Türkiye – Macaristan dostluk antlaşması (18 Aralık 1923.)

torok_magy_bayrak2023 yılının Aralık ayı Türkiye ile Macaristan arasındaki resmî ve diplomatik ilişkilerin tesis edilişinin 100. yıldönümüdür.

İki ülke arasında 18 Aralık 1923 tarihinde İstanbul’da imzalanan Dostluk Antlaşması (Muhadenet Muahedenamesi / Traite d’amitié) yeni Türk devletinin Türkiye Cumhuriyeti adını kullanmak suretiyle bağımsız bir devletle imzaladığı ilk antlaşma olması açısından değer ve önem taşımaktadır. Macaristan’ın da Trianon Antlaşması sonrasında imzaladığı ilk dostluk antlaşması Türkiye iledir. Bu yazımızda, iki ülkenin hangi sebeplerden ötürü birbirleriyle temas kurduklarına ve antlaşmanın kapsamına değinilecektir.

Macaristan, Birinci Dünya Savaşı sonucunda 4 Haziran 1920 tarihinde imzaladığı Trianon Antlaşması ile topraklarının üçte ikisini kaybetmiş ve kendisine bırakılan topraklarda iç huzurunu zorlukla da olsa sağlayabilmiştir. Anadolu’da ise Mondros Mütarekesi hükümleri uyarınca başlayan işgallere tepki olarak Mustafa Kemal Paşa önderliğinde bir millî mücadele başlamış ve bu mücadele Ankara’da Büyük Millet Meclisi’nin açılmasıyla en örgütlü haline ulaşmıştır. Diğer tarafta, Osmanlı Devleti 10 Ağustos 1920 tarihinde Trianon Antlaşması’nın benzeri ağır hükümler içeren Sevr Antlaşması’nı imzalamıştır. Sevr Antlaşması’nı kabul etmeyen Büyük Millet Meclisi’nin Anadolu’da yönettiği savaş başarıyla sonuçlanmış ve Lozan Antlaşması imzalanarak yeni bağımsız Türk devleti dünyada resmen tanınmıştır. Nihayet, 29 Ekim 1923 tarihinde devletin yönetim biçimi ilan edilmiş ve Türkiye Cumhuriyeti doğmuştur.

Birinci Dünya Savaşı’nın müttefikleri Osmanlı Devleti ile Avusturya-Macaristan arasındaki ilişkiler 30 Ekim 1918 de imzalanan Mondros Mütarekesi ile 31 Ekim 1918 günü öğle vaktinden itibaren geçerli olmak üzere bitmiştir. Mütarekenin 19. ve 23. maddeleri gereğince[1] Alman ve Avusturya-Macaristan askerleri ile sivilleri Türk topraklarını terk etmek zorundaydılar.[2] 1920 yılında imzalanan Sevr Barış Antlaşması resmen onaylanmadığı için Türk topraklarında Macarların, Almanların ve Avusturyalıların 1922 yılı itibarıyla seyahat etmeleri yasaktı.[3] Macaristan devletinin çıkarlarını Hollanda elçiliği koruyordu; yani Macaristan’ı Türkiye nezdinde Hollanda temsil ediyordu. Peşte’deki baş şehbenderlik ise kapatılmamıştı. Savaş esnasında görevli başkonsolos Ahmet Hikmet Bey (Müftüoğlu) yurda dönmüş, temsilcilikte kâtip Cevat Bey ile kançılar Enis Behiç (Koryürek) kalmışlardı.[4] Yeniden sağlıklı bir diplomatik ilişkinin tesis edilebilmesi ancak barış haline ve imzalanacak resmi antlaşma ile mümkündü.

Bu dönemde Anadolu’da verilen bağımsızlık savaşını Macarlar yakından takip etmişler ve Türklere yönelik takdirlerini daima ifade etmişlerdir. 1923 yılının başında Macar hükümeti Savunma Bakanlığı’ndan Binbaşı Jenő Ruszkay adlı resmî bir temsilcisini yeni Türk hükümetiyle temas kurması için gizli görevle 1923 yılında Anadolu’ya göndermiştir. Ruszkay başta Kemal Paşa olmak üzere Türk yetkililerle görüşerek Türk ve Macar milletleri arasındaki ilişkilerin temelini atmıştır. Ayrıca, Macaristan’ın eski başbakanlarından István Friedrich de Türkiye’ye gelerek Kemal Paşa’yla görüşmüş ve kendisini Macar halkı adına bir kılıçla taltif etmiştir.

