2025. Mayıs 12.
Türkinfo Blog Oldal 2

TPAO Avrupa’ya Macaristan’dan girdi

TPAO, Macar muadili MOL Group ile birlikte ülkenin iki bölgesinde petrol ve doğalgaz arayacak. Budapeşte’de düzenlenen imza törenine katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar, “Türkiye Petrolleri’nin Avrupa’daki ilk yatırımı diyebileceğimiz bir imzayı atmış olduk. Bu işbirliği güçlenerek devam edecek” dedi.

İMTİYAZ ANLAŞMASI

Bakan Bayraktar, Budapeşte temasları kapsamında Macaristan Dışişleri ve Dış Ticaret Bakanı Peter Szijjarto ile bir araya geldi. Baş başa ve heyetler arası görüşmelerin ardından TPAO ile Macaristan ulusal petrol şirketi MOL Group arasında petrol ve doğal gaz alanlarında arama ve üretim hakkı veren bir imtiyaz anlaşması imzalandı. Bakanlar Bayraktar ve Szijjarto’nun refakat ettiği törende Türkiye Petrolleri Genel Müdürü Ahmet Türkoğlu ile MOL Group CEO’su Zsolt Hernádi imzaları attı.

Orban’ı yenen Macar siyasetçiden İmamoğlu mesajı

Macaristan’da 15 yıldır iktidardaki Orban’a ilk seçim yenilgisini tattıran isim olarak bilinen Budapeşte Belediye Başkanı Karacsony, Ekrem İmamoğlu’nun cezaevinde olmasının kendisini “derinden etkilediğini” söyledi.

Macaristan’da 2010 yılından beri iktidarda olan milliyetçi Başbakan Viktor Orban’a 2019 yılında Budapeşte Belediye Başkanı seçilerek sandıktaki ilk büyük yenilgisini tattıran Gergely Karacsony, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun cezaevinde olmasının kendisini “derinden etkilediğini” söyledi.

AFP’ye konuşan Karacsony, “Avrupa Birliği’nde (AB) olmamızın Macaristan’daki muhalif politikacılara biraz olsun koruma sağlayacağını umuyorum” ifadesini kullandı.

Karacsony, İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından geçen ay Budapeşte’de düzenlenenprotesto gösterisine de katılarak cezaevindeki İBB Başkanı’yla dayanışma göstermişti.

Karacsony, Macaristan’da Ekim 2019’da düzenlenen yerel seçimlerden önce yaptığı açıklamada, “İstanbul, birçok açıdan Orban rejimine benzeyen, liberal olmayan, agresif bir iktidara karşı seçimini yaptı” diyerek İmamoğlu’nun Mart 2019’daki seçim zaferine atıfta bulunmuştu.

Karacsony ayrıca, Macaristan’daki yerel seçimlerden birkaç ay önce İstanbul’da görüştüğü İmamoğlu’ndan tavsiyeler aldığını söylemişti.

Karacsony, Aralık 2022’de Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine hakaret ettiği gerekçesiyle hapis ve siyasi yasakla cezalandırılan İmamoğlu’na sosyal medyadan destek vermişti.

Budapeşte’de engellenen “Mini-Dubai” projesi

Merkez soldaki Macaristan İçin Diyalog partisi üyesi olan 49 yaşındaki Karacsony, AFP’ye yaptığı açıklamada, belediye başkanı olduğundan beri Budapeşte için öngörülen “absürt” hükümet projelerine karşı savaşmak gibi birçok zorlukla mücadele etmesi gerektiğini belirtti. Karacsony, “Amacım başa bela olmak değil. Ama Budapeşte sakinlerinin çıkarlarını temsil etmek zorundayım” dedi.

Karacsony son olarak Budapeşte’ye AB’nin en yüksek gökdelenlerini dikmeye hazırlanan Dubai merkezli Eagle Hills şirketinin kamuoyunda da eleştirilen emlak projesinin engellenmesinde önemli rol oynadı.

Hükümet, milyarlarca euroluk bu proje sayesinde metruk bir tren istasyonunun etrafındaki geniş bir alanın yeniden canlandırılacağını ve istihdam yaratarak ekonomik büyümeye katkı sağlayacağını belirtiyordu.

Ancak Karacsony, hükümet karşıtlarınca “Mini-Dubai” diye adlandırılan bu projeden “cazip sözleşmelerle” sadece Orban’a yakın şirketlerin faydalandırılacağını savunuyordu. Bunun üzerine belediye söz konusu arsayı satın alma hakkını kullandı ve projenin önüne geçti.

