László Krasznahorkai: Şeytan Tangosu
Şeytan Tangosu Kitap Açıklaması
Yalnız olmadığına sevindi; Pisicik hâlâ ısıtıyordu karnını. “Evet,” dedi sesini yükseltmeden önüne bakıp, “melekler bunu görür ve anlar.” İçinde bir huzur hissetti ve dört bir yanındaki ağaçlar, yol, yağmur ve gece de hep birlikte bir huzur yayıyordu. “Olan biten her şey iyi,” diye düşündü. Her şey basitleşmişti, mutlak biçimde. Yolun iki yanında düzgün adımlarla ilerleyen, dımdızlak akasya ağaçlarına, birkaç metre önünde artık karanlığın içinde yitiveren kırlara baktı. Yağmur ve çamurun boğucu kokusunu duyuyor, doğru ve tam olması gerektiği gibi davrandığını yanılmaz bir şekilde biliyordu.
Yaşamın fiilî olarak durduğu bir Macar köyünde, güz yağmurları başlamıştır. Gelecekten umudunu, birbirine güvenini, içindeki iyilik duygusunu, dayanışma ruhunu yitirmiş insanlar, o diyardan gitmenin planlarını yapmaktadır. Bir kurtarıcı arayışı, yıllar önce öldüğünü sandıkları Irimias’ın dönüşüne dek sürer. İnsanlar ilk kez birlik içinde davranır ve kendilerini Irimias’ın kararlarına teslim ederler. Simgelerden yola çıkarak anlatır Krasznahorkai yaşamı; olay örgüsünü bir döngü etrafında biçimlendirir. Sürekli ağ ören örümcekler, gökte dönüp duran kargalar, başıboş atlar, birbirinin tekrarı mevsimler…
Çevirmen: Bülent Şimşek
Tekrar Baskı Tarihi: Mayıs 2023
İlk Yayın Tarihi: 1985
İzmir Film ve Müzik Festivali 16 Haziran’da başlıyor
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği 3. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali 16 Haziran’da Elhamra Sanat Merkezi’ndeki törenle başlayacak. 7 mekanda 100 filmin gösterileceği festival kapsamında Nuri Bilge Ceylan’ın üç filmden seçilen on bir sahne üzerine bestelenen caz parçalarından oluşan “Taşra Üçlemesi” projesinin de dünya prömiyeri yapılacak.
Uluslararası yarışmada 10 film var
Uluslararası Yarışma jüri başkanlığını ise Macar yönetmen Krisztina Goda üstleniyor, diğer jüri üyeleri ise Alexandra Enberg, Pelin Batu ve Serdar Kökçeoğlu. Uluslararası Yarışma kapsamında Fransa’dan Arjantin’e, Avustralya’dan Pakistan’a, Hollanda’dan Gürcistan’a dünyanın farklı ülkelerinden 10 film bulunuyor.
Yarışacak filmler şunlar:
Carmen (Benjamin Millepied / Avustralya Fransa),
Dans Başlasın (Empieza el Baile, Marina Seresesky / Arjantin, İspanya)
Davulcu (Drameri, Kote Kalandadze / Gürcistan)
Divertimento (Marie-Castille Mention-Schaar / Fransa)
Heart by Tribal Galaxy (Ömer Safa Umar / Türkiye),
Joyland (Saim Sadiq / Pakistan, ABD)
Kapr Code / Lucie Kralova / Çekya, Slovakya)
Ren Altını (Rheingold, Fatih Akın / Almanya)
Terezin (Gabriele Guidi / İtalya, Çekya, Slovakya)
ve Habiszti -Çünkü! ( Habiszti – Csak ezért is!, György Dobray / Macaristan)
7 mekanda 100 film gösterilecek
Kültür ve Turizm Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğü, Institut français, Goethe Enstitüsü, İstanbul İtalyan Kültür Merkezi, Liszt Kültür Merkezi, Macaristan Ulusal Sinema Kurumu, İsveç İstanbul Başkonsolosluğu ve Özgörkey Holding destekleri ile gerçekleşecek festivalde 7 gün süresince 7 mekanda 100’ü aşkın film gösterilecek. İstinye Park Teras’ın iki salonu festivalin iki yarışmasının mekanı olacak. Festivalde bu yıl Ulusal Yarışma’nın yanı sıra müzik temalı kurmaca ve belgesel filmlerin yarışacağı Uluslararası Yarışma da yer alıyor. Programın diğer bölümleri ise: Dünya Festivallerinden, Müziğin Yıldızları, Müziğin İzinde, İki Arada Bir Derede (Göç temalı filmler), Ustaya Saygı: Luchino Visconti, Hayatın Ritmi, Hayal Ülkesi, Kısaca Müzik.
