2024. Kasım 26.
Türkinfo Blog Oldal 29

Macaristan Parlamentosu İsveç’in NATO üyeliğini onayladı

Macaristan Parlamentosu, uzun bir zamandır beklenen İsveç’in Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) üyeliğinin onaylanması konusunu bugün gündemine aldı ve 188 oyla İsveç’in ittifak üyeliğine dahil olması kabul edildi. Böylece NATO üyesi tüm ülkeler İsveç’in katılımını onaylamış oldu.

Oylamada 6 parlamenter de hayır oyu kullandı.

NATO üyesi ülkeler arasında Macaristan’ın da “kabul” kararını aldığı bugünkü oylama, İsveç’in NATO üyeliği için başvurusunun ardından 649 ve Macar hükümetinin de İsveç’in ve Finlandiya’nın katılımını onaylama önerisini parlamentoya sunmasının ardından 592 gün geçtikten sonra gerçekleşti.

Böylece NATO üyesi ülkeler arasında son ülke olarak Macaristan’ın da onay vermesiyle, Finlandiya’nın ardından İsveç de Kuzey Atlantik İttifakı’na kabul edilmiş oldu.

Macaristan İsveç’in üyeliğini neden engelledi?

İki İskandinav ülkesinin NATO’ya katılma girişimi, Türkiye ve Macaristan tarafından uzun bir süre engellenmişti.

Türkiye’nin gerekçeleri, katılım için başvuran iki ülkenin, ama özellikle de İsveç’in, Türkiye ve Avrupa Birliği tarafından terör örgütü olarak nitelendirilen PKK ve bağlantılı bazı kurumların faaliyetine ülkede göz yumması iddiasına dayanıyordu.

Macaristan ise, bu ülkelerin Macaristan’a yönelik olarak, hukuk devleti eksikliklerini gerekçe göstererek gündeme getirdikleri eleştirileriyle Macaristan’ın içişlerine müdahale ettiklerini öne sürüyor, itirazlarında bunu öne çıkarıyordu. Ancak bu müdahalelerin ne olduğuna dair tatmin edici yanıtlar verilemiyordu.

Daha sonraki süreç içinde Macaristan Başbakanı Viktor Orban’ın “İsveç Türkiye’yi ikna etsin, biz bu süreçte onay veren son ülke olmayacağız” demecinden de anlaşıldığı gibi, Macaristan’ın üyelikleri engelleme faaliyetinde aslında göz önünde bulundurduğu husus Türkiye ile olan sıkı ilişkileriydi.

Son yıllarda Budapeşte ve Ankara arasında son derece sıkı ve üst düzey bir ilişkiler ağı yaratılmıştı ve Macaristan, Türkiye ile olan bu işbirliğine sadık kalma niyetinde görünüyordu.

Ancak Ocak 2023’de, Washington’la F-16 pazarlıklarının aniden olumlu bir şekilde sonuçlanmasının ardından Ankara İsveç’in üyeliğine sürpriz bir hızla onay verince Macaristan da kendini hiç arzu etmediği bir pozisyonda buldu: İsveç’in üyeliğini son onaylayan ülke olacaktı.

Finlandiya’nın üyeliği her iki ülke tarafından da daha önce onaylanmıştı.

Türkiye’nin onayı Macaristan’ı neden zor duruma düşürdü?

Aynı zamanda bir Avrupa Birliği üyesi olan Macaristan Batı ittifakının ana merkezleri olan Washington ve Brüksel ile ilişkilerinde sorunlar yaşıyor.

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla başlayan savaş ile ilgili gelişmelerde aldığı tavır, Batı ve Rusya arasında izlemeye çalıştığı orta yolcu çizgi, Rusya’ya karşı Batılı ülkeler tarafından gündeme getirilen ambargoları hafifletmeye yönelik çabaları, hatta AB içinde bu tür yaptırım kararlarını zaman zaman veto ile etkisizleştirmesi nedeniyle Macaristan Batılı müttefikleri tarafından ciddi bir şekilde eleştiriliyor.