Macar Millî Meclisi’nde milletvekilleri tarafından Türklerin zaferinden ve Lozan Antlaşması’nın imzalanmasından ötürü duyulan memnuniyet dile getirilmiş, Türk milletini ve Türk-Macar dostluğunu öven coşkulu nutuklar söylenmiştir.[5] Macar Millî Meclisi Başkanı Béla Scitovszky, Sevr Barış Antlaşması’nın ardından daha insanî bir antlaşma olarak nitelendirdiği Lozan Barış Antlaşması’nın imzalanmasından ötürü Büyük Millet Meclisi’ne bir tebrik telgrafı çekmiştir. Macar Millî Meclisi’nin iyi dileklerini ve selamlarını ileten Başkan, Türkiye’nin yeniden hayat bulması ve bayındır hale gelmesi temennisinde bulunmuştur.[6]

Türkiye Büyük Millet Meclisi de bu temenniyi karşılıksız bırakmamıştır. Meclis Başkanvekili Mehmet Sabri
(Toprak) Bey’in bu telgrafa verdiği teşekkür cevabı Macar Meclisi’nin 15 Ekim 1923 tarihli oturumunda okunmuştur.[7] Bunun dışında, Türk Hariciye Vekili Şükrü (Kaya) Bey’in kürsüden “Yaşasın Macar kardeşlerimiz…” sözleriyle vekilleri Macar milletini alkışlamaya davet ettiği konuşması Büyük Millet Meclisi tutanaklarına yansımıştır.[8]

Burada iki devletin hızlı bir şekildi ilişki kurmalarının altında yatan siyasî ve ekonomik nedenlere de yer verilmelidir. 1920’li yılların ilk yarısında Avrupa siyasetinde cereyan eden gelişmeler iki ülkeyi birbirleriyle temasa geçmeye sevk etmiştir. Macaristan, 1922 yılında Milletler Cemiyeti’ne kabul edilmiş ve 1923’te de ekonomisini düzeltmek için uluslararası kredi almıştır. Macaristan ekonomisi böylece ayağa kalkmaya başlamıştır. Bu iyileşme başta bölgedeki Fransız hegemonyasını dengelemek isteyen İngilizler tarafından desteklenmiştir. İngiliz politikası aynı zamanda Küçük İtilâf’a[9] karşı Macaristan’a savunma da temin etmekteydi.[10] Bu girişimlerine rağmen ülkenin uluslararası alanda yalnız olduğu bir gerçekti. Dahası, ülke askerî ve ekonomik olarak Milletler Cemiyeti’nin kontrolü altındaydı. Macaristan, bu yalnızlığı kırmak için Türkiye ile yakınlaşmak istemiştir. Birinci Dünya Savaşı sonrasında galip devletler tarafından şekillendirilen Versay sisteminde Yugoslavya ve Romanya’nın komşuları Macaristan’a yönelik politikaları; İngilizlerin bu devletleri Türk bağımsızlık mücadelesine karşı Anadolu’da kullanabilme potansiyeli, İtalya’nın bölgesel çıkarlarını gerçekleştirebilmek adına hem Macaristan hem de Türkiye ile iyi ilişkiler kurmak istemesi siyasî nedenler olarak gösterilebilir.

Savaş sonrasında yeniden yapılanacak olan Türkiye’de yatırım olanaklarını araştırmak, iş sahası oluşturmak ve ihracat pazarı yaratmak Macaristan’ı Türkiye’ye yaklaştıran ekonomik nedenlerdir.

Diğer tarafta Türkiye ise Avrupa’da sesini duyurabileceği ve kendi tezlerini anlatabileceği bir destekçi arayışındaydı. Bununla beraber, ilerleyen safhalarda Macarların ucuz iş gücü ile kültürel ve fikrî birikiminden istifade etme isteği ile tarihten beri bağı olduğu bu millete sırt çevirmemiştir.

Özellikle on sekizinci yüzyılın başından itibaren gelişmeye başlayan gelenekselTürk-Macar dostluğundan hareketle iki yakın milletin birbirlerine karşı duydukları samimî ve güzel duygular da Türk devleti ile Macaristan’ın dış politikalarını birbirine yakınlaştırmıştır. 20. yüzyıl başındaki düşünce iklimine uygun ve romantik bir yaklaşımla, iki milletin aynı soydan geldiklerine dair yaygın inanışın da bu süreci hızlandıran manevî bir itici güç olduğu söylenebilir.