TARIK DEMİRKAN: “ESKİ BİR KONAĞIN ANLATACAĞI ÖYKÜLER VARDIR”
Daha önce özellikle derlediği ve çevirdiği masallarla tanıdığımız gazeteci yazar Tarık Demirkan’ın çocuklar için yazdığı ilk romanı “Tarihi Konağın Gizemi”, Can Çocuk etiketiyle okurla buluştu. Maceraperest ruhları bir hayli içine çekecek romanın peşine düştük, Tarihi Konağın Gizemi’ni yazarıyla konuştuk.
SÖYLEŞİ: NİLÜFER TÜRKOĞLU
Can Çocuk’tan yakın zamanda çıkan “Tarihi Konağın Gizemi”, çocuklar için yazdığınız ilk roman. Daha önce bir masallar serisiyle küçük okurla buluşmuştunuz. Çocuklar için bir ilk roman yazmak nasıl bir deneyimdi? Yazar olarak kurgu aşamasında ve dili kullanırken zorluklar yaşadınız mı?
Masalları ve çocuk edebiyatını seviyorum. Pek çok masal derlemem yayınlandı, masal serileri hazırladım. Farklı yaş gruplarına, masal türünde yaşamın hangi öyküleriyle ve daha da önemlisi hangi dille “seslenmek” gerektiği üzerine oldukça deneyim sahibiyim. Masal söz konusu olduğunda kısa öyküsünden çok dili önemli. Ancak roman elbette farklı. Uzun soluklu bir çalışma, okuyucuda, hele bir de gençse dikkatin ve merakın sonuna kadar dağılmamasını sağlamaya çalışmak öne çıkıyor, bu da kurguyla ilintili. Romanda “gerilim” hep ayakta kalmalı, okuyucu bir sonraki sayfadaki gelişmeleri büyük bir merakla beklemeli. Zorluk yaşamadım, ancak bu konuya özel önem verdiğimi söyleyebilirim. Sonuçta heyecanın bir an için bile düşmediği sürükleyici bir roman çıktı ortaya.
Kesinlikle! Budapeşte’de yaşayan ikiz kız kardeşler Eda ve Seda’nın Bartın ve Amasra’nın büyüleyici coğrafyasında geçirdikleri yaz tatili üzerine macera dolu bir roman bu. Sırlarla dolu eski ve gizemli bir konağın öyküsü dile geliyor satırlarınızda. Bu hikaye nasıl oluştu, yazma sürecinden bahseder misiniz?
Roman, yazarın dünya ile olan ilişkilerinin bir yansımasıdır. Kendi duygu ve düşünce dünyasından süzdükleri, deneyimleri, anıları, tanık oldukları, insanın başına gelebilecek sevinç ve acılar, bir kurguyla bütünleşerek okuyucuya sunulur. Yani roman bir yanıyla kurgudur, diğer yanıyla da “yaşanmış” ya da yaşanması da “olası” tabloların bir öykü içinde harmanlaşmış anlatımıdır. “Tarihi Konağın Gizemi”, bir şeyleri keşfetme dayanılmaz arzusunu duyan ve macera peşinde koşan bir grup çocuğun yaşadıklarını anlatıyor. Bu duygu elbette kendi çocukluğumdan da çok tanıdık, romandaki ana mekân olan “Tarihi konak” ve deniz tatilleri de öyle. Hepsinden de önemlisi, çocukların bir amaçla bir araya gelip bir şeylerin peşinde nasıl heyecanla koşmaya başladıklarını da yine kendi anılarımdan çok iyi biliyorum. Diğer yandan her eski konağın, eğer sormasını bilirseniz, anlatacağı öyküleri vardır. Bartın ve Amasra gibi tarihi çok eskilere uzanan kentlerin de bilinmesi gereken ilginç efsaneleri çok değerli bir hazine gibi önümüzde duruyor. Çocuklara bunları anlatmak istedim.
