Türk Diplomatlardan Budapeşte Teknik (BME) Üniversitesi’ne Ziyaret
Macaristan Fahri Konsolosu ve Türk Macar İş adamları Derneği (TÜMİŞAD) Başkanı Osman Şahbaz Budapeşte Teknik Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Emilia Csiszár’ı ziyaret etti.
Macaristan Fahri Konsolosu ve Türk Macar İş adamları Derneği (TÜMİŞAD) Başkanı Osman Şahbaz, Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de dünyada önemli bir yere haiz, 1782 yılında József Nádor Teknik Üniversite (Műszaki és Gazdaságtudományi Egyeteme) olarak kurulup, 1949 yılından sonra adı Budapeşte Teknik Üniversitesi (BME)’nin Rektör Vekili Prof. Dr. Emilia Csiszár’ı üniversite senato salonunda ziyaret etti.
Macaristan Türkiye akademik çalışmaları gelişmesi ve iş birliğinin oluşması adına, Budapeşte Teknoloji ve Ekonomi Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Emilia Csiszár, Yabancı Diller Eğitim Müdürü Prof. Dr. Vigh László Gergely, Uluslararası Koordinatör Bánfiné dr Klekner Bíbor, Uluslararası öğrenci sorumlu koordinatörü Lesetár Zsolt Macaristan Fahri Konsolosu Osman Şahbaz’ı kabulünde T.C Budapeşte Büyükelçiliği Eğitim Müşaviri Dr. Hilal Akarkamçı, Budapeşte Yunus Emre Enstitüsü YEE Müdürü Mustafa Aydoğdu, TİKA Budapeşte Koordinatörü Elif Türkislamoğlu, Budapeşte Büyükelçiliği Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Koordinatörü Mehmet Karakoyun, TÜMİŞAD Basın Danışmanı Gazeteci Czuk János eşlik etti. Rektör Vekili Prof. Dr. Emilia Csiszár Türk misafirlerini kapıda karşıladı.
Bir bilim kadının ilham verici öyküsü: Sevgili Katalin Karikó
Yazar: Esin Şenol
Bugünlerde hem terk ettiği ülkesi, hem onu işten atan üniversite onunla övünme yarışındalar
“Bir tarihe sahip olmak ancak o tarihin öznesi ve yazarı olanlar için ödül olabilir.“
Pandeminin en ürkütücü zamanlarından birinde yaptığım bir konuşmama şöyle başlamıştım.
“Her şey değişiyor, hiçbir şey aynı olmayacak artık. Tanıklık ettiğimiz şey eşsiz. Bize de mümkünse not almak ve düşmek düşüyor.”
Salgının ölümcül ve önlenemez olduğu, tek önlemin de en iyi ihtimalle evden çıkmamak olduğu, bilinmezlerle dolu, bir sonu olup olmadığının dahi öngörülemediği çok zor zamanlardı.
Bu cümleden sonra, sözlerimi ürpererek dinlemeye başlayan bezgin, dinleyecekleri kötü şeylere karşı “hazır ol pozu”na geçmiş çoğu genç olan salondaki izleyicilerin gözleri merakla ışıldamaya başlamıştı.
Bir son değilse de bir çıkışın olacağına dair ilk ipuçları ise, Eylül 2023’te Nobel Tıp Ödülünü alan mRNA teknolojisiyle geliştirilen aşının insan çalışmalarından gelmeye başladı.
Hemen sonrasındaki günlerde aşı uygulanılmaya başlanıldı ve milyonlarca hayat kurtardı.
Dahası insanlığı şimdi bu tünelden çıkaracak olan bu buluş, bize gelecek yüzlerce yıl boyunca en umutsuz kapıları da açacaktı.
O günlerde sürekli izlediğim yabancı basın kaynaklarından birindeki şu başlık ilgimi çekti.
Yazının tarihi 2 Aralık 2020 idi.
“Kefaret: Bir bilim insanının mRNA’ya olan sarsılmaz inancı dünyaya nasıl bir Covid-19 aşısı sağladı?”
Gerçekten tarihsel bir olayın içinden geçiyoruz.
Bu bilim kadının iradesi ve iyimser inadı bana Gramsci‘nin şu sözünü hatırlatıyor:
“Aklın kötümserliği, iradenin iyimserliğidir.”
Tam kırk yıl süren bir yılgınlığa düşmeme, pes etmeme hikâyesiydi bu.
Pandemi, deyim yerindeyse “koşulların zorlayıcı gücü” oldu.
Pandemi nedeniyle nihayet gerekli yatırım yapılan bu buluşu için kariyer yolunda, işinden atılmak, göç etmek dahil, türlü engeller ile karşılaşmış olan Kariko, aşı çalışmasının son aşamasında, yüzde 90 etkili bulunmasını “adeta nefessiz kaldım” diye anlatıyor.
Karşılaştığı zorluklara, gripten, kansere, felce tedavi edebileceği hastalıkların hayaliyle dayanıyor.
Kendisiyle 2020 yılında yapılan o röportajda “Çalışmayı hep çok sevdim, düşünce kalkmayı bildim” diyor.