Batılı müttefikleri Macaristan’ı Rusya’yı kayırmak istemekle, bir yandan Batı ittifaklarının üyesi olurken, diğer yandan da Rusya ile olan ilişkilerini, Batının uyarılarına karşı gündemde tutmak istemekle itham ediyorlar.

Macaristan ise bütün bu eleştirileri Macaristan’ın egemenlik haklarına müdahale olarak değerlendirip karşı çıkıyor. Budapeşte yönetimi Macaristan’ın Batının kopmaz bir parçası olarak kalacağını, eleştirilerinin Batının temel değerlerine değil, Batılı ülkelerin uyguladıkları uluslararası politikaya karşı olduğunu vurguluyor.

İşte bu hassas dengeler içinde Macaristan Batı ile olan ilişkilerini koparmadan, ama kendi politikasından taviz de vermeden gidebileceği son noktaya kadar gitmek isterken, İsveç’in NATO üyeliğinin kabulüne evet diyen son ülke konumunda kaldığı için tedirginlik yaşadı.

Macaristan prestij kaybetmeden nasıl ‘evet’ dedi?

Türkiye’nin onayından sonra Macaristan’ın da İsveç’in üyeliğini onaylayacağı artık belliydi. Ancak bunun için Budapeşte bu adımı haklı gösterecek gerekçeler de bulmalıydı.

Ankara’dan kabul haberinin gelmesinin ardından Macaristan da hemen üyeliğe yeşil ışık yaktı, ama ilk açıklamada, NATO üyeliği konusunun görüşülmesi için İsveç Başbakanı Ulf Kristersson’un Budapeşte’ye davet edildiği de yer alıyordu.

İsveç hükümetinin “bu konuda görüşülecek yeni bir husus yok” gerekçesiyle daveti nazik bir şekilde reddetmesinin ve İsveç başbakanının “elbette Budapeşte’yi ziyaret etmekten memnunluk duyarım, ama önce üyeliğimiz kabul edilsin” mealindeki açıklamasının ardından Budapeşte B planını devreye soktu.

Macaristan Başbakanı Viktor Orban, bir haftalık suskunluğun ardından Parlamento dışişleri komisyonundan geçen İsveç’in NATO üyeliğinin Parlamentoya onay için sevk edildiğini, bu arada İsveç başbakanı ile defalarca görüştüklerini, iki ülkenin savunma sanayisi ile ilgili önemli bir sözleşme imzalama hazırlıkları yapıldığını ve önümüzdeki günlerde Kristersson’un Budapeşte’ye geleceğini duyurdu.

Gerçekten de geçtiğimiz haftanın ortalarında Kristersson Budapeşte’ye geldi, henüz ne olduğu tam olarak bilinmeyen, ama İsveç tarafından üretilen üç Grippen savaş uçağının Macaristan’a satılmasını da içeren bir savunma sanayi anlaşması imzalandı.

İşte bu ziyaret, Macaristan’ın onaylamak için 592 gündür sürüncemede bıraktığı İsveç’in üyeliği sürecine nokta konulmasına olanak sağladı.

Şimdi bu karar Macaristan Devlet Başkanı tarafından imzalanacak ve yürürlüğe girecek.

Ancak Macaristan’ın yeni devlet başkanı da İsveç’in NATO üyeliğinin onaylandığı Parlamentonun bugünkü oturumunda seçilecek. Eski devlet başkanı Katalin Novak, pedofil bir suçluya yardım etmekle suçlanan bir mahkûm için çıkardığı af nedeniyle istifa etmek zorunda kalmıştı.

İktidar partisi FIDESZ Macaristan Anayasa Mahkemesi başkanı Tamas Sulyok’u cumhurbaşkanlığına aday gösterdi.

İsveç’in NATO üyeliği oylanırken parlamento yeni cumhurbaşkanını henüz seçmemişti.

  • Tarık Demirkan – BBC

AB’den Polonya’ya 137 milyar euro yardım: ‘Para yağmuru’ neyi amaçlıyor?

Geçtiğimiz Cuma günü Avrupa Birliği Dönem Başkanı Belçika Başbakanı Alexander De Croo, Polonya Başbakanı Donald Tusk ve Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen tarafından gerçekleştirilen bir basın toplantısında dikkat çeken bir açıklama yapıldı.

