Hungarikumlar: Hollókő – Zamanın durduğu köy

Budapeşte’den yönünüzü kuzeye doğru çevirir ve o bölgedeki dağlık alanda yüz km kadar ilerlerseniz, yeşil tepelerin arasında zamanın durduğu bir köy olan Hollókő’ye ulaşırsınız.

Bu köyün tam ortasında ahşap oymalı bir kilise vardır. Ve köyün merkezi de burasıdır. Buradan yola çıkan dar dolambaçlı sokaklar sizi köyün dört bir yanına götürecektir. Macarların bir boyu olan Paloc kavmine ait olan bu köy, yüzlerce yıl önce nasılsa bugün de öyle yaşamaktadır.

Bu köy geleneklerin yaşayan sembolüdür. Özellikle de Paskalya döneminde eski geleneksel kıyafetlerini giyen köy halkı tam bir turistik cazibe merkezi oluşturur. Paskalya döneminde binlerce ziyaretçi köyle birlikte geçmişi yaşamak için gelir.

55 haneli bu köy 1987 yılından bu yana UNESCO dünya kültür mirası listesindedir. Etrafı yemyeşil tepelerle kaplı bu bölge, içinde geçmişte unutulmuş bir yerleşim yeri gibi değişmeden duran küçük köyüyle tam bir kültür hazinesidir.

Macaristan’ın sayısız yollarından birinin son noktasıdır bu köy. Yani yol bu köyde biter. Çevre dağlarda geyikten ceylana, tilkiden yaban domuzuna tam bir yaban hayatı sürmektedir. İşte bu köye gelen insanları harika doğasıyla, yan yana sıralanan işlemeli ahşap evleriyle böyle bir tarih hazinesi beklemektedir.

Köyün hemen arkasındaki tepede hala ayakta duran Hollókő kalesi 13. yüzyılda inşa edilmiştir. Hollókő  Macarca ‘Karga Taşı’ anlamına gelir. Köye ve kaleye adını veren efsane aslında kaçırılıp bir kaleye kapatılan kız masallarının bir türevidir. Efsaneye göre bu kaleyi inşa ettiren Bey, çok güzel bir kızı kaçırıp kaleye kapatmıştır. Kızın dadısı bir cadıdır ve kızı kurtarmak için her gece kaleye karga kılığına soktuğu cinleri gönderir. Bu kargalar her gece henüz yeni inşa edilen kalenin taşlarını bir bir alıp uzaklara taşırlar. Sonunda kalesinin bir türlü tamamlanamayacağını gören Bey de kızı bırakır.

Bugün kalede bir müze bulunmaktadır. Bu müze bölge tarihini anlattığı gibi, Ortaçağ’da bu bölgede kullanılan silahları da sergilemektedir. Kalede zaman zaman tiyatro eserleri sergilenmekte, konserler de verilemektedir. Bu konserlerden sonra izleyiciler, gece meşalelerle aydınlatılmış patikalardan köye geri dönerler.

Köy ilk bakışta aslında bir köy kültürü müzesi gibi bir izlenim bırakmaktadır. Ancak bu sundurmalı ahşap evlerde hala insanlar yaşamaktadır. Köyün nüfusu 380’dir. Bu insanlar dedeleri nasıl yaşamışsa, hala aynı şekilde yaşamaktadırlar. Yaşadıkları evleri ve bu evlerin bir zamanlar sunduğu imkânları değiştirmemenin ötesinde eski meslekleri ve ustalıkları da aynı şekilde yaşatmaya çalışmaktadırlar. Dokumacılık ve çömlekçilik yüzlerce yıl önce nasıl yapılmışsa, bu köyde yine aynı şekilde devam etmektedir. Köy turizmi çok canlı ve güçlü bir sektör olarak var olsa da, köy halkı yine aynı şekilde yaşamaya devam etmektedir.

Bu özellik özellikle de Paskalya günlerinde kendini çok belirgin bir şekilde ortaya koyar. Paskalya bayramında köydeki delikanlılar ve genç kızlar en güzel Paskalya kıyafetlerini giyerler. Bu kıyafetler kuşaktan kuşağa devredilmektedir. Paloc boyuna bağlı Macarların kıyafetleridir bunlar. Bu boyun hangi halklardan etkilendiği çok bilinemese de Kazar, Kıpçak, Avar gibi Türk boylarının etkisi olduğu açıktır.  Ancak eski Macar ve Slav etkileri de görülmektedir. Bölge halkı Katolik hristiyandır ve dini törenleri de her zaman kendi geleneklerine göre sürdürürler. Bu geleneklerde eski inanışların izlerini görmek de mümkündür.

Paloc kavminde aile çok özel bir yere sahiptir. Ailelerde çocuklar büyüdükleri zaman da ana babalarından çok uzaklaşmazlar. Bu köyde de bu böyledir. Uzun ince bir arazi üzerine inşa edilen evlerde büyüyen çocuklar, evlilik yaşına geldiklerinde arazi üzerinde iç tarafta kendileri için inşa edilen yeni bir evde aile kurarlar, ama birkaç kuşak bir şekilde bir arada yaşar.

Köye her zaman büyük bir ilgi olsa da asıl önemli etkinlik Paskalya bayramındadır. Üç günlük Paskalya festivali boyunca çok sayıda turist bölgeye akar. Geleneksel kıyafetlerini giyen köy halkının düzenlediği etkinliklerde, paskalya bayramında adet olan yumurta boyama, genç kızlara maniler söyleme ve yemekler ikram etme alışkanlıkları yeniden hayat bulur.

Macaristan’ın genelinde de Paskalya bayramının Pazartesi günü, delikanlıların maniler söyleyerek kızların başına kolonya damlatma, kızların da onlara kırmızı yumurta ikram etme geleneği bu köyde biraz değişik uygulanır. Delikanlılar ellerinde kovalarla sokakları dolaşır, kızları soğuk pınar soyuyla ıslatırlar.

Türkinfo

 Macaristan Ankara Büyükelçiliğinin desteğiyle hazırlanmıştır.