Bu sebeplerin tümünü dostluk antlaşmasını parlamentolarının onayına sunan Türk ve Macar dışişleri komisyonlarının mazbatalarında da görmek mümkündür. Macar Dışişleri Komisyonu konuya ilişkin tasarısında Macaristan’ın mühim siyasî ve ekonomik çıkarının Türkiye’yle diplomatik ilişki tesis etmesine bağlı olduğunu vurgulayarak Macaristan ile Türkiye arasında dünya savaşını bitiren hadiselerin akabinde kesintiye uğrayan diplomatik ilişkilerin yeniden başlatılması için gerekli önlemlerin alınmak istendiğini belirtmiştir.[11] Antlaşmayı kemali memnuniyetle değerlendirdiğini ifade eden Türk Hariciye Encümeni ise mazbatasında bu dostluk antlaşmasının iki devlet ve halk arasında var olan ebedi ve ezeli barış ve dostluk gerçeğini sadece tespit etmekten ibaret olduğunu ileri sürüyordu.[12]

Bu sebeplerden ötürü,  yukarıda da bahsedildiği üzere gizli görevle Türkiye’ye gelen Ruszkay çabaları ve temaslarıyla Türk-Macar ilişkilerinin gelişimine katkı sağlamıştır. Bu görevde Ruszkay’ın Türk yetkililerle yürüttüğü müzakereler, Türkiye’nin bağımsızlığını kazanması ve devletin yeni rejimini ilan etmesinin hemen ardından iki ülke arasındaki diplomatik ilişkileri tesis eden antlaşmanın imzalanmasını hızlandırmıştır.

Bu etmenlerin sonucunda imzalanan dostluk antlaşması hükümleri uyarınca iki devlet arasında diplomatik ilişkiler kurulmuştur. Antlaşmayı Macaristan adına Sofya Elçisi Sándor (Alexander) Kiss ve Türkiye adına Hariciye Nezareti’nin İstanbul sorumlusu Dr. Adnan Bey (Adıvar) İstanbul’da imzalamışlardır. Antlaşma TBMM tarafından 13 Mart 1340 (1924) tarihinde, Macaristan Millî Meclisi tarafından ise 21 Mayıs 1924 tarihinde, onaylanmıştır.[13] Akitlerin teatisi 20 Mart 1924 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilmiş, yasa uyarınca değişimin iki hafta sonrasında, yani 6 Nisan’da yürürlüğe girmiştir. Buna göre:

Antlaşmanın birinci maddesi Macar Krallığı ile Türkiye Cumhuriyeti ve iki ülkenin vatandaşları arasında eksiksiz barış ile samimî ve devamlı dostluk olacağına hükmeder. Antlaşmanın ikinci maddesi iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin tesis edilmesini öngörür ve iki ülkenin birbirlerinin topraklarında karşılıklılık esasına göre diplomatik temsilci bulundurabileceğini hükme bağlar. Üçüncü madde ile taraflar ülkelerin arasında konsolosluk ve ticaret ilişkilerini ve vatandaşlarının birbirlerinin topraklarında yerleşebilmeleri ve ikamet edebilmelerini sözleşmeler yoluyla düzenlemeyi içeren şartları taahhüt etmiştir. Dördüncü ve son madde ise antlaşmanın güçlendirilmesi ve yürürlüğe girmesiyle ilgili düzenlemeleri içermektedir.

Buna göre, Türkiye’deki Macaristan temsilciliği 1924 yılında İstanbul’da elçilik düzeyinde açılmıştır.[14] Macar Krallığı, Türkiye’ye ilk elçisi olarak, bu ülkede dokuz sene boyunca görev yapacak olan László Tahy’yi (Ladislas Tahy de Tahvér ét Tarkeö)[15] atamıştır. Elçi Tahy, 27 Mayıs 1924 tarihinde Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Paşa tarafından kabul edilmiş ve güven mektubunu kendisine takdim etmiştir.[16] Türkiye ise Macaristan ile diplomatik ilişkileri başlatması için Erzurum ve Sivas kongrelerinde yer alan, Londra Konferansı’nda Ankara hükümetini temsil eden, Urfa mebusu Rıdvanoğlu Hüsrev Bey’i (Gerede) 7 Mayıs 1924 tarihinde Peşte’ye elçi olarak göndermiştir.[17]

Bu antlaşmaya dayanarak iki ülke arasında ayrıca bir Ticaret ve bir de Yerleşme Anlaşması imzalanmıştır. (20 Aralık 1926)  Hukukî yardım (konsolosluk) ve suçluların iadesi gibi daha sonra imzalanacak olan anlaşmalar da bu dostluk antlaşmasının 3. maddesi esas alınarak imzalanacaktır.