Ursula von der Leyen tarafından yapılan açıklama, önümüzdeki hafta içinde resmileştirilecek bir kararla, Polonya için geçtiğimiz yıl durdurulan Avrupa Birliği karşılıksız yardım, kredi ve fon aktarımlarının yeniden başlayacağı yönündeydi.

Para musluklarının açılacağı haberi Polonya ve Doğu Avrupa basınında “Polonya’ya Euro yağmuru başlıyor” manşetleriyle yer aldı.

Gerçekten de haber basında büyütüldüğü kadar önemli: Çünkü Polonya, tarihinin en büyük fon aktarımına kavuşuyor. Bu açıklamaya göre, Polonya’ya 2027 yılına kadar toplam 137 Milyar euro girecek.

Bu miktarın 25,3 milyar eurosu karşılıksız, yani geri ödenmemek üzere yardım, 34,5 milyar euro çok elverişli koşullarda kredi ve 2027 yılına kadar ödenmesi gereken 76 milyar euro da kalkınma fonu desteği.

Böylece Polonya üç yıl içinde 137 milyar euro gibi dev ölçekli bir sermaye girişine kavuşacak.

Polonya bunun dışında Avrupa Birliği’nden hali hazırda 22 milyar euroluk tarım desteği de alıyor.

Brüksel Varşova’ya para musluklarını neden açtı?

Avrupa Birliği Polonya’ya yönelik tüm mali yardımları ve fon desteğini ülkede, 2023 yılındaki seçimlere kadar iktidarda olan muhafazakâr hükümetin “hukuk devletine ve temel haklara zarar veren uygulamalarını” gerekçe gösterip durdurmuştu.

Bu uygulamaların başında da mahkemeleri, hükümetin müdahalelerine açık hale getiren yargı reformu ve basının özgürlüğünü tamamen ortadan kaldırmakla eleştirilen hükümet politikası geliyordu.

Devlet televizyon ve radyoları hükümet çizgisinde yayın yapmaya başlamış, basın üzerinde de yaptırımlar gündeme gelmiş, Polonya ulusal basın sektörü baskı ve teşviklerle hükümet tarafından “yandaş basın” haline getirilmişti.

Avrupa Birliği bu gelişmeler üzerine Polonya’ya verilen AB yardım ve desteklerini tamamen kesmişti.

2023 yılının Ekim ayında yapılan ve rekor oy kullanma oranına ulaşılan seçimlerde ülkeyi sekiz yıldır yöneten Jaroslaw Kaczynski liderliğindeki muhafazakar PIS partisi her ne kadar en çok oy alan parti olma konumunu korumayı başarsa da, Polonya meclisinde çoğunluğu elde edemedi.

Bir zamanlar Avrupa Konseyi başkanlığı da yapan, ancak seçim öncesi Polonya siyasetine geri dönen Sosyal demokrat Donald Tusk’un liderliğinde bir araya gelen muhalefet ise mecliste çoğunluğu sağlayarak hükümeti kurdu.

Donald Tusk hükümeti ülkede bir önceki hükümetin verdiği “ağır zararları” ortadan kaldırmak için çok hızlı bir programla işe başlamıştı.

Bir gecede devlet televizyon ve medyasında ciddi değişiklikler yapılmış, devlet televizyon ve radyolarına “özgür haber yapma olanakları” yaratılmıştı.

Ardından yolsuzluklarla mücadele kapsamında, aralarında eski İçişleri Bakanı ve yardımcısının da bulunduğu bazı siyasetçiler yargı önüne getirilmiş ve tutuklanmışlardı.

Avrupa Birliği’nin Polonya’ya verdiği mali desteklere yeniden başlamasının gerisinde yatan nedenler, işte yeni Polonya hükümetinin attığı bu adımlar.

Ancak Polonya’da muhafazakâr çevreler Avrupa Birliği’nin yardımlara yeniden başlamasının gerisinde siyasi tercihlerin yattığını da öne sürüyorlar.