Aslında sizin hikayenizde de Bartın’ın ve Budapeşte’nin izlerinin olduğunu görüyoruz. Bartın’da doğmuşsunuz, Budapeşte’de yaşıyorsunuz. Kitabınızda bu şehirlerin dokusundan söz ederken en çok nelere dikkat çektiniz?
Evet, Bartın ve Budapeşte benim hayatımda çok önemli yer tutan iki şehir. Çocukluğum Bartın, gençliğim İzmir ve yetişkinliğim de Budapeşte’dir. İnsan vatanını, yaşadığı, kişiliğine damga vuran şehirleri, hayat onu nereye götürürse götürsün yanında, içinde taşıyor. Bu romanım bu iki şehri bir anlamda birbirine de bağlıyor. Özellikle Bartın ve Amasra, kendi tarihi kişilikleriyle okura kendi gizemli dokularını sunuyorlar. Eminim ki kitabın her satırı okurlar için bilgi, merak ve heyecan taşıyor. Romanım çocukların gözünden tarihi şehirlerin gizemli dokusunu, bir macera içinde ulaşılabilir ve anlaşılabilir kılıyor. Tarihi konakları örnek alalım. Karşımıza çıkan, her direği, her kirişi yüz – yüz elli yılın ağırlığı altında esneyen bir konağı, çökmeye hazırlanan bir bina olarak da görebiliriz, ya da bu konağı birkaç kuşağın gizlerini sunmaya hazır bir hazine gibi de değerlendirebiliriz. O konağa nasıl baktığımıza, neleri aradığımıza bağlı. Her konağın, her şehrin, her insanın öyküleri vardır.
Daha önce yine Can Çocuk aracılığıyla çocuklarla buluşan Dünya Masalları serisi gibi yeni seriler yazmayı düşünüyor musunuz? Mesela ikiz kardeşlerin maceralarının devamı gelir mi, ne dersiniz?
Daha sorunsuz toplumsal ilişkilere giden yolun, daha güzel yetişmiş bireylerden geçtiği gerçeği bugün artık tartışmasız. Toplumsal doku içinde bireylerin nasıl olacağı ise, ağırlıklı olarak çocuk yaşlarda belirleniyor. Bu nedenle de masalların ve çocuk edebiyatının çok önemli olduğunu düşünüyorum. Benim yazdıklarım okurlarımda kendisiyle uyumlu, dünyaya ve yaşamın önüne çıkardığı sorulara karşı çocukça merakını hiç yitirmeyen, olabildiğince önyargısız, toplumsal duyarlılığını, insana ve diğer canlılara karşı sevgi ve dayanışma duygusunu sağlam tutan birey olmayı özendirmeyi hedefliyor. Yazmaya devam edeceğim elbette. Masallar da sürecek, ve sanırım Tarihi Konağın Gizemi’nin kahramanlarının maceralarının devamı da gelecek.
Dünya çocuk edebiyatından takip ettiğiniz yazarlar kimler?
Dünya çocuk edebiyatı, elbette yaşamı takip ederek farklı mecralar buluyor kendine. Burada ilginç nokta, son dönemlerde çocukların hayal dünyasına yön veren yazarların, fanteziyi ve tarihi çok iyi harmanlamalarıdır. Bu anlamda çok başarılı bulduğum ve yakından takip ettiğim iki yazar Amerikalı Rick Riordan ve İngiliz J.K.Rowling. İkincisi zaten Harry Potter tiplemesiyle kendine çocukların dünyasında çok önemli bir yer edindi. Diğeri de Yunan mitolojisini modern çağlara taşıyarak farklı bir kulvar yarattı.
Sizi çocukken en çok etkileyen kitaplar nelerdi? Yazar olmanıza o kitapların katkı sağladığını söyleyebilir misiniz?
Elbette Kemalettin Tuğcu, Ömer Seyfettin, Charles Dickens, Jack London çok önemliydi. Ve elbette okuduğum iyi kitaplar sadece onların eserleriyle sınırlı değildi. Bazı kitaplar vardır ki, eğer zamanında eline geçerse bir çocuğun yaşamında bir hayli belirleyici etki yapabilir. Sanırım bu benim için de geçerliydi.
Düzenli bir yazma rutininiz var mı? Nasıl? Varsa mutlaka bir yazı masası üzerinde mi çalışırsınız?
Yazmak benim için masanın karşısına geçip bilgisayarın tuşlarını tıkırdatmayla başlayan bir eylem değil. Başka işlerle meşgul olurken, mesela Tuna kıyısında gün batımında dolaşırken, ormanda turlarken, hatta bazen otomobil kullanırken kafamda neredeyse benden bağımsız olarak uçuşan düşüncelerim yazma ile ilgilidir. Masanın başına oturduğumda yazacaklarım artık kafamda neredeyse tam olarak şekillenmiş olur.
Şu aralar üzerine kafa yorduğunuz yeni bir kitap düşüncesi var mı? Okuru sizin tarafınızda neler bekliyor?
Evet, bir sonraki kitap, hatta iki kitap da tarih içeren macera kitapları olacak. Ancak bunlar arasında sadece çocukları değil, yetişkinleri de ilgilendiren kitaplar da var. Hazırlıklar devam ediyor.
Sizin de Türkçeye çevirdiğiniz Pal Sokağı Çocukları, yaşadığınız ülkenin en çok bilinen ve tanınan kitabı. Peki, Macaristan’ın çocuk edebiyatı hakkında biraz daha bilgi sahibi olsak, şu aralar Macar çocuklarının en sevdiği yazarlar/kitaplar kimler/neler? Ve Macar çocuk edebiyatını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Macar çocuk edebiyatı çok güçlü bir edebiyat, ki bu elbette genel olarak Macar edebiyatının köklü ve güçlü bir edebiyat olmasıyla, ve öncelikle yetişkinler için yazan yazarların çocuklara yönelik ürünler üzerine çalışmalarıyla da ilintili. Yani çocuk ve gençlere yönelik edebiyat ürünleri Macaristan’da bugün büyük prestij taşıyor. Magda Szabó, Pál Závada, Krisztina Tóth gibi ünlü yazarların çocuk edebiyatı da yazdıklarını biliyoruz. Macar çocuk edebiyatının en tanınmış eseri Pal Sokağı Çocukları, bu roman çoktan Macaristan sınırları aşıp evrensel bir değer haline geldi. Ama bu arada István Fekete’yi ve István Csukás’ı da unutmamak lazım. Son dönemin popüler çocuk kitaplarının yazarları olan Laura Leiner, Ágnes Mészöly, Benedek Totth gibi yazarları da burada hatırlatalım.
Ajandakolik’in özellikle yazarlara ve çizerlere sorduğu klasik bir sorusu var. Ajandanız ya da not defteriniz var mı, varsa içlerinde neler var?
Elbette bir ajandam var, ama onun içindeki notlar, tarihler, kaydedilen düşünceler, uyarılar, unutulmaması gereken hususlar yaşam kadar kaotik, yani sadece benim çözebileceğim türden şifreler.
Macaristan Başbakanı Orban: Tanrı’ya şükür Erdoğan kazandı, onun kazanması için çok dua ettim
Macaristan Başbakanı Viktor Orban Cuma günleri devlet radyosunda yaptığı haftalık sohbet toplantısında bu kez bir soru üzerine Türkiye’deki seçimlerle ilgili görüşlerini açıkladı. Orban, “Sayın Erdoğan’ın tekrar başkanlığa seçilmesiyle sırtımızdan büyük bir yük kalktı. Erdoğan’ın tekrar seçilmesini dilemekle kalmadık. Samimi söylüyorum, Tanrı’ya şükür Erdoğan kazandı. Onun kazanması için çok dua ettim” dedi.
“Eğer Sayın Erdoğan bu seçimi kaybetseydi bu bizim için, açık söylüyorum bir trajedi olurdu” diyen Orban’a göre Türkiye’deki seçim Erdoğan ve muhalefet lideri arasında değil, Erdoğan ve George Soros (Soros György) arasındaydı.
