 Macar Kadın Ozandan 39 şiir /

Türkçesi: Kemal Özer – Edit Tasnádi

/ Sayfa sayısı: 72 / Basım sayısı: 1000 / Baskı: Arı Matbaacılık]

S U N U Ş: KİTAP VE ÇEVİRİLER ÜSTÜNE BİRKAÇ SÖZ

Mart ayı anlaşılan dünya çapında şiirin ve kadınların ayı: uluslararası kadınlar günü 8 Marttan sonra uluslararası şiir günü de 21 Martta kutlanıyor. Başkentimizde bu yıl (2004) üçüncü kez düzenlenen Dünya Şiir Günü’nde (birincisinde Tuna üzerinde mekik dokuyan “şiir gemisi”nin güvertesinde diğerleri arasında Macarca çevirisiyle birlikte Kemal Özer’in Kulağımdaki Ses şiiri de okunmuştur) dünyanın otuz kadar ülkesinden gelen kadın şairlerin şiirleri kendilerince, Macarca çevirileri ise tanınmış sanatçılarımızca sunuldu. Aynı münasebetle düzenlenen İlk Uluslararası Kadın Şairler Gecesini açan genç Kriszta Bódis “Kadın şair değilim, bugün erkek soket giydim” diye sözlerine başladı. Şiirlerin okunmasını izleyen sohbette her şeyden önce kadınlara özgü nitelikler, ayrıca eserlerin kadıncalığı ile ilgili soruları yanıtlayan Macar kadın şairleri költö – költönö (şair – kadın şair) ayrımını görüş birliğiyle ayrımcılık olarak nitelediler. Edebiyatçılar, eleştirmenler, denemeciler arasında “kadın yazar”, “kadın şair” ayrımının anlamı olup olmadığı hakkındaki tartışma belki de kadınların kaleme sarılması ile birlikte başlamış.

Macar edebiyatının ilk eleştirmenlerinden Pál Gyulai Írónöink (Kadın yazarlarımız) başlığıyla 1858′de yayımladığı eleştiride kadın yazarlara karşı pek sempati göstermemekle suçlandığı zaman, Macar şiirinin devi (”en Macar ozan” diye adlandırılan, şiirleri belki de bu yüzden çevril/e/mediğinden ülke dışında tanınmayan) János Arany şu sözlerle Gyulai’den yana tutum alıyor: “Kadınlar yazsınlar, seslerini duyursunlar ama eleştiri karşısında ayrıcalıklı bir durum istemesinler… aksi halde edebiyatın hayat kökü tehlikeye sokulur.” Arany şunu da ekliyor: “Kötü kadın yazar nezaket nedeniyle, kötü milliyetçi yazar vatan adına, aristokrat yazar mevkii için, demokrat biri eşitlik isteyerek, didaktik yazar ahlak değerleri neden gösterilerek, kiliseye bağlı olan cüppesine bakılarak, sırf aç olduğu için ilham perilerinin sofrasına gelenler ise mide haklarına saygı gösterilmesi uğrunda imtiyaz isterse edebiyatın hali ne olacak?!” Antolojimize aldığımız kadın şairlerimizin umarız, herhangi bir imtiyaza gereksinimleri yok, görüşümüze göre her bakımdan en ciddi ölçülerle ölçüldükleri takdirde bile poeta adına lâyıklar. Aynı zamanda kadınlar -biyolojik yapıları ve toplumdaki yerleri nedeniyle- dünya hakkında erkeklere kıyasla bazen farklı şeyleri, bazen de daha fazlasını da bilebilirler.

Bu farklılıklardan, fazlalıklardan seçtiğimiz şiirler bir şeyler yansıtabilirse ne mutlu bize! Macar kadın şiirini tanıtıyoruz diye bir iddiada bulunamıyoruz elbette. Edebiyatımızda -Türk edebiyatında da olduğu gibi- ta başlangıçtan itibaren başta gelen her zaman lirik şiirdi. Edebiyat tarihimizde, daha 16. yüzyılın ortasından beri kadınlar şiirleriyle seslerini az çok yetenekle hep duyuruyorlardı. (İlk önemli Türk kadın şairi Nigâr Hanım’ın, yenilgiye uğranan 1848/49 özgürlük savaşımızın mültecilerinden olup uzun yıllar boyunca Harbiye’de hocalık yapan Macar Osman Paşa’nın kızı olduğunu da burada hatırlatmadan geçmeyeyim.) Ne var ki sizlere çağdaşlarımızın duygu ve düşüncelerini, dünyamızı algılayışlarını göstermek istediğimizden, önceki yüzyılların şairlerini tamamen seçkimizin dışında bıraktık. Macar dili, fonetik yapısıyla hem zengin uyaklarla, hem de çeşitli vezinlere göre şiir yazmaya fevkalâde uygundur. Ancak değerli ozan dostum Kemal Özer koyu bir serbest şiir taraftarı olduğu için, uyaklı, vezinli şiirleri de bir kenara bıraktım. Bu nedenlerle, küçük seçkimiz denizde damla misali Macar kadın şiirini yansıtıyor demeye bile dilim varmıyor. Bir tek isteğim, bir düzineye yakın ozanın bu bir avuç şiiri, ister kadın ister erkek olsun, okurun ruhuna değsin!

Edit Tasnádi

İ Ç İ N D E K İ L E R: Sunuş: Edit Tasnádi / Kitap ve Çeviriler Üstüne Birkaç Söz Şiirler: Anna Hajnal /

1. Ovada Türkü, 2. Ayrı Zaman, 3. Sana Türkü Söylüyorum, 4. Milan Füst’e – Kalıntı, 5. Uyan, İçimdeki Düş Magda Szabó / 1. Soğuyan Gözlerle, Ölü Gibi, 2. Karaağaçta Balık Ágnes Nemes Nagy / 1.Fakat Bakmak, 2. Nesneler, 3. Arasında Zsuzsa Beney / 1. Kılıf, 2. Yokaste, 3. Sunu, 4. Ne Gün…, 5.Aşk Ágnes Gergely / 1. Yılbaşı Gecesi, 2. Lâmbayı Söndürmeden Önceki Dua, 3. Protestan Papaz Wadsworth’un Eşinin Emily Dickinson’a Mektubu Erika Dedinszky /1. Nasıl, 2. Rüzgâr Anna Pardi / 1. Yaz, 2. Çocukluk, 3. Özdeşlikler, 4. Evlilik, 5. Soyunan Yaşlı Kadın Irén Kiss / 1. Batık Tarquinia, 2. Sokak Köşesinde Kehanet, 3. Ruh Vurgunu Judit Pinczési / 1. İlk İnsan, 2. İkimizin Eseri, 3. Yükün Yere Bırakılması, 4. Bağ, 5. Kalmaya Hazırlanıyorum Zsuzsa Rakovszky / 1. Gerilim, 2. Bir Başka Eve, 3. Öğle Erzsébet Tóth / 1. Yüzünün Arkasında Mayıs, 2. Alnının Işığında, 3. Hiçbir Yere A R K A K A P A K: “Antolojimize aldığımız kadın şairlerimizin umarız, herhangi bir imtiyaza gereksinimleri yok, görüşümüze göre her bakımdan en ciddi ölçülerle ölçüldükleri takdirde bile poeta adına lâyıklar. Aynı zamanda kadınlar -biyolojik yapıları ve toplumdaki yerleri nedeniyle- dünya hakkında erkeklere kıyasla bazen farklı şeyleri, bazen de daha fazlasını da bilebilirler. Bu farklılıklardan, fazlalıklardan seçtiğimiz şiirler bir şeyler yansıtabilirse ne mutlu bize! Macar kadın şiirini tanıtıyoruz diye bir iddiada bulunamıyoruz elbette. Ne var ki sizlere çağdaşlarımızın duygu ve düşüncelerini, dünyamızı algılayışlarını göstermek istediğimizden, önceki yüzyılların şairlerini tamamen seçkimizin dışında bıraktık. Bu nedenlerle, küçük seçkimiz denizde damla misali Macar kadın şiirini yansıtıyor demeye bile dilim varmıyor. Bir tek isteğim, bir düzineye yakın ozanın bu bir avuç şiiri, ister kadın ister erkek olsun, okurun ruhuna değsin!”