Eski PIS hükümeti Adalet Bakan yardımcısı Sebastian Kaleta Avrupa Birliği’nin Polonya’ya yardımları keserken gerekçe olarak öne sürdüğü yargı reformu hususunda yeni hükümetin henüz bir şey yapmamasına rağmen para musluklarının açılmış olmasına işaret ederek, Brüksel’in bu kararının siyasi olduğunu açıkça ortaya koyduğunu iddia ediyor.

AB’nin diğer ‘söz dinlemez üyesi’ Macaristan ne olacak?

Avrupa Birliği’nin yetkili organları geçtiğimiz yıllarda, ülkede hukuk devleti ihlalleri olduğu gerekçesiyle iki ülkeye karşı işlem başlatmış ve bu işlemlerin sonucunda da bu ülkelere yönelik yardımlara ihtiyati tedbirler konulmuştu.

Bu iki ülke, kendi aralarında da yüksek düzey işbirliği içinde bulunan Polonya ve Macaristan’dı.

Polonya lideri Jaroslaw Kaczynski ve Macaristan lideri Vikor Orban pek çok konuda benzer bir ideolojik temel üzerinde oluşturdukları hükümet programlarıyla her iki ülkede benzer adımlarla “otokratik” olmakla eleştirilen bir rejim inşa ediyorlardı.

Mali yardımların kesilmesi her iki ülkeyi de zor durumda bırakmıştı. Ancak Polonya ve Macaristan, Vişegrad Dörtlüleri adı verilen, Çekya ve Slovakya’nın da katılımıyla kurulan yerel işbirliği inisiyatifini de arkalarına alarak Brüksel’in uygulamalarına karşı seslerini yükseltebiliyorlardı.

Elbette Polonya ve Macaristan’ın çoğu kez Brüksel’e karşı etkili de olabilen bu ortak muhalefetinin önemli bir etkeni de ortak kararlara karşı gündeme getirilen veto silahıydı.

Ortak kararlar kâh Varşova ve kâh Budapeşte, tarafından veto ediliyor, Avrupa Birliği’nin faaliyetleri yavaşlatılıyor, hızlı karar alıp uygulama yeteneği budanıyor, Avrupa Birliği hantal bir yapıya dönüştürülüyordu.

41,5 milyon gibi büyük bir nüfusa sahip Polonya’da son seçimlerin ardından Avrupa Birliği yanlısı bir hükümet oluşması ve Polonya’ya para musluklarının açılması bölgedeki dengeleri tamamen değiştirdi.

Şimdi Macaristan Brüksel’e muhalefette tek başına kaldı. Her ne kadar son seçimlerde Slovakya’da Macar lider Orban’la benzer siyasi düşünceye sahip partiler iktidara gelmiş olsalar da, Slovakya 5 milyon nüfusuyla Avrupa’nın kaderini etkileyebilecek ağırlığa sahip bir ülke değil.

Macaristan bir buçuk yıl önce kesilen mali yardımların eksikliğini ağır bir şekilde hissediyor. Avrupa Birliği içinde enflasyonun en yüksek olduğu ülke geçen yıl Macaristan’dı. Sanayi üretimindeki düşüş de ekonomiyi kötü etkiliyor.

Bu koşullarda geçtiğimiz ay Avrupa Birliği’nin Macaristan’a Ukrayna’ya destek kararını veto etmediği için, daha önce tedbir konulan yardımlardan on milyar euroya yeşil ışık yakması bu nedenle de ülkede sevinçle karşılanmıştı.

Ufukta değişim görünüyor mu?

Budapeşte ve Brüksel arasında karşılıklı olarak inşa edilen mevzilerde bir değişim görünmüyor.

Avrupa Birliği yönetimi, AB kurumlarının aldığı kararlar doğrultusunda Macar hükümetinden hukuk devletinin yeniden inşası hususunda ciddi reformlar bekliyor.

Macar hükümeti ise Avrupa Birliği’nin şu an uyguladığı politikaya pek çok konuda karşı olduğunu, ulusal egemenliği korumak adına bu hususlardan taviz vermeyeceğini ilan ediyor.

Viktor Orban Brüksel karşıtlığını dev bilboardlarda devlet bütçesinden yapılan harcamalarla programlanan kampanyalar kapsamında dev afişlerle sürdürüyor. İç siyaseti bu ilke üzerine inşa ediyor.