Bilindiği gibi liberal görüşleriyle tanınan Macar asıllı Amerikalı milyarder Macaristan’daki seçimlerde Viktor Orban tarafından “Macar ulusal çıkarlarının en büyük düşmanı” olarak görülüp gösterilmiş, seçim döneminde Macaristan sokakları Soros karşıtı afiş ve posterlerle donatılmıştı.
Avrupa Parlamentosu’nun Macaristan’ın 2024’te AB Dönem Başkanı olmasına karşı çıkmasını Budapeşte nasıl karşıladı?
Avrupa Parlamentosu’nun (AP) 2024 yılının ikinci yarısında Macaristan’ın Avrupa Birliği (AB) Dönem Başkanlığını devralmaya uygun bir ülke olmadığı konusunda aldığı karar Macaristan tarafından “yok hükmünde” nitelendiriliyor.
AP’nin Macaristan’ın 1 Temmuz 2024’te 6 aylığına AB Dönem Başkanı olmasıyla ilgili bu itiraza, Başbakan Viktor Orban ve hükümetinin “demokratik gerilemeye” neden olması gerekçe gösterildi. Ülkede hukuk devleti uygulamalarının ihlaline ve ve temel haklardaki sınırlamalara dikkat çekildi.
Macar hükümetinin AP kararı konusundaki itirazı ise iki ayrı tezin vurgulanmasını temel alıyor.
Bunlardan ilki, Budapeşte ve Brüksel arasında bazı sorunların olduğu, ancak bu sorunların halledilmesi konusunda oldukça mesafe kat edildiği üzerine.
Brüksel’in Macaristan’da hukuk devletinin gereklerinin belli noktalarda yerine getirilmediğine dair eleştirileri, ilkesel olarak kabul görmese de, Budapeşte bu hususları görüşmeye ve Brüksel’in talepleri doğrultusunda değişiklikler yapmaya hazır olduğunu daha önce bildirmişti.
Özellikle Brüksel tarafından 2022’nin son çeyreğinde resmi olarak da kesilen yardım ve fonların bir an önce ödenmeye başlanması amacıyla bakanlar düzeyinde görüşmelere de başlanmış, ancak Brüksel Macar hükümeti tarafından yapılan değişiklik tekliflerini yeterli görmemişti.
Avrupa Birliği, özellikle Macaristan tarafından uygulanmayan “AB Savcılığı” kurumunun kabul edilmesi, ülkeye giren AB fonları ile ilgili yolsuzluk iddialarının kurumsal olarak araştırılması ve siyasetçilerin de yönetici olduğu yeni kurulan bazı vakıflara kamu kaynaklarının (ve AB fonlarının) aktarılması hususları üzerinde duruyordu.
Bütün bu tartışmaların üzerine, henüz anlaşma sağlanmadan AB Dönem Başkanlığının Macaristan’dan alınmak istenmesi tepkileri en yüksek düzeye çıkardı.
Macaristan Cumhurbaşkanı Katalin Novak, bugün “Devlet yöneticileri düzeyinde AB dönem başkanlığının Macaristan’dan alınmak istenmesi hususunun ciddi olarak gündeme bile gelmeyeceğine inanmak isterim” dedi.
Avrupa Parlamentosundaki bu son kararın tartışılması aşamasında oturumlara katılan ve Macar hükümetini temsil eden Adalet Bakanı Judit Varga “Bu oylama tamamen gereksiz bir oylama, çünkü geri planda Macar dönem başkanlığının kurumsal hazırlıkları yüksek tempoda sürüyor. Konsey yetkilileriyle gün be gün Macar dönem başkanlığının hazırlıklarını yapıyoruz” şeklinde bir açıklama yaptı.
Avrupa Parlamentosu’nda Macar muhalefet partileri adına konuşan AP üyesi Istvan Ujhelyi “Avrupa Parlamentosu’nun bu kararı Orban hükümeti için verilen yeni bir karnedir ve maalesef Avrupa değerlerinin Macaristan’da çiğnendiğinin kayda geçmesidir” dedi.
Yorumcular Macaristan’ın dönem başkanlığının başlama tarihinden tam bir yıl önce alınan, “Macaristan Avrupa Birliği’nin dönem başkanı olmamalı” yolundaki Avrupa Parlamentosu kararının, bu görevin fiilen Macaristan’dan alınmasından çok, Macar hükümetinin üzerindeki baskıyı arttırmayı ve AB’nin taleplerinin yerine getirilmesi için yeni bir yaptırım aracı yaratmayı hedeflediğini vurguluyorlar.
Tarık Demirkan – BBC
Ucuz havayolu Budapeşte-Antalya uçuşlarına başladı
Macaristan merkezli low-cost havayolu firması Wizz Air, Budapeşte’den Antalya uçuşlarına başladı.
Macaristan merkezli low-cost havayolu firması Wizz Air, Budapeşte’den Antalya uçuşlarına başladı.
Wizz Air, Macaristan’ın başkenti Budapeşte’den Antalya uçuşlarına başladı.
Haftada 3 kez yapılacak olan uçuşlar Airbus A321 neo uçakları ile icra edilecek.
Türkiye’de 4 noktaya (Antalya, İstanbul, İzmir ve Sabiha Gökçen) haftada 50 uçuş yapan Wizz Air, talebin yüksek olduğunu açıkladı.
EGİAD Macar yetkilileri ağırladı
Kökleri yüzyıllar öncesine dayanan Türkiye Macaristan iş birliğini daha da güçlendirmek için iş dünyasıyla biraraya gelen EGİAD Ege Genç İş İnsanları Derneği, Macaristan ile İş Yapmak konulu toplantı ile HEPA Macaristan İhracatı Teşvik Ajansı yetkililerini ağırladı.
HEPA Türkiye Genel Müdürü Yalçın Orhon ve HEPA Türkiye İş Geliştirme Uzmanı Oğuzhan Acar’ın konuşmacı olarak katıldığı etkinlikte, karşılıklı ticari ilişkilerin gelişmesi için ülkeler arası köprü görevi görüleceği ve karşılıklı ticaretin gelişmesine katkı sağlayarak ülke ekonomilerinin büyümesinde önemli rol oynayan HEPA Türkiye’nin sunduğu hizmetler ifade edildi.
Macaristan ile Türkiye arasındaki dostane ilişkilerin, tarihten gelen bağlar ve kültürel yakınlık ile gelişen ekonomik ve ticari ilişkiler kapsamında olumlu olarak ilerlediğinin ifade edildiği etkinlikte, açılış konuşmasını gerçekleştiren EGİAD Başkan Vekili Başak Çayır Canatan, “Stratejik iş birliği içinde hareket eden iki ülke çok sayıda ekonomik ve siyasi ortaklığa imza atmıştır. Karşılıklı ticaretimiz her yıl artmaya devam etmektedir. İş dünyası olarak öncelikli arzumuz ticaret hacmini kısa zamanda daha da arttırmaktır. Bunun için çalışmaya devam ederken, ikili ilişkilerin sadece ticari alanda değil, sosyal ve kültürel girişimlerle diğer alanlarda da gelişmesi için elimizden geleni yapıyoruz” diye konuştu.
Türkiye’den Macaristan’a 2002-2022 Eylül döneminde yapılan doğrudan yatırımların 104 milyon dolar; Macaristan’dan Türkiye’ye aynı dönemde yapılan doğrudan yatırımların ise 29 milyon Dolar olduğunu kaydeden EGİAD Başkan Vekili Başak Çayır Canatan, “Üçüncü ülkeler üzerinden yapılan yatırımlar ile Macaristan’da yerleşik Türk vatandaşlarının yatırımları da göz önünde bulundurulduğunda, bu ülkedeki toplam yatırımlarımızın 700 milyon Dolar’a ulaştığı tahmin edilmektedir. Türk müteahhitlik firmaları Macaristan’da bugüne kadar 778,5 milyon dolar değerinde 35 proje üstlenmiştir. Teknik müşavirlik hizmetlerinde ise 1,75 milyar dolar değerinde 5 proje üstlenilmiştir. Halihazırda Macaristan’da 500 civarında Türk firması faaliyette bulunmaktadır. Türkiye-Macaristan Ekonomik ve Ticaret Ortak Komitesi (ETOK), 19 Nisan 2022 tarihinde imzalanan ortak deklarasyon ile tesis edilmiştir. Macaristan vatandaşlarına ülkemize kimlikle seyahat imkânı sağlayan düzenleme, 10 Kasım 2022 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Son bir yılda 155 binden fazla Macar turist ülkemizi ziyaret etmiştir. İkili ilişkilerin güçlendirilmesi için çalışmalarımıza devam edeceğiz” dedi.
