Kültür ve İnovasyon Bakanı Csak, 2024 Türk-Macar Kültür Yılı sebebiyle iki ülke arasındaki ilişkiler hakkında bir mülakat verdi.
Macaristan’da Yunus Emre büstü açıldı
Macaristan’ın Keçkemet kentinde, 2024 Türk-Macar Kültür Yılı kapsamında mutasavvıf ve şair Yunus Emre anısına Macar sanatçı Györgyi Lantos tarafından yapılan büstün açılışı gerçekleştirildi.
Macaristan Parlamentosu Başkan Yardımcısı Sandor Lezsak’ın ev sahipliğinde Lakitelek Vakfı ve Yunus Emre Enstitüsünün (YEE) işbirliğiyle geçekleştirilen açılış törenine, TBMM’nin 29’uncu Başkanı Mustafa Şentop, Türkiye’nin Budapeşte Büyükelçisi Gülşen Karanis Ekşioğlu, Türk-Macar Kültür Yılı Komiseri Peter Hoppal, Macaristan Dışişleri Bakanlığı Devlet Sekreter Yardımcısı Henrietta Balajthy, Macaristan Parlamentosu Türk Dostluk Grubu Başkanı milletvekili Attila Tilki, Budapeşte YEE Müdürü Mustafa Aydoğdu’nun yanı sıra çok sayıda kişi katıldı.
Açılışta konuşan Macaristan Parlamentosu Başkan Yardımcısı Lezsak, Macaristan’ın kültürel değerlerinin bulunduğu Hungarikum Ligette Müzesi’nde, Türk-Macar Kültür Yılı çerçevesinde 13’üncü yüzyılın en önemli Türk şair ve mutasavvıfı Yunus Emre’nin büstünün açılmasına ev sahipliği yapmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Lezsak, “Yunus Emre’nin sevgi, hoşgörü ve kardeşlik mesajları bugün de hala geçerliliğini koruyor. Bu büst, iki ülke arasındaki dostluğun ve kültürel alışverişin kalıcı bir sembolü olacak.” dedi.
Hungarikum Ligette’in aynı zamanda bir okul olduğunu kaydeden Lezsak, burada yakın zamanda Türkçe dersleri başlatacaklarını ifade etti.
Macar ziyaretçi sayısını ikiye katlayan Türkiye yeni gözde
Macar turist sayısı Türkiye’nin kendisi Yılın ilk üç ayında ikiye katlanır, raporlar Turizm.com.
Yılın ilk üç ayında 9 bin 518 Macar ziyaretçi seyahat etti Türkiye’nin kendisi 2022’de, 2023’te 12.788 ve bu yıl şu ana kadar 24.473.
Bu yıl Macaristan’a gelen ziyaretçi sayısı geçen yıla göre yüzde 34,36 arttı Türkiye neredeyse ikiye katlandı.
2023 yılında en çok tercih edilen destinasyon Antalya olurken, onu İstanbul, Aydan, Nevşehir ve İzmir takip etti.
Fotó / Fotoğraf: Ahmet Çığşar: https://www.pexels.com/…/deniz-kent-sehir-kent-simgesi…/
Macar Bozsik Yvette Dans Topluluğu AKM’de sanatseverlerle buluştu
Türkiye ve Macaristan arasındaki diplomatik ilişkilerin tesisinin 100. yılı çerçevesiyle ilan edilen “2024 Türk-Macar Kültür Yılı” kapsamında Bozsik Yvette Dans Topluluğu, Atatürk Kültür Merkezi’nde (AKM) seyirciyle buluştu.
– “Gelecekte de Türkiye’de gösteriler yapmayı ümit ediyoruz”
Topluluğun 30. yılını kutladığı programda, besteci Igor Stravinsky’nin “Bahar Ayini” ve Zoltan Kodaly’nin “Galanta Dansları” eserinin yorumlandığı dans gösterileri sergilendi.
AA muhabirine açıklamalarda bulunan topluluk başkanı ve akademisyen Yvette Bozsik, gösterilerin odak noktasının kadın-erkek ilişkileri olduğunu belirterek, “Eserler geleneksel Macar halk müziğine dayanıyor. Buna rağmen çağdaş bir koreografi var. Ritüellere ve geleneksel olaylara dayanarak, çağdaş dans sanatının klasik tarafına atıfta bulunuyor.” dedi.
Fotoğraf: Tima Miroshnichenko: https://www.pexels.com/tr-tr/fotograf/isik-kisi-karanlik-siluet-5135109/
Macar besteciler Ankara’da dinleyiciyle buluşacak
Macar besteciler, Türkiye – Macaristan Kültür Yılı kapsamında Macar Bestecileri Konseri ile Ankara’da sahnede olacak.
5 Macar bestecinin eserlerinin seslendirileceği konser ile sopranolar Nazlı Oya Sümer ve Özlem Yazıcı, piyanist Rauf Paşaoğlu eşliğinde 17 Mayıs Cuma akşamı Mozarthaus’ta sanatseverler ile buluşacak.