Budapeşte’de UNESCO listesindeki kent merkezine yakın bir alandaki “şehir manzarasına 400-500 metrelik gökdelen dikilmesi fikrinin sürreal olduğunu” belirten Karacsony, “Sırf bu yüzden bile bu projenin gerçekleştirilmemesinden pişman değilim” dedi. Karacsony, elbette “Budapeşte’yi hükümetle birlikte geliştirmeyi” tercih edeceğini, ancak Dubai projesinin durdurulmasından da “büyük keyif” aldığını söyledi.

“Korku hissi aşılamaya yönelik boş tehdit”

Çin’in Fudan Üniversitesi’nin Budapeşte’de bir kampüs inşa etme planını da engelleyen Karacsony, hükümetin yasaklamaya çalıştığı Onur Yürüyüşü’nün de en büyük destekçilerinden biri.

Budapeşte Belediye Başkanı, bu etkinliğe katılanların cezalandırılacağını duyuran LGBTİ karşıtı hükümetin çabalarını “korku hissi aşılamaya yönelik boş tehdit” olarak tanımladı. Budapeşte’de 28 Haziran’da yapılması planlanan Onur Yürüyüşü’ne kendisinin de katılacağını belirten Karacsony, “Onur Yürüyüşü’ne ne kadar çok insan katılırsa, yetkililerin yaptırım uygulama şansı da o derece azalır” dedi.

Budapeşte Belediye Başkanı Karacsony, Macaristan’da 2022 yılındaki genel seçimlerde muhalefetin başbakan adayı olması beklenen isimlerden biriydi.

Budapeşte’yi yıllar sonra iktidar partisinin elinden alan Karacsony, Orban’ı yenen ilk isim olarak muhalefete yeni bir heyecan getirirken birçokları için umudun sembolü hâline gelmişti.

Ancak altı muhalefet partisinin Nisan 2022’deki genel seçimlerde Orban’ın karşısına çıkaracağı başbakan adayının belirlendiği sürecin sonunda farklı bir isimle yarışa girildi. Seçim kampanyasına geç başlayan Karacsony, muhalefet adaylarının arasındaki ön seçimin ilk turunda ikinci olunca adaylıktan çekildi. Karacsony’nin bu kararı bazı siyasi analistlerce hatalı bulunurken Orban’ın karşısına Hodmezovasarhely Belediye Başkanı Peter Marki-Zay’la çıkan muhalefet sandıktan büyük bir hezimetle ayrıldı.

DW

Osmanlı Döneminden Günümüze Macar Feyzullah Paşa Köşkü’nün Hikayesi

“Geçmişle günümüz arasında bir tercümanım”

Ünlü misafirleriyle meşhur Macar Feyzullah Paşa Köşkü’nün sahibi Serdar Gülgün Oksijen’e konuştu…

80’li yılların ortalarında İşletme okuyor, üstüne Londra Üniversitesi’nde Osmanlı Sanatı master’ı yapıyor. Osmanlı sanatı sergileri, döşemelik kumaşları derken kendini Osmanlı’dan ilham alan bir tasarım dünyasının içinde buluyor. 18 yıl önce virane durumdaki Macar Feyzullah Köşkü’nü satın alıyor ve hiç metruk düşmemişcesine günümüze uyarlayarak renove ediyor.  Bu hafta İstanbul’dayız. Konuğumuz dünya jet sosyetesinin buluşma mekanlarından biri olan Macar Feyzullah Paşa Köşkü’nün sahibi, Osmanlı sanatı uzmanı Serdar Gülgün. Gülgün ile tasarım anlayışını ve köşkün hikayesini konuştuk. 