Avrupa Parlamentosu Macaristan’ın AB dönem başkanı olamayacağına hükmetti
Avrupa Parlamentosu Perşembe günü Macaristan’ın Avrupa Birliği dönem başkanlığı görevini devralmaya uygun bir ülke olmadığı konusunda karar aldı.
144 parlamenterin “hayır” oyuna karşın 442 parlamenterin “evet” oyuyla kabul edilen karar, Macaristan’ın 2024 yılında üstlenmesi gereken Avrupa Parlamentosu dönem başkanlığı görevini yerine getirebilmek için uygun olmadığını saptıyor ve neden uygun olmadığını da 24 madde altında temel haklar ve hukuk devleti eksiklikleri olarak sıralıyor.
“ Macaristan Avrupa’nın yüzü olabilir mi?”
Tartışmalarda söz alan ve aynı zamanda AP adına karar taslağını hazırlayan Gwendoline Delbos-Corfield Macaristan’ın yıllardır eleştirilen hukuk ihlalleri tavrında bir değişiklik olmadığını söyledi, ve “Putin’in izinde yürüyen Macaristan’ın Avrupa’nın yüzü olmaya da layık olamayacağını” vurguladı.
Merkez sağ grubu üyelerinden Isabel Wiseler-Lima Macaristan’ın dönem başkanlığında AB adına kimlerle ne tür görüşmeler yapılacağına Macaristan’ın karar verme hakkına sahip olacağını bunun ise bir felakete neden olabileceğini öne sürdü.
Sosyal demokratlar adına konuşan Thijs Reuten Viktor Orban’ın Rusya-Ukrayna savaşında AB dış politikasından tamamen farklı bir yol izlediğini, bu anlamda eğer dönem başkanlığı yaparsa Macaristan başbakanının kendi planlarını AB adına gündeme getirme olasılığından söz etti ve bunu neden olabileceği zararlar üzerinde durdu.
“Macaristan: dönem başkanlığının alınması hukuk ihlalidir”
Avrupa Parlamentosunda var olan 7 grubun 5’i tarafından desteklenen kararın AB mevzuatına göre bir yaptırım gücü yok. Karar Avrupa Komisyonu’na AP tarafından sunulan bir öneri anlamına geliyor ve komisyondan bu duruma bir çözüm üretmesini talep ediyor.
Karar komisyona yönelik bir tür yaptırım tehdidi de içeriyor: Avrupa Parlamentosu, kararında “eğer komisyon bir çözüm bulamaz ise, AP yeni adımlar atacak” vurgusunun altını da çiziyor.
Macaristan’a hukuk devleti uygulamalarının ihlali ve ve temel haklardaki kısıtlamalar nedeniyle Avrupa Birliği tarafından uygulanan, yardımların ve fonların ödenmesinin durdurulmasını da içeren yaptırımların da tanıtıldığı karar öncesinde Avrupa Parlamentosu’nda bu konuda ciddi bir tartışma da yaşadı.
Avrupa Komisyonu Finans işleri Komiseri Johannes Hahn Macaristan’da kamusal varlıkların önemli bir kısmının vakıflara devredildiğini vurgulayarak, yönetimlerinde hükümet yanlısı siyasetçilerin yer aldığı bu vakıfların statüsü değişmedikçe Macaristan’a ödenmesi durdurulan milyar Euro’luk yardım musluklarının açılmayacağının altını çizdi.
Macaristan hükümeti adına konuşan adalet balanı Judit Varga ise, AB dönem başkanlığının bir hak olmaktan öte bir yükümlülük olduğunu, kimsenin bu yükümlülüğü Macaristan’dan almaya hakkının olmadığını söyledi. Judit Varga tam da AP’nin bu kararının hukuk devleti uygulamalarıyla taban tabana zıt olduğunu vurguladı.