Çobanzade Budapeşte’de

cobanzade1Vaktiyle Budapeşte’nin pek ünlü koleji olan Baron Eötvös József Collegium’unun tam 10 Türk-Tatar öğrencisi vardı. Bu öğrenciler yurtlarına döndükten sonra düşünsel alanda da, meslek alanında ciddi başarılar kazandılar ve kolejlerini hiç de mahcup etmediler.

Bu eski öğrenciler şunlardı.

Yurttaki Türk-Tatar öğrenciler

Ata Refik, matematikçi (1911 – 1914)

Bekir Sıdkı (Çobanzade), dilci, şair (1916 – 1919)

Hâmid Zübeyr (Koşay), dilci, müzeci (1921 – 1923)

Hüseyin Namık (Orkun), dilci (1925 – 1926)

Ragıp Hulûsi (Özdem), dilci (1925 – 1926)

Fuat Atalay, Yüksek Ticaret Okulu öğretim üyesi (1927 – 1928)

Sırrı Kişioğlu, mühendis (1941 – 1943)

İbrahim Kafesoğlu, tarihçi (1942 – 1944)

Şerif Baştav, tarihçi (1942 – 1947)

Hasan Eren, dilci (1938 – 1947)

Bu verilerin kaynağı, Eötvös Koleji’nin arşivinde bulunan, “Eötvös József Collégium iratai 1895 – 1950” (E.J.Kolejinin belgeleri 1895 – 1950) başlıklı dosyanın  kayıtlarına göre 34-35 ve 50-53 sayılı kutulardaki malzemenin 1-10 numaralı belgeleridir.

Arşivin iş arkadaşlarına, gösterdikleri olağanüstü yardımdan dolayı bu vesileyle de teşekkürlerimi ifade etmek isterim.

Ben şimdi burada, hakkıyla büyük ün kazanmış olan Kırım’ın değerli evladı Bekir Sıdkı Çobanzade’nin yaşamının ancak bir kesimini, Budapeşte’de geçirdiği yılları ve çalışmalarındaki etkinlikleri – ilerde eksiksiz olarak – tanıtmayı arzuluyorum. Bir varmış, bir yokmuş, günü birinde çok kabiliyetli ve çalışkan bir genç fikir dünyasını fethetmek için yola çıkmak istiyormuş. Tanrını hikmetine bakın ki, Türk dünyasının bilimsel-düşünsel hayatını fethetmek üzere bu yolculuğuna Budapeşte’den başlamış.

&

Budapeşte Eötvös Loránd Üniversitesi öğrencisi olarak Türk-Macar ilişkilerini araştırmaya başladığım zaman ilk defa Bekir Sıdkı adına rastladım, yazılarıyla, düşüncüleriyle o zaman karşılaştım.

Bizim “Çobanzade” kimdir, nedir, sorup araştırmaya giriştim. Gerçi Çobanzade’nin Türk aleminin ünlü bir evladı olduğunu biliyordum, ama bir süre sonra araştırmalarımda ilerledikçe, Bekir Sıdkı biraz da biz Macarlarındır duygusu ağır basmaya başladı. Çobanzade daha sonraları tedirginlikle dolu hayatı sırasında şiir yazmaya, şiir okumaya, şiirler üzerinde tefekküre dalmaya ne zaman, ne fırsat, ne de imkânı buldu, çünkü o da Sovyetler Birliği tarihin kurbanı oldu.

Biliyorum, bilimsel düşüncemin dışına düşüyor ama, eğer sizin Bekir Sıdkı Çobanzade’niz öğrenimini tamamladıktan sonra canı gibi sevdiği yurdu Kırım’a dönmemiş olsaydı, belki o da diyelim ki Hâmid Zübeyir Koşay gibi büyük bir bilimsel-kültürel örgütçü kariyeri yapabilirdi ve böyle bir trajedik sonuçtan kaçınmış olabilirdi.

Fakat Bekir Sıdkı Avrupa’dan canı gibi sevdiği yurduna döndü ve gene sevdiği “hayranlıklar dünyasının güzel Budapeşte’sinde” öğrendiklerinden yararlanarak, Sovyetler Birliği’ndeki Türkler dünyasının düşünsel uyanışında dönüşümün örgütçüsü, uygulayıcısı, kayırıcısı, sözcüsü oldu. Ne var ki, genç hayatı dönemin politik uygulamalarına kurban edildi. Şunu da hatırlatalım ki, Çobanzade’nin kaderi biz Macarlara da yabancı değil.