Osmanlı sanatına ne zaman merak saldınız? Bu tür şeylere sonradan ilgi duyulabileceğini düşünmüyorum, bu ilgiyle doğduğumu söyleyebilirim. Küçükken Bizans su kemerlerinin hikayesini merak eder, Topkapı Sarayı’nda büyülenirdim. İstanbul zaten açık hava müzesi gibi bir yer. Eğitiminiz? 80’li yılların ortalarında başarılı öğrenciler genellikle İşletme ya da İktisat bölümlerini tercih ederdi. Ben de İşletme okudum. Fakat okula girdiğim an bu eğitimin bana uygun olmadığını anladım. Bir özel hocadan eski Türkçe dersleri almaya, akademide bazı sanat derslerine katılmaya başladım. Kendime İşletme ve Sanat Tarihi’nin karışımı alternatif bir eğitim yarattım. Üstüne Londra Üniversitesi’nde Doğu ve Afrika Sanatları Bölümü’nde Osmanlı sanatı master’ı yaptım. Sonra? Mezun olduktan sonra, 90’ların başında, Londra Sotheby’s de Osmanlı sanatı eksperi olarak çalışmaya ve hocalık yapmaya başladım. Akademisyenlik yapmaktı amacım. Ancak bir İstanbul aşığı olduğum için, 92’de İstanbul’a dönmeye karar verdim. Hayatımı değiştiren iki insan çıktı karşıma; Çiğdem Simavi ve Vitali Hakko. Anlatır mısınız? O dönem, Kültür ve Sanat Varlıklarını Koruma Vakfı Başkanı Çiğdem Simavi’ye Osmanlı sanatı sergileri yapmak istediğimi belirttim. Osmanlı nakışları, hat sanatı, sofraları gibi temalar bulup, bunların etrafındaki eşyaları toplamak ve sergilemekti amacım. Çok beğendi projeyi. Topkapı Sarayı Alay Köşkü’nde toplam yedi sergi yaptım. Birinde de Vitali Hakko ile tanıştım. Bay Vitali bana iş teklif etmeye gelmişti. “Osmanlı kumaşlarını döşemelik kumaş olarak canlandırmak istiyorum. Akademisyenlerin tasarladıkları günümüze uymuyor, demode kalıyor, yeni jenerasyon tasarımcılar ne demek istediğimi anlamıyor. Siz bu iki dünyanın ortasındasınız. Bu işi ancak siz yaparsınız” dedi.

Sonra? “Ben ne anlarım tasarımdan Bay Vitali” cevabımın sonrasında, Vakko ile 25 yıl çalıştık. Şu anda piyasada birçok örneği olan Osmanlı döşemelik kumaşlarının ilk serisini birlikte çıkarttık. Sonra dünyanın en iyi porselen markası, aristokratların kullandığı Macar Herend Porselen’e Osmanlı tasarımları yaptım. Louis Vuitton Avrupa Şehirleri rehberinde İstanbul’u yazdım. Assoluine ile iki kitap çıkarttım; Kapalıçarşı’yı ve Osmanlı sanatını konu alan The Grand Bazaar Istanbul ve Ottoman Chic. Böyle birçok firma ile yıllar içinde iş birliklerim oldu. Zamanla etrafımdaki Osmanlı sanatına ilgi duyan koleksiyonerler, “Bir eşyanın yerini değiştiriyorsun, evin havası değişiyor” diyerek, bana evlerini dekore ettirmeye başladılar. Kendimi Osmanlı’dan ilham alan bir dekorasyon dünyasının içinde bulmuş oldum. Macar Feyzullah Paşa Köşkü ne zaman karşınıza çıktı? Yaklaşık 18 yıl önce. İçini dekore edebileceğim ve sonra da oturacağım eski bir köşk arıyordum. Bir arkadaşım bu evden haberdar olmuş. Gittik gezdik. Çatısından sular akıyor, merdivenler çöküyor, bacağınız alt kata iniyor. Köşkün farklı mirasçıları evde bir arada oturabilmek için ahşap evin içine beton duvarlar örmüşler. Tavan resimlerini tamir etmek yerine, sıvayla kapatmışlar. Virane. Fiyatta anlaşamadık, evi alamadım. Sonra tesadüfen bir antikacıda bu evin eski fotoğrafları karşıma çıktı. Tavan resimlerinin orijinali bana kendilerini gösterdi. Bir gün yeni sahibine veririm diye alıp sakladım. Bir süre sonra köşkün mal sahibi beni arayıp önerdiğim fiyatı kabul ettiğini söyledi. Sanırım evin çökme tehlikesi olduğu ve çevre için tehlike oluşturduğu için satmaya karar verdi. Gözünüzün önünde evin bitmiş hali canlanmış mıydı? Tavandan kafama sular akarken, ben hayalimde bu evin odalarında dolaşıyordum. Hatta hayalimde dolaştığım odaları tasarladım. O kadar netti gözümün önünde. 