Dostluk antlaşmasının Macar Millî Meclisi’nde onaylanması üzerine Szózat mecmuasında çıkan değerlendirme yazısında dikkat çeken bir husus yer almaktadır. “Türkiye ve onun bağımsızlık mücadelesi bizim için sonsuz bir örnektir”cümlesiyle biten yazıda Türkiye’nin yeni Balkan devletlerinin Macarları boğan politikası karşısında denge teşkil edeceği vurgusu yapılmıştır.[18] Buradan Macar tarafının Türkiye’den Balkan coğrafyasında ileride siyasî bir beklenti içinde olacağı yargısına varılabilir.

Türkiye ile Macaristan arasında imzalanan dostluk antlaşması yeni Türk devletinin Türkiye Cumhuriyeti adıyla yabancı bir devletle yaptığı ve muhatabı tarafından bu isimle tasdik edilen ilk dostluk antlaşmasıdır.[19] Bundan önce yeni Türk devleti başka devletlerle de antlaşmalar yapmıştı. Büyük Millet Meclisi hükümeti Sovyet Rusya, Ukrayna, Afganistan ve Arnavutluk ile dostluk antlaşmaları imzalamış; Lozan Barış Antlaşması ile İngiltere, Fransa, İtalya gibi büyük devletler tarafından resmen tanınmış ve onlarla resmî ilişki tesis etmişti. Bunlardan başka, Lozan Konferansı’nda Türkiye’yi temsil eden İsmet Paşa başkanlığındaki heyet konferanstan bağımsız olarak Polonya’nın İsviçre’de görevli temsilcileriyle bir araya gelmiş ve bu ülkeyle de bir dostluk antlaşması imzalamıştır. Burada bir anekdot aktarmakta fayda var: Polonya ile yapılan dostluk antlaşmasının görüşüldüğü meclis oturumunda antlaşmanın taraflarından olan TBMM hükümeti isminin yerine Türkiye Cumhuriyeti isminin kullanılması kimi vekillerce teklif edilmiştir. Fakat böyle bir tashihin hukuken mümkün olmadığı gerekçe gösterilerek söz konusu talep Meclis tarafından kabul edilmemiştir.[20] İşte Macaristan ile yapılan dostluk antlaşmasının önemi burada mahfuzdur.

Yeni Türk devleti, Türkiye Cumhuriyeti adını kullanmak suretiyle ilk dostluk antlaşmasını Macaristan ile imzalamıştır. Antlaşmanın Macaristan için anlamı ise Trianon Antlaşması’nın kıskacında, dış politikasındaki yalnızlıktan kurtulmak adına bağımsız bir devlet ile imzaladıkları ilk dostluk antlaşması olmasından ileri gelmektedir.

Macar Başbakanı Kont Bethlen, 28 Ekim 1930 tarihinde Türkiye’ye yaptığı resmî ziyaret münasebetiyle onuruna verilen ziyafette yaptığı konuşmada bu hususa değinmiştir: “Son senede Bitaraflık, Hakem ve Uzlaşma Muahadesi ilave edilen ilk dostluk muahedenamemizi 1923’te Türkiye ile aketetmiş olmamızı belki, pek eski bir an’anenin neticesi olan bu mesut vaziyete atfedebiliriz.”[21]

Sonuç olarak bu antlaşma ile iki ülke arasında diplomatik ilişki kurularak karşılıklı elçiliklerin açılmasının, iki ülke arasındaki ekonomik ilişkilerin geliştirilmesinin ve iki ülke vatandaşlarının karşılıklı olarak birbirlerinin ülkesinde seyahat edebilmelerine müsaade edilmesinin hukukî dayanağı sağlanmıştır. Bununla beraber, antlaşma iki ülkenin de karşılıklı olarak imzalayıp tasdik ettikleri ilk dostluk antlaşması olduğu için de tarihî öneme ve ikili ilişkilerde derin anlama sahiptir.