&

Şimdi, Macar Dünya Edebiyatı Sözlüğü’nde “Çobanzade” madde başında neler yazılı, ona bakalım. Zaten ben de çalışmalarıma buradan başladım.

Csobánzáde, Bekir Szidki (müstear adı Bavben)

(Karasu-Bazar, 1893 – ?)

Türk şairi, dilbilimcisi. Kırım’lı bir çobanın oğlu. Lise öğrenimini İstanbul’da, yüksek öğrenimi Macaristan’da tamamladı. 1919’da Macar edebiyatı konulu doktora teziyle doktor unvanını kazandı. 1920’de Sovyetler Birliği’ne döndü. Önce Kırım üniversitesinde ve daha sonra da Bakü’de filoloji profesörü olarak çalıştı.

Yetenekli bir dilbilimcisi ve şair idi. Türk edebiyatı hakkında pek çok inceleme hazırladı, özellikle Nevaî ve Fuzulî’nin eserleriyle meşgul oldu ve bu iki şair hakkında monografi de yazdı. Şiir alanındaki çalışmalarına daha Budapeşte’deyken başladı. Tatarca şiirler yazdı, ilk şiirleri yurt dışında yayımlandı. Simferopol’da yayımlanan “Boran” adlı derleme (1928), çalışmalarının ilk dönemlerindeki şiirleri içeriyor.

Bibliyografi: A.Battal-Taymas: Kırımlı filolog şair Bekir Çobanzade’yi tanıtma tecrübesi (Türk Dili Araştırmaları Yıllığı Belleten, 1954)

Bodrogligeti András (Világirodalmi Lexikon, 2., Budapest, 1972. Akadémiai Kiadó, 463 old.)

Türk dünyasında Çobanzade’yle bağlantılı değerlendirme konusunda uzun bir süre kargaşanın ağır bastığı görüldü. Zira Sovyet yönetimi Çobanzade’nin çalışmalarını protesto etmiş ve bunları hemen de yasaklamıştı. Türk meslektaşlar Rusça bilmiyordu ve araştırma için de Sovyetler Birliğine gidemiyorlardı. Buna rağmen Çobanzade’nin kişiliği ve çalışmaları hakkında etraflıl incelemeler, yorumlar, değerlendirmeler yaptılar, bunları övdüler, yerdiler ya da derin saygıyla karşıladılar. Zaten, tıpkı biz Macarlarda olduğu gibi Türk topraklarında da büyük evlatlarının acılı ölümünün nedeni, şekli, nasıl olduğu hakkında romantik, esrar dolu, politik perde arkası yaratmayı pek severler.

Ben burada Çobanzade’nin ölümsüz hayat hikâyesini baştan sona izlemek emelinde değilim. Kaldı ki Kırım’da ve Türkiye’de bunu benden önce pek çokları, aşağı yukarı esaslı bir şekilde, objektif kalmak çabasıyla, duygulara ve akla şu ya da bu ölçüde yer vererek, bunları bilimsel objektiflikle harman ederek zaten yaptı.

Örneğin o zamandan beri kaybettiğimiz – Tatarların tanrısı rahmet eylesin – İsmail Ottar’ın çalışmaları insanı hayran ediyor. İsmail Bey, acılı kaderine kurban giden fakat ölümsüzlüğünü koruyan yurttaşının faaliyetini tümüyle ortaya çıkarmak, ebedîleştirmek için çalışma hayatının kırk yılını ona adamıştı.

Talihime, kendisiyle İstanbul’da birçok kere – Kırım Tatarları özel müzesinde, özel kütüphanesinde – buluşma fırsatına da kavuştum. Eşsiz düşünsel seçkinliğine her zaman hayran kaldım. Çobanzade’nin çalışmalarına en çok saygı gösteren o oldu ve Kırım Tatarcasını iyi bildiği için, Çobanzade’nin Budapeşte’de yazdığı şiirleriyle (de) ilgili sorunlarda otantik kaynak olarak kendisini kabul etmem doğaldı.

Şimdi esas konuma dönebilirim.

Konum, genç Bekir Sıdkı’nın Budapeşte’de Kırım Tatarcasıyla yazdığı şiirleri ve bunların nihayet Macarca da yayımlanması olanağı. Zira şairimizin şiirlerini artık Rusça’ya, Ukrayna diline, Türkçe’ye çevirdiler, fakat Macarca’ya çevrilmedi! Birkaç şiirini Bede Anna ve tezinin konusu olması dolayısıyla Kovács Elöd de Macarca’ya çevirdi. Bede Anna’nın şiir çevirilerini, Kırım’da yaşayan (fakat bu arada vefat eden)  Gulyás László finanse etmişti.