Ekibimizdeki Resul Hoca (Prof. Dr. Resul Karakuş, İmmunoloji) “İlk kez bir Nobel ödülünü hem de 2 yıl önce tahmin ettim” diyor ve Kariko’yu Charles Dickens romanlarının kadın kahramanına benzetiyor.
Her şeyin birbiriyle ne denli bağlantılı olabileceğine dair yürek soğutan bu evrensel öykü beni çok etkiliyor.
Jung yaşasa nedensellik içeren bu eş zamanlılıklar ile büyülenirdi zannederim.
Pandemi gibi küresel bir felaketteki bu ışık Macaristan’daki küçük bir kasabada parlamaya başlıyor.
Katalin Kariko, doğaya ve biyolojiye olan tutkusunu tümüyle moleküler biyoloji ve mRNA’ya yöneltiyor.
Çalışmalarına ilk olarak 1978 yılında Macaristan’daki Szeged Üniversitesi’nde bir laboratuvarda başlıyor.
1985 yılında o laboratuvardaki görevi sona erince ABD’ye taşınıyor.
Ama bir süre sonra görev yaptığı Pensilvanya Üniversitesi tarafından önce mali desteği kesiliyor sonra da görevine son veriliyor.
Bugünlerde hem terk ettiği ülkesi, hem onu işten atan üniversite onunla övünme yarışındalar.
Pek çok hastalığın sağaltımında çığır açacak bir buluş olacağına inancını hiç yitirmediği mRNA’nın uygulanabilir sentetik bir molekül haline getirilmesindeki en önemli pürüz de yollarının kesiştiği meslektaşı Drew Weissman tarafından çözülüyor.
Bu sonuca dair makale 2005 yılında yayımlanıyor ve Kariko 2013 yılında Almanya’daki Biontech firmasına katılıyor.
Nobel Tıp Ödülünü de Weissman ile paylaştı.
Aşı şimdiye kadar bulunan en etkili aşı ve MS (multiple skleroz), kanser, felç gibi pek çok hastalığın sağaltımında etkili tedavilerin bulunmasına olanak sağlayacak.
Kariko aynı zamanda diğer tüm aşılardan güvenli olduğuna inanıyor, çünkü molekül kendini çok hızlı imha ederek geride bağışıklıktan başka bir kalıntı bırakmıyor.
Aşıdan önce daha çok kanser araştırmaları üzerinde yoğunlaşan Biontech firmasının sahibi olan iki Türk araştırıcı, Özlem Türeci ve Uğur Şahin de, Kariko’da buluşlarının peşinde bilimin evinde konaklamış, yuvaları bilim olan göçmenler.
Bilimin kudreti ve evrensel oluşuna dair önemli bir yolculukları var.
Kesişen yolları tıp disiplinin geleceğine ve haliyle insanın sağlıklılık durumuna ve yaşamak maceramıza büyük etki yapacak.
Kızının iki altın madalyalı bir kürek takımı sporcusu olması, eski bir yazımdaki şu sözü çınlatıyor:
“Mitokondrilerimizin DNA’sı annelerimizden ve bu kudretli bir enerji.”
(Mitokondriyal Havva, Esin Şenol, 14 Mayıs 2023, T24)
Kariko, Nobel kazandıktan sonra yaptığı röportajda kendisi çok etkileyen bir kitaptaki mantradan söz ediyor.
Kitap, Kanadalı ama Macar kökenli bir bilim insanı olan Hans Selye‘nin.
Macarcaya çevrilmesi ve Kariko’ya ulaşıp onun yaşamının mantrasını bulması da bu yüzden yani aynı memleketten olmalarından.
Mantra şu; ” yalnızca değiştirebileceğiniz şeylere odaklanın”
Kariko’nun gençlere bir çift sözü de var:
“Pek çok genç, arkadaşlarının veya meslektaşlarının kendilerinden daha az emekle ve daha hızla ilerlediğini görerek pes ediyor. Ama bunu değiştiremezsiniz. Ben de işten çıkarıldığımda üzülerek ve ‘Neden ben?’ gibi şeyler söyleyerek zaman harcamadım. Harcamanız gereken tüm enerjinizi, Sırada ne var? Ne yapabilirim? sorularına odaklayın.”
Hafızalarımızı donatacak ne esaslı bir hakikat sundun bize sevgili Katalin….
Murathan Mungan‘ın, daima baş ucumda duran o eşsiz kitabı “Çağ Geçitleri” şu cümleyle biter:
“Birazdan geliyorum lafını unutma…”
Sanatın Hamisi: Léon Orosdi ve Orosdi Bak Mağazalar Zinciri
Léon Orosdi’nin İstanbul’da çıkardığı Orosdi-Bak mağazaları, Avrupa’ya yayılarak bir dönem rüzgar gibi esse de Birinci Dünya Savaşı, markanın kaçınılmaz sonunu getirdi. Léon Orosdi 1922 yılında öldüğünde arkasında muhteşem bir yaşamın servetini ve hayalleri süsleyecek kadar güzel bir tablo koleksiyonu bırakmıştı.
Hasan Mert Kaya – KAYIP İZLER ATLASI
İstanbul’un yitip giden bir markasıdır Orosdi-Bak. İstanbul’u gezen ve araştıran biri olarak, kente ilişkin bilinmeyen ya da az bilinen bir belge bulunca seviniyorum. 1855’te İstanbul’a yerleşen Macar Yahudisi Adolf Orosdi’nin oğlu Léon Orosdi’nin İstanbul’da çıkardığı bir marka olan Orosdi-Bak mağazaları da unutulup, tarihin tozlu sayfalarına karışan, İstanbul’a ait bir değerdi. Yıllar sonra yerleştiği Paris’te elde ettiği servetiyle sanata yönelmiş ve dönemin önde gelen çağdaş sanatçılarının eserlerinden oluşan muhteşem bir koleksiyonun sahibi olmuştu.
Macaristan’dan İstanbul’a
Osmanlı Devleti’nin başkenti İstanbul her döneminde farklı coğrafyalardan insanları kendine çeken bir cazibe merkezi olageldi. Orosdi ailesinin İstanbul’a gelişinin altında Rusya’nın Macaristan’a saldırması yatıyordu. Macar İhtilali’nin yaşandığı dönemde ülkenin cumhurbaşkanı olan Lojos Kossuth’un yakınında ve ona bağlı olarak görev yapmakta olan Adolf Orosdi tanınan ve sevilen bir askerdi. Ancak onun bu tanınırlığı ve popülerliği aynı zamanda onu bir hedefe de dönüştürüyordu. Rusya’nın güçlü saldırısı karşısında tutunamayan Lojos Kossuth ve beraberindeki ihtilalciler çareyi Osmanlı Devleti’ne sığınmakta buldular. Cumhurbaşkanı Kossuth gözlerden uzak olmak istedi ve Kütahya’ya yerleşip yaşadı. Hikayemizin kahramanı olan Léon Orosdi’nin babası Adolf Orosdi ise 1855 yılında İstanbul’a yerleşip, yaşamaya başladı. Elindeki sermaye ile de Galata civarında Ömer Efendi Giyim Mağazası’nı kurup işletmeye başladı. Ömer Efendi adını rastgele seçmişti ve amacı İstanbul’un yerli halkının yabancılık çekmeden kolayca alışveriş yapmasını sağlamaktı.
Macar piyanist Havasi: Müziğimde her şeyden ilham alabilirim
Macar piyanist Havasi: Müziğimde her şeyden ilham alabilirimDünyaca ünlü Macar piyanist Havasi, Zorlu Performans Sanatları Merkezi’nde (PSM) müzikseverlerle buluştu.
İstanbul
Piu Entertainment organizasyonuyla düzenlenen konsere “The Journey – Etude 2” parçasıyla başlayan usta müzisyen, sahnede yaptığı konuşmada, dinleyicilere teşekkür ederek, “Bu harika şehre yeniden gelmekten çok mutluyum.” dedi.
Zorlu PSM’nin, sahne aldığı mekanlar arasında her zaman favorisi olduğunu dile getiren Havasi, “Mekanı çok beğendim. Sizleri çok seviyorum. Çünkü harika dinleyiciler olarak hatırımdasınız.” ifadesini kullandı.
Budapeşte’de, KKTC’nin turizm potansiyeli tanıtıldı
Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Budapeşte Temsilciliği ve Türk Havayolları (THY) Budapeşte Ofisi işbirliği ile KKTC’nin turizm potansiyeline ilişkin tanıtım etkinliği düzenlendi.
THY’nin Budapeşte uçuşlarının 25’inci yıldönümü ve bu ülkedeki pazar payının artışının Kuzey Kıbrıs’ın turizmine de katkı sağlaması amacıyla düzenlenen ortak etkinlikte, KKTC Budapeşte Temsilcisi Özgür Ezel ve THY yetkilileri, Macaristan’ın önde gelen seyahat acentelerine kapsamlı sunum yaptı.
THY ile isteğe bağlı olarak İstanbul konaklamalı yapılabilecek seyahatlerle KKTC’nin dört mevsim sunduğu fırsatların tanıtıldığı sunum, Macar seyahat acentelerinden ilgi gördü.
Ferenc Krausz kimdir, kaç yaşında, nereli? Nobel Fizik Ödülü’nün sahibi Ferenc Krausz’ın ödülleri neler?
Nobel Fizik Ödülü, lazerlerin elektronlar üzerine etkilerini araştıran Pierre Agostini, Ferenc Krausz ve Anne L’Huillier’e verildi. Bu gelişmenin ardından Ferenc Krausz’in kim olduğu araştırılmaya başlandı.
Peki, Ferenc Krausz kimdir, kaç yaşında, nereli? Nobel Fizik Ödülü’nün sahibi Ferenc Krausz’ın ödülleri neler?
Ferenc Krausz 17 Mayıs 1962’de Macaristan’da doğdu. Krausz , Eötvös Loránd Üniversitesi’nde teorik fizik ve Macaristan’daki Budapeşte Teknik Üniversitesi’nde elektrik mühendisliği okudu.