Macaristan İsveç’in NATO üyeliği konusunda son imza atan ülke olarak ve Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı sonrasında özenle öne çıkardığı “tarafsız” duruşuyla da doğu ve batı arasında orta yol izlemeye özen gösteriyor.

Uluslararası ilişkiler uzmanları bu noktada Brüksel ve Budapeşte arasında bir yumuşama gündeme gelmesi olasılığının bulunmadığını belirtiyor ve Macaristan’ın manevra imkânlarının daraldığının altını çiziyorlar.

Uzmanlara göre gelinen noktada Macar hükümeti açısından tek ümit önümüzdeki Haziran ayında gerçekleşecek olan Avrupa Parlamentosu seçimlerinde milliyetçi ve mülteci karşıtı olan ve ulusalcılığı en önemli ilke yapan aşırı sağ partilerinden seçilen parlamenterlerin Avrupa Parlamentosu’ndaki oranının artması ve Avrupa Birliği içindeki dengelerin değişmesi.

Tarık Demirkan – BBC

Macar gazetecilerden Rakoczi Müzesi ve Macar Anıtı’na ziyaret

“2024 Türkiye-Macaristan Kültür Yılı” etkinlikleri kapsamında Macaristan’dan gelen gazeteciler, Macar prens 2. Frencz Rakoczi adına kurulan müzeyi ziyaret ettiler.

Tekirdağ’a, “2024 Türkiye-Macaristan Kültür Yılı” etkinlikleri kapsamında Macaristan’dan gelen basın mensupları, Rakoczi Müzesi, Macar Anıtı, Macar Kültür Evi ve Mikes Kelemen Parkı’nı ziyaret etti.

AA’nın haberine göre, Macar gazeteciler, Osmanlı’ya sığınan Macar Prensi 2. Frenc Rakoczi’nin kaldığı Rakoczi Müzesi’ni gezerek Müze Müdürü Ali Kabul’den bilgi aldı.

Daha sonra Macar Kültür Evi’ni ziyaret eden konuk gazeteciler, sahil dolgu alanındaki Barış ve Özgürlük Parkı’nda bulunan Macar Anıtı ve Mikes Kelemen Parkı’nda incelemelerde bulundu, burada fotoğraf çektirdi.

Türk Macar Dostluk Derneği Başkanı Adem Dalgıç, gazetecilere yaptığı açıklamada “2024 Türkiye-Macaristan Kültür Yılı” etkinlikleri kapsamında Tekirdağ’da yıl boyunca çeşitli etkinlikler düzenleneceğini söyledi.

Kaynak

Mór Jókai’nin yeni çıkan kitapları

Görünmeyen Yara

“Görünmeyen Yara” öyküsünde, karısının kendisine ihanet ettiğini zanneden ve bu yüzden karısının ölümüne sebep olan adam, karısının ruhunun intikamı olan görünmeyen bir acı ile sınanır.

“Büyükannenin Dua Kitabı” öyküsünde; babaannesinin verdiği değerli dua kitabında, onu bekleyen sürprizi, kitabın düğmelerini çözdükten sonra fark eder.

“Yıldızlı Oda, Eğlenceli Mahpusluk, Becerikli Polis Müdürü, İyi Adam” adlı öyküler de devamında yer almaktadır.

Mor Jokai tarafından kaleme alınan eser, sizleri hayal dünyasında buluşturacaktır ve etkisini yitirmeyen klasikler arasındadır.

Yirmi Yıl Sonra

Macar Edebiyatının üstatlarından Mor Jokai ’nin eşsiz hayal gücü ve anlatımıyla dünyanın her yerinden olay öyküleri, okuyucuya eşsiz bir kültür ziyafeti sunacaktır.
Çin’den Amerika’ya Macaristan’dan Arap ülkelerine ve Türk padişahlarına kadar çeşitli ulusların yaşam tarzlarının, efsanelerinin de konu alındığı eser, her yaş grubunun keyifle okuyacağı evrensel bir dil sunuyor.