Gelecekteki ödevlerimden biri Çobanzade’nin Budapeşte’de yazdığı şiirlerini Macarca’ya çevirmek olacak, diye düşündüm ve diğerleri arasında “dil sihirbazı” şair Kiss Dénes’e de Çobanzade’den ve şiirlerinden bahsettim. “Dil sihirbazı-dil sanatçısı” şairimiz sonunda ikna oldu ve talihime Çobanzade’nin hayatı ve kaderi onu da etkileyince şiirleri Macarca’ya çevirmeye girişti. Elbette çalışmalar pek hızlı gitmiyordu. Çünkü kendini hem Kırım’da hem de Budapeşte’de hissetmek; zamanın öğrenci yurdunun havasına, genç şairinin ruh ve düşünce dünyasına girmek, başka başka dillerin kıvraklığını benimsemek  Kiss Dénes için de kolay bir şey değildi. Gene de Çobanzade’nin birkaç şiirinden yaptığı çeviri bir Macar edebiyat dergisinde yayımlandı.

 &

Son olarak bir de Macar(istanın) Çobanzade’sini anlatmak, tanıtmak istiyorum.

Baron Eötvös József Koleji

Bu ünlü kolej, demokratik geleneklere sahip, yüksek düzeyli dil-tarih-edebiyat-sosyoloji-felsefe öğrencilerinin yurdu, lise öğretmenlerinin öğretim ve eğitimini sağlayan yatılı bir enstitüydü. Bu enstitü, fizikçi baron Eötvös Loránd‘ın (1848-1919) önerisi üzerine – yazar politikacı, birçok kere Macar Bilimler Akademisi başkanlığında bulunan, 1867’den ölümüne kadar (en başarılı) din ve eğitim bakanı olan babası Eötvös József ‘in (1813-1871) anısına – Fransa’daki École Normale Supérieure örnek alınarak 1895’te kuruldu. Eötvös Loránd, Eötvös sarkacı’na ait ve ayrıca sıvıların değişik sıcaklıklarda moleküler yüzey gerilimine ilişkin Eötvös yasasını oluşturan fizikçidir. 1894-1895’te din ve eğitim bakanlığı yapmıştır.

Eötvös Koleji, yoksul ailelerden gelen lise öğretmen adayları için bir devlet üniversitesi öğrenci yurduydu. İlk yurt, Budapeşte’nin IX. dairesinde Csillag (bugün Gönczy Pál) sokağındaki 6. numaralı kiralık evde açılmıştı. Görkemli yeni binası ise XI. dairedeki Ménesi sokağında 11-13 hane numaraları altında 1911’de kuruldu. 1927-1935 arasında kolejin müdürü, Avrupa çapında ün kazanan dilbilimci Gombocz Zoltán idi.

Öğrencilerbu yurtta, üniversite öğretiminden öteye, seçkin öğretmenlerin yönetimi altında küçük gruplar halinde değişik teorik incelemeler ve pratik çalışmalar yaparlardı. Geleceğe hazırlanmalarında ve orijinal kaynakları işlemelerinde kolejin özel olarak seçilip düzenlenmiş ve devamlı geliştirilen yetmiş bin ciltlik kütüphanesi öğrencilere yardımcı oluyordu ve yurt öğrencileri kitaplıktan serbestçe yararlanabiliyorlardı.

Öğrencilerin yetiştirilmesinde yabancı dil öğreniminin ve bağımsız çalışmaların özgün bir rolü vardı. Bu etkinlikleri sırasında öğrenciler sadece gerekli teorik bilgileri kazanmakla kalmıyorlar, aynı zamanda tek başlarına bağımsız bilimsel araştırma ypmanın yöntemlerini de öğreniyorlardı. Yurtta öğrenciler için saptanan yüz yerin üçte biri yetenekli yoksul gençlere bedava olarak ayrılıyordu.

Kolejin faaliyeti 1949’da hükümet kararnamesiyle durduruldu, fakat 1959’da, eski geleneklerin bazı unsurları yeniden canlandırılarak Eötvös Loránd Üniversitesinin bir yurdu halinde tekrar çalışmalarını sürdürmeye başladı. 1990’da aslı örnek alınarak Eötvös József Collegium adı altında yeniden örgütlenen kolejin eski öğrencilerinden pek çokları ünlü birer bilgin, üniversite öğretim üyesi, Bilimler Akademisi üyesi olarak adını duyurdu.

Macaristan’daki Çobanzade araştırmalarını burada tanıtmayı tasarlamadım, çünkü bu başka bir konferansın konusu olur.

2012-10-10

Nyíri Mária