EMRE SARAL

Türk-Macar Dostluk Derneği Yönetim Kurulu Üyesi

Hacettepe Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi Enstitüsü araştırma görevlisi.

[1] Mondros Mütarekesi 19. madde: “Alman ve Avusturya kara, deniz ve sivil memurları ile vatandaşlarının bir ay zarfında ve uzak mahallerde bulunanların bir aydan sonra mümkün olan en kısa sürede Osmanlı ülkesini terk etmeleri” 23ncü Madde: “Osmanlı Hükümeti, Merkezî Devletlerle bütün ilişkilerini kesecektir.”

[2] Osmanlı Hükümeti’nin gönderdiği emir için bkz. Tülay Alim Baran, “Mondros Mütarekesi Gereğince Osmanlı İmparatorluğu’ndan Ayrılan Alman ve Avusturya Vatandaşlarının Durumu”, Belleten, C.LXVII (Nisan 2003), s.248.

[3] MOL K 63 287. cs. 32_1 1922 Sofya’dan gönderilen 16 Mart 1922 tarih 27/pol. Sayılı rapor.

[4] Enis Behiç Bey’in o dönemki kariyerine ilişkin farklı ve çelişkili bilgiler mevcuttur. Bu konudaki en güncel araştırmayı yapan Melek Çolak’a göre kendisi 1922 yılına kadar Peşte’de Kançılar olarak görev yapmıştır. Bkz. Melek Çolak, Enis Behiç Koryürek’ten Budapeşte’ye Mektuplar, Akçağ Yayınları, Ankara, 2009, s. 36.

[5] KAYNAK

6] Bu telgrafın çekilme kararı Macar Millî Meclisi’nin 28 Ağustos 1923 günkü oturumunda alınmıştır. Macar Millî Meclisi Oturum Zabıtları (Nemzetgyülési Napló), KN_1922-16, 28 Ağustos 1923 Salı günü 177. oturum, s.235. Başkan Béla Scitovszky’nin kaleme aldığı telgraf metni ise şöyledir: “Ankara Büyük Millet Meclisi Riyasetine, Budapeşte’den, Macaristan Meclisi Millîsi, Lozan Sulh Muahedenamesinin tasdikı münasebetiyle Türk Büyük Millet Meclisini bütün kalbiyle selamlar. O sulh ki, bu kadar senelik muharebe ve kahramanca mücadeleye nihayet vererek Türk milletinin bütün kabiliyeti mesaisini inkişaf, nesline ve kendisine şanlı bir istikbâl teminine hasreylemesine müsaade edecektir. Macaristan Meclisi Millîsi Reisi Dolado Şitevski” Bkz. TBMM Zabıt Ceridesi, Devre 2, İçtima Senesi 1, İçtima 16, C:1, 9 Eylül 1339 (1923) Pazar, s.4-5.

[7] Büyük Millet Meclisi’nin Macar Parlamentosu’na gönderdiği cevap metnidir: “Ekselansları Béla Scitovszky Bey’e, Macar Millet Meclisi Başkanı’na, Budapeşte’de. Türkiye Büyük Millet Meclisi Ekselansları’na Lozan Barış Antlaşması’nın tasdikinden ötürü lütfettikleri dostane duyguları için derinden teşekkürlerini oybirliğiyle ifade eder. Bu Barış Antlaşması bağımsızlık mücadelemizin doğal neticesi ve Türk milletinin gelecekteki kalkınmasının elverişli zeminidir. Mehmet Sabri, BMM Birinci Başkanı”  Bkz. Macar Millî Meclisi Oturum Zabıtları (Nemzetgyülési Napló), KN_1922-17, 15 Ekim 1923 Pazartesi günü 188. oturum, s.2.

[8] TBMM Zabıt Ceridesi, 2. Dönem, 7. Cilt, 11. Birleşim, s. 410.

[9] Çekoslovakya, Yugoslavya ve Romanya, 1920 ve 1921 yıllarında birbirleriyle ittifak antlaşmaları yapmışlardır.  Küçük İtilâf olarak da bilinen bu ittifaklar bütününün amacı antlaşmalarda adı zikredilen tek devlet olan Macaristan’a karşı ortak bir savunma oluşturmaktır. Küçük İtilâf’ın yapısı için bkz. Magda Ádám, The Little Entente and Europe (1920-1929),Budapest, Akadémiai Kiadó, s.47-97.

[10]Macaristan’daki İngiliz etkisi için bkz. András D. Bán, Hungarian-British Diplomacy 1938-1941 The Attempt to Maintain Relations, Tim Wilkinson (çev.), London, Frank Cass, s.161-174.

[11] MOL K 69 768. cs. 1923 1-8.tétel

[12] TBMM Zabıt Ceridesi, 2. Dönem, 7. Cilt, 11. Birleşim, s. 409.

[13] Resmî Gazete, 7 Nisan 1924, S.68, s. 6-7.

[14] İstanbul’daki Macar elçiliğindeki ilk görevliler Tahy’nin dışında kâtip Répási ve gizli görevle 1923 yılında uzun bir süre Türkiye’de bulunmuş olan Ruszkay’dır. A.A (Auswärtiges Amt) Politische Archiv Botschaft Budapest Karton 61251_Band I-5 (1921-1930),  23 Şubat 1924 tarih ve 33/P 41 Sayılı Welczeck’ten Alman Dışişleri Bakanlığı’na rapor.

[15]Tahy László (Eperjes, 16 Mayıs 1881 – Budapeşte, 4 Mart 1940) Tahy savaş sırasında Bağdat’ta, Bağdat’ın düşmesinin ardından Musul’da, son olarak da İstanbul’da olmak üzere uzun yıllar Doğu’da konsolosluk görevinde bulunmuştur. Çok iyi Slovakça bildiğinden Macar hükümeti Prag’a kendisini ülkesinin ilk elçisi olarak tayin etmiştir. Daha sonra, Macar Dışişleri Bakanlığı’nda komşu ülkelerle ticaret antlaşmalarını düzenleyen komisyonun başına getirilmiştir. A.A Botschaft Budapest Karton 61 251_Band I-5 (1921-1930)  Nr 33/P 41 Budapeşte 23 Şubat 1924

[16] Tahy’nin güven mektubunu takdim ederken okuduğu nutuk ve Kemal Paşa’nın cevabı için bkz. Bilâl N. Şimşir (haz.), Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları c.III, Ankara, TTK, 2001, s.276-7.

[17] BCA 030.0.018.001.001.9.19.8 Hüsrev Gerede’nin diplomatlık kariyeri için bkz. George Harris, Atatürk’s Diplomats & Their Brief Biographies, The Isis Press, İstanbul, 2010, s.232. Hüsrev Gerede’nin itimatnamesini sunduğuna dair Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği rapor için bkz. Bilal N. Şimşir, Atatürk ve Yabancı Devlet Başkanları, s.278-9.

[18]“Türkiye kendi tarafını milliyetçilikte buldu, mucize gerçekleşti. Türk ordusunun muzaffer yürüyüşü ve ardından gelen Lozan Barışı, Macar milliyetçileri için geçerli sebeplerdir. Yenilenmiş Türk imparatorluğunun büyük güç potansiyeli bize Aktivite [ç.n: harekete geçmek] için şimdilik yeterli değildir, fakat bunun için bir önkoşuldur. Türkiye’nin şüphesiz öne çıkan büyük devlet duruşu yeni Balkan devletlerinin bizi boğan politikası karşısında denge teşkil edecektir. Türkiye ve onun bağımsızlık mücadelesi bizim için sonsuz bir örnektir.” Szózat, 21 Mayıs 1924.

[19] Yeni Türk devletinin Türkiye Cumhuriyeti ismini kullanarak uluslar arası antlaşma imzaladığı ilk devlet Arnavutluk’tur. (15 Aralık 1923) Fakat Arnavutluk’ta yaşanan iç karışıklıklardan ötürü antlaşma ancak iki sene sonra tasdik edilerek yürürlüğe girmiştir. (Kabul ediliş tarihi: 6 Nisan 1341 Resmi Gazete Yayınlanış Tarihi: 14.04.1341 (1925) No: 92)

[20] TBMM’nin 12 Aralık 1339 (1923) tarihli 66. Oturumu, TBMM Zabıt Ceridesi, c.2, s.197-8.

[21] “Macar Başvekili Kont Bethlen Ankara’da”, Ayın Tarihi, c.23-24, S.79-81, s.6754.