EDİT TASNADİ

Ş İ İ R L E R D E N Ö R N E K L E R: Anna Hajnal: MİLAN FÜST’E KALINTI

Seni övmeyi bilemem usta ama kabul et yüce ellerine döktüğüm gözyaşlarını, ay omzunun üstünden doğacak hep bundan böyle inleyen bir kulenin ardından doğar gibi ve sen duruyor olacaksın yücesinde yalnız sana yaraşan gecenin

Magda Szabó: KARAAĞAÇTA BALIK

Horatius, Carmen saecularae I, 2. Gördüm ben, geçmiş hayaldeki gibi karaağaçta balığı da, bir tek gümbürtü üzerine yarılıp açılmasını da Barna sokağının çepçevre, çürüdüler alık alık bakan vücutlar onun dibinde ve sallandı semirmiş yeşil sineklerden oluşan duvak. Ve küçük arabalarda nasıl katar katar gidiyordu gördüm kentler köylere ve köyler kente doğru, cılız kör atlarını nasıl sürdü savaş. Ama görmedim denizi, halkların o güzel konuşmalarını bilmem, bana yalnız toplar seslendi. Gençler, kardeşlerim, benim yerime sizler yatıyorsunuz, barış dolu ağızlarınız yok olup gitmenin acı memelerine açıldı: nerde o midye ve kayalar arasında halkların oturduğu ve balığın geçmiş hayaldeki gibi karaağaçtan sarkarak değil, onların o güzel konuşmalarını dinlemek için kuyruğunun bir anlık parlamasıyla suyun altından çıkıverdiği kıyı?

Zsuzsa Beney: AŞK

Senin ayakkabına kanat verdi tanrı bana da seni. Kemiklerimi içine alıp sakladı deniz. Yıldızların sallanıp duran göğünde ölçüldü senin yazgın: hafifsin. Ağır basması için yargı günü geldiğinde al benim yaşamımı.

Ágnes Gergely: LAMBAYI SÖNDÜRMEDEN ÖNCEKİ DUA Tanrım, koru beni kusursuz olmaktan. Ütü bezinin üzerinde bir kamayı andırır yanık izi gibi tıpkı, benim üzerimde de kusurlarım kalsın öyle, bırak elinin izini. İki kıyısı dişlerini göstererek birbirini seyreden bu kentte, Hollandalı bir lâle tarlası çiz üstüme benim. Ve yazarsan “Dikkat, yüksek gerilim!” diye nesnelerine, beni de suç ortağın olarak yerleştir akım devrene. Çobanyıldızı, o eski koyun sürülerinin bekçisi, öylesine seyrektir ki onun görünmesi. Kümelenmiş bulutlar arasında ayrı ayrı dolaşılan dünyada görmeyiz birbirimizi. Kavruk, tükenen, kontak yapmış kemiklerim bırak da o en eski canlıların anılarıyla ışıtsın ortalığı, karanlık çökünceye değin.

Anna Pardi: YAZ

Yaz, temiz ışığın zorbalığı, sarı bayrak sıraları kadar öğleden sonra atılmış giysiler, ayakkabılar, tıpkı bir mevsim gibi, yıllara doğru yüzerek uzaklaşıyor göl kıyısı, suyun halkası yüzerek uzaklaşıyor bu yarından itibaren eksi zaman ve sarı renklerin allegorilerinde hazırlanıyor artık rapor vermeye güz sisi.

Judit Pinczési: İKİMİZİN ESERİ

Gönderiyoruz birbirimize her gün sevdamızın en güzel canavarlarını, ama yadsıyoruz her birinin ikimizin eseri olduğunu. Seslerden de anılardan da her gün irkiliyoruz, nasıl bir çekmecede iplik ararken çırpınan bir kelebeğe dokunursa el. Öyle uzaklaştık ki buraya kadar geldik, bükülen dudakları görüyoruz hareketinde, tırnağı uzayan eli ve tel üstünde sallanan yüzü. Titretiyor bizi her gün odamızın iklimi. Anten de nasıl yakaladıysa kâbus sesini ve koruyucu bir duman yaptıysan yanan mobilyalardan sen hareket ettiğimde sana doğru. Resmimiz nasıl çöktüyse sarı bir ışıkla üzerimize ve ben gergin bir omurgayla oturuyordum falcı kadının kedisi sıçramış gibi başını omzuma yasladığın zaman.