2019 Kasım ayında Gökbilimcinin Salyangozu isimli bir öykü kitabı yayınlandı. Kitapta ödül kazanan bir öykü de var: “Macar Çocuktan Mektup”.
2019 Fakir Baykurt Öykü Yarışmasında bu öyküsüyle birincilik ödülü kazanan Ayşe Dündar, işte ilk kitabıyla okuyucularının karşısına çıktı.
Macar Çocuktan Mektup hikayesi tamamen yazarın hayal gücünün eseri olsa da, anlatımı o kadar güzel ki, okuyucu bunun gerçek olduğuna inanıyor.
Şair Akgün Akova kitabın arka kapağında şöyle yazmış: „Söylencedir, Lokman Hekim ölümsüzlüğün ilacını bulmuş ama bir köprü üzerinden geçerken şifa defterini suya düşürüp kaybetmiş. “Bu yüzden insanoğlu hâlâ bu sırra erişemedi,” deniyor. Ama sıkı durun, bu kitap bir eczacının bu sırrı keşfettiğini söylüyor bize! Ayşe Dündar, Gökbilimcinin Salyangozu’nda ölümsüzlüğe varmanın yolunun, sözcüklere benzeri olmayan anlamlar yüklemekten geçtiğini kanıtlıyor. Bizi bir evren temizlikçisiyle tanıştırırken; bir köpekle sıfırı yan yana getirirken; Erciyes Dağı’nın üzerinde bulutlardan bir La Sagrada Família uçururken; bir Macar çocuğun, oğlu Memed’e yazdığı mektubu gizlice Nâzım Hikmet’in cebine koyarken; gökbilimci Kepler ile ay ışığında parlayan izler bırakan bir salyangozu bir bahçede buluştururken öyküler değil, sözcüklerden anıtlar yaratıyor sanki. Öylesine titiz yontuyor ki anlamları ve öylesine ironik göndermelerle aklımızı başımızdan alıyor ki, size bir kitap değil, bir ustalık belgesi uzatıldığını anlıyorsunuz okurken. Gerçeküstü yü gerçekmiş gibi kabulleniyor, gerçeğin ise çılgınlıklar yapmasına göz yumuyorsunuz. Ayşe Dündar kalemini kullanarak bir değirmenden sekiz rüzgâr çıkarmayı başarıyor. Rüzgârların yaralarını sayfalarla saran bir gökyüzü hemşiresi gibi…”
Yabancı bir ülkede oturan Macar biri eğer “Magyar”, yani “Macar” kelimesini bir hikayenin baslığında görürse hemen merak eder. Ben de böyle buldum ve okudum bu öykü kitabını ve şimdi size de tavsiye ediyorum.
Ben doğal olarak önce 29. sayfadaki Macar Çocuktan Mektup hikâyesini okudum. Ve bir anda Budapeşte’de, mavi Tuna nehrinin kıyısında hissettim kendimi. Siz de kendinizi bu hikâyeyi okuduğunuzda sanki 1954’teki Budapeşte’yi ziyaret etmiş gibi hissedeceksiniz.
Erdem Éva – Türkinfo