Kaynak: Dorlion Yayınlari

Acsalag

Kertész Erzsi – Orman Kahvesi

Kitap Hakkında

Daha önce hiç görmediğiniz bir kafede oturmaya hazır mısınız? Kafenin sahibi iki antilop arkadaş Lopev ve Anticik. Peki, bu sıra dışı kafenin müşterileri kimler olacak? Tabii ki birbirinden farklı ve özel davranışlarıyla hayvan dostlarımız…


Orman Kahvesi, gururlu aslan ailesinden doğa fotoğrafçısı penguene, anonim şirket müdürü deve kuşundan yaramaz maymunlara kadar sayısız hayvana hizmet veriyor. Bu kitap hayatın içinde olan birçok konuyu hayvanların diliyle okurların beğenisine sunuyor. Hayvanlar arasında geçen ilginç ve eğlenceli diyaloglara tanık olacağınız Orman Kahvesi, hayvanların birbirinden farklı karakter özellikleriyle, yaşam şekilleriyle ve espri anlayışlarıyla sizi eğlendirirken şaşırtacak. İlgi çekici çizimleri ve sıra dışı kurgusuyla hayal dünyanızı zenginleştirecek Orman Kahvesi’ni okurken daha önce hiç düşünmediğiniz yepyeni dünyaların kapıları aralanacak.

Çeviren: Eva Aktürk

Resimleyen: Hanga Réka

Yayınevi: Erdem Çocuk

Basım Tarihi: Ocak 2024

Kaynak

Macaristan’ın İsveç’in NATO üyeliğine ayak diremesinin nedenleri

Macaristan Başbakanı Viktor Orban, her yıl yaptığı ve geride kalan yılı ele aldığı geleneksel konuşmasında İsveç’in NATO üyeliğinin Macar parlamentosunda 26 Şubat’ta başlayacak olan ilkbahar oturumunda onaylanacağını söyledi.

İki İskandinav ülkesi İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelik başvurusu Türkiye ve Macaristan’ın tereddütleriyle ve engelleriyle karşılaşmıştı.

Söz konusu iki ülke, farklı nedenlerden yola çıkarak da olsa, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini onaylamak için bazı koşullar öne sürmüşlerdi.

Daha sonra bir dizi görüşmeler ve verilen taahhütler sonucunda Finlandiya’nın NATO üyeliği Türkiye ve Macaristan tarafından onaylanmıştı.

İsveç’in üyeliği konusunda ise daha zor mesafe alınmıştı. Türkiye, NATO ittifakı üyesi olmak isteyen bir ülkenin Türkiye ve Avrupa Birliği (AB) tarafından terör örgütü statüsünde değerlendirilen PKK’ya açık ya da kapalı destek vermemesi gerektiği koşulunu dayatmış ve bunun güvencelerini talep etmişti.

Macaristan’ın İsveç’in üyeliğine hayır deme gerekçeleri daha az ikna ediciydi. Macar yetkililer, İsveç’in Macaristan’a yönelik olarak ülkede demokrasi ve hukuk devleti eleştirilerini Macaristan’ın içişlerine karışmak olarak algılıyorlar ve üyeliğin bu nedenle onaylanmadığını öne sürüyorlardı.

Ancak başbakan Vikor Orban’ın da söylediği gibi, asıl neden İsveç’in Türkiye’nin taleplerini yerine getirmekten kaçınmasıydı, çünkü Türkiye Macaristan’ın stratejik işbirliği yaptığı en önemli ülkelerin başında geliyordu.

Viktor Orban, İsveç önce Türkiye’yi ikna etsin diyor, Macaristan’ın İsveç’in NATO üyeliğini onaylamada son ülke olmayacağını söylüyordu.

Olayların hızlı gelişmesiyle Macaristan onay veren son ülke oldu

Türkiye’nin İsveç’in NATO üyeliğini kabul etmesi için geri planda pazarlık masasına yatırılan, F-16 savaş uçaklarının Türkiye’ye satılması üzerindeki engellerin Washington tarafından kaldırılmasıyla birlikte, Ankara’nın onay süreci ansızın gelişti.

Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı karşısında bir türlü yerine oturmayan uluslararası dengelerin de etkisiyle Washington F-16’ların Türkiye’ye satılmasına onay verince, Ankara ‘da hızla İsveç’in NATO üyeliğini Meclis’ten geçirdi ve böylece, bu onay sürecinde son başkent olmak istemeyen Budapeşte zor durumda kaldı.

Macaristan Başbakanı Viktor Orban, ülkesinin İsveç’in üyeliğinin önünde engel olmayacağını, ancak bazı konuların görüşülmesi için İsveç Başbakanı Ulf Kristersson’un Budapeşte’ye davet edildiğini söylemişti. Ancak İsveç hükümeti yetkilileri bu konuda görüşülebilecek yeni bir detay olmadığı gerekçesiyle bu daveti nazik bir şekilde reddetmişti.

Aradan geçen süre içinde Budapeşte üzerindeki baskılar arttı. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Viktor Orban’la telefonla görüştü. Ardından Amerikan senatosundan üç kişilik bir delegasyon İsveç’in NATO üyeliğini hızlandırmak için Budapeşte’ye gitti. Ancak olumlu bir sonuç alınamadı.

Bir savaş uçağı pazarlığı da Budapeşte’de mi başlıyor?

Viktor Orban’ın yıllık değerlendirme konuşmasında İsveç’in NATO üyeliği konusuna bağlı olarak gündeme getirdiği önemli bir detay, Macaristan başbakanı tarafından duyurulan “Macaristan ve İsveç arasında dev savunma sözleşmesi” hazırlıkları.

Macaristan Başbakanı Orban, bu konuşmasında iki ülke arasında çok büyük ölçekli bir savunma sanayi ve işbirliği sözleşmesi hazırlıklarının son aşamaya geldiğini vurguluyordu.

Bu sözleşme bağlamında haber merkezlerine giden ayrıntılar, resmi olmamakla birlikte bu sözleşmenin Macaristan’ın İsveç’ten 3 Grippen savaşı uçağı satın almayı kapsadığını da gösteriyor.

Macaristan’ın hava kuvvetlerinde 90’lı yıllarda İsveç’ten satın alınan 18 Grippen savaş uçağı bulunuyor. Bu filonun yeni Grippen’lerle genişletilmesinin gerekli olduğu daha önce de basında yer almıştı.

Şimdi İsveç tarafından imal edilen bu savaş uçaklarından bir miktarının Macaristan tarafından satın alınması talebinin hangi gerekçe ile İsveç’in NATO üyeliği ile birlikte gündeme geldiği henüz bilinmiyor.

Yorumcular iki ihtimal üzerinde duruyorlar: bunlardan ilki, Macaristan’ın üyelik karşılığında savunma sanayinin güçlü olduğu İsveç ile yeni uçaklar da içeren avantajlı bir askeri sözleşme imzalamak istediği.

İkinci ihtimal ise daha çok prestij nitelikli: geri planda böyle bir savunma sözleşmesi imzalanması projesi geliştirerek, Budapeşte’ye gelmek istemeyen İsveç başbakanına resmi bir ziyaret için gerekçe yaratılması.

Dışişleri Bakanı Fidan ile Macar mevkidaşıyla görüştü: Vize serbestisi ve Gümrük Birliği açıklaması

Macaristan Dışişleri ve Dış Ticaret Bakanı Peter Szijjarto, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile Bakanlıktaki görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında konuştu.

Hakan Fidan ile ortak basın toplantısında konuşan Macaristan Dışişleri ve Dış Ticaret Bakanı Peter Szijjarto, “Bizim için doğal gaz tedariki Türkiye’siz mümkün değildir, Türkiye en önemli ülke bu konuda, en güvenli, en güvenilir ve en öngörülebilir transit ortağımızdır, Macar doğal gazının tedarikinin sağlanmasında” dedi.

Macaristan ve Avrupa güvenliği açısından Türkiye’nin anahtar role sahip bir ülke olduğunu belirten Szijjarto, “Bugün Avrupa, Avrupa Birliği (AB) önünde yığılan zorlukları Türkiye ile işbirliği olmadan bu zorluklarla mücadelede baş edemeyiz.” diye konuştu.

Devamı

16,474FansLike
639FollowersFollow