Restorasyonu çok zor olmalı! Tabii. Etrafımdaki herkes çılgınca bir işe kalkıştığımı düşündü. Aslına uygun, Bağdadi sıva ile restorasyon 5 yıl sürdü. Eski katmanları bulduk, tavanların kalem işlerini yaptık. Hiçbir zaman metruk duruma düşmeden, ev nesilden nesile korunarak geçseydi, bugün nasıl olurdu diye düşünerek renove ettim bu evi. Hala da devam eden işler var. Restorasyon öngördüğümden çok daha pahalı tuttu. Bir gün de pişman olmadım. Herkes tutkusunun peşinden gitmeli. Sizin tasarım anlayışınızın sırrı bu galiba? Ben geçmişteki kültürel değerlerimizi alıp, üzerine bir şeyler katarak günümüze uyarlıyorum. Aynı döşemelik kumaşlarda yaptığım gibi. O kumaşların en güzel örnekleri saraylarda, müzelerde… Benzerlerini yapmak kopyalamak olur. Ben o tekniği alıp, 21’inci yüzyıl insanı evinde nasıl kullanırdı diye düşünüyorum. Bir nevi geçmişle günümüz arasında bir tercümanım. Köşkün hikayesinden biraz bize bahseder misiniz? Macar ordusunun askerlerinden Joseph Kohlmann, 1840’larda Macaristan’ı Avusturya işgalinden kurtarmak için bir ihtilal yapıyor, fakat başarısız oluyor. Kohlmann, Osmanlı topraklarına kaçıyor. Sultan Abdülmecid kendisine sığınma hakkı veriyor. Avusturya, Kohlmann’ın iadesini isteyince, Kohlmann müslüman oluyor ve Feyzullah adını alıyor. Osmanlı Ordusu ile Kırım Savaşı’na katılıyor. Bu savaştaki başarılarından ötürü Sultan Abdülmecid kendisine Paşa unvanı veriyor. 1860’larda, Feyzullah Paşa Osmanlı’daki kıdemli mevkisine uygun bir ev aradığında, yalı yerine kendisine Macaristan topraklarını hatırlatan, uçsuz bucaksız yeşillikler içinde Çengelköy’deki bu arsayı alıyor ve üstüne Osmanlı mimarisine uygun bir şekilde bir av köşkü inşa ediyor.

 Altın Lale Yarışması’nda En İyi Film ödülü Bálint Szimler imzalı Ders Olsun’a verildi

44. İstanbul Film Festivali’nde ödüller sahiplerini buldu. Ulusal ve uluslararası yapımların birlikte yarıştığı Altın Lale Yarışması’nda En İyi Film ödülü Bálint Szimler imzalı Ders Olsun’a verildi.

Bu yıl itibarıyla İstanbul Film Festivali’nin resmi seçkisi kapsamında Altın Lale Yarışması, Yeni Bakışlar ve Kısa Film Yarışması olmak üzere toplam üç yarışmalı bölüm yer alıyor. 44. edisyonunda İstanbul’un iki yakasına yayılan festivalde uzun ve kısa metrajlı toplam 51 film seyirciyle buluştu. Festival dün akşam Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda düzenlenen törenle sona erdi. Sunuculuğunu Onur Özaydın’ın üstlendiği gecede ödüller de sahiplerini buldu.

Yerli veya yabancı uzun metraj kurmaca, belgesel ve animasyon filmlere açık olan Altın Lale Yarışması’nda bu yıl 15 film yarıştı. Yönetmen Shekhar Kapur’un başkanlığında toplanan jüride yapımcı Ada Solomon, senarist ve yönetmen Ebru Ceylan, oyuncu Saadet Işıl Aksoy ve Toronto Uluslararası Film Festivali başkanı Cameron Bailey yer aldı.

Jürinin kararıyla En İyi Film ödülü Bálint Szimler imzalı Ders Olsun (Fekete pont) filmine verildi. Onat Kutlar anısına verilen Kariyo & Ababay Vakfı Jüri Özel Ödülü’nü Sahand Kabiri imzalı Tayfa (The Crowd) kazanırken, Gürcan Keltek ise Yeni Şafak Solarken filmiyle En İyi Yönetmen ödülüne layık bulundu.

Kaynak ve detaylar

Festival’ın sayfası

Csatka

Milli golfçü Deniz Sapmaz, Macaristan’da şampiyon oldu

Macaristan’da düzenlenen Kış Kupası’nda milli golfçü Deniz Sapmaz, 75, 72 ve 74 vuruşluk skorlarla şampiyonluğa ulaştı.

Milli golfçü Deniz Sapmaz, Macaristan’da düzenlenen Kış Kupası’nda şampiyon oldu.

Türkiye Golf Federasyonundan yapılan açıklamaya göre Deniz, hafta sonu Macaristan’da gerçekleştirilen turnuvada kadınlar kategorisinde 15 sporcuyla şampiyonluk mücadelesi verdi.

Kaynak ve detaylar

Türkiye Golf Federasyonu
16,474FansLike
639FollowersFollow