MACAR BESTECİLERİ KONSERİ
17 Mayıs 2024 Cuma, Saat: 20.00
Türkiye – Macaristan Kültür Yılı’na atfen, müzik literatüründe iz bırakmış 5 Macar bestecinin sevilen eserlerinin seslendirileceği bu özel konser ile sopranolar Nazlı Oya Sümer ve Özlem Yazıcı, piyanist Rauf Paşaoğlu eşliğinde 17 Mayıs Cuma akşamı Mozarthaus’ta sanatseverler ile buluşacak…
NAZLI OYA SÜMER, Soprano
ÖZLEM YAZICI, Soprano
RAUF PAŞAOĞLU, Piyanist
Kaynak ve detaylar Facebook sayfa
Kaynak Mozarthaus Facebook
TÜRK-MACAR KÜLTÜR YILI: KEŞFEDİLMEYİ BEKLEYEN ÇOK ŞEY VAR
“Kardeş Toprağım” dediği Macaristan’ı 1952-1956 yılları arasında birçok kez ziyaret eden, Macar Radyosunun Türkçe yayınında konuşmalar yapan Nazım Hikmet, “Macaristan’a geldiğimde biraz da memleketimin güzelliğini görür gibi oluyorum, Macar insanı benim insanlarıma benziyor” demişti. Bir şiirinde, “Gün olacak senden bize, bizden sana misafir gidilip gelinecek/Bir bahçeden bir bahçeye geçer gibi” diye yazmıştı. Kadirbilir Macarlar, Nazım’ın Budapeşte’ye geldiğinde kaldığı, bir zamanlar Dışişleri Konukevi olarak kullanılan Andrassy Otelinin önüne 2012 yılında, anısına Türkçe ve Macarca bir plaket koymuşlardı.
Kültürün Türk-Macar ilişkilerinin tarihinde geniş bir yeri var. Macarlarla dil, müzik ve ortak yaşam benzerliklerimizi keşfe çıkmak keyifli bir uğraş. Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinin Budapeşte bölümüne göz gezdirmek ya da Macaristan’ın dünyada Türkolojinin beşiği olduğunu anımsamak bile bunu doğrulamaya yeter.
Budapeşte’de dört yıl görev yaptım. Orada olup da bu kültür bahçesini yakından tanımamak, hele ki kültürün ikili ilişkilerin bir tür anahtarı ve işlenecek daha epeyce yönü olduğunu görmemek mümkün müydü? Macarları yakından tanıdıkça, eğitimli, çok okuyan, en az bir enstrüman çalabilen, bir yabancı dili konuşabilen bu insanlarla ülkemizin ilişkilerinin daha üst düzeylere çıkarılması yönünde bir potansiyel bulunduğu kolayca görülüyordu. Türkiye’yle işbirliği heyecanı duyan Macar Türkologların, diplomatların, tarihçilerin ve çevirmenlerin varlığı, karşılıklı iş üretme olanaklarını artırıyordu. Dostlar edindikçe kazanılan ivme de güçleniyordu.
Evet, kültür ilişkileri, bu verimli alan, sonraki yıllardan birinin “Kültür Yılı” ilan edilmesini hak ediyordu. O zamanlar bunu Ankara’ya önermiş biri olarak 2024’ün iki ülke arasında “Kültür Yılı” adıyla kutlanıyor olmasından kıvanç duymamak mümkün mü?
TARİHİ KÖKLER
Macarların kökenini kimi tarihçiler Türklere, kimileri Finlere bağlıyor. Türkologlar, Macaristan’ın Varşova Paktında bulunduğu 1945-1989 döneminde Türk dünyasıyla bağlarının güçlenmesini arzu etmeyen Sovyet rejiminin, Macarların Fin kökenli olduğu savını işlediğini söylerler. Günümüz tarihçileri, Macarların soyunun Hunlar, Başkurtlar, Avarlar, Kumanlar, Peçenekler ve Hazarlarla bağlantılı olduğunu, Milattan Sonra 650-950 yılları arasında hüküm süren Hazar devletinin egemenliğinde Macarların Türk kavimleri ile yakın temas halinde yaşadığını, akrabalık derecesinde kaynaşmanın o dönemlerde gerçekleştiğini belirtiyor. Macar tarihçi F. Eckhart, Macaristan Tarihi adlı kitabında, Macarların Batıya doğru göç ederken siyasi teşkilat ve ekonomik yaşam itibarıyla Türklerden farklarının olmadığını ifade etmektedir. Bu bağlamda, Macarların ve onlarla yakın akraba Sekellerin XVI. yüzyıla kadar Yenisey Türk alfabesini kullandığını kaydedebiliriz. Gerçekten, bizim de dahil olduğumuz Ural-Altay dil grubunda yer alan Macarca dilinde Orta Asya Türkçesinden gelen yüzlerce sözcük olduğu kabul ediliyor. Kendisi de Macar olan Onüçüncü Kabile kitabının yazarı Budapeşte doğumlu Arthur Köstler (1905-1983), Macarcada Hazarların kullandığı Türkçeden (Çuvaş lehçesi) 200 sözcük bulunduğunu yazıyor.
Atatürk, 1934 yılında Güven Mektubunu takdim eden Macaristan Büyükelçisi Jungerth Arnothy’ye şunları söylemiş: “Bu iki halk (Türkler ve Macarlar) tarih boyunca bir kere yan yana gelip akrabalıklarının farkına varsaydı, Doğu Avrupa tarihi çok farklı olurdu.”
Atilla isminin bizdeki Mehmet kadar yaygın olduğu kadim akrabamız Macarları yakından tanımak isteyenler için tarih turuna, İstanbul’un fethinden Macar Topçu Orban’ı, dünyanın en kısa meydan savaşı sayılan 1526 Mohaç Meydan Muharebesini, Kanuni Sultan Süleyman’ın 1566’da Zigetvar’da vefatını, ilk matbaayı kuran Macar asıllı İbrahim Müteferrika’yı, 1859 Macar bağımsızlık savaşından sonra Osmanlı’ya sığınan ve Kütahya’daki evi müze yapılan özgürlük kahramanı Lajos Kossuth’u, Osmanlı ordusunda paşa olarak savaşan Macarları dahil etmek mümkün.
EVLİYA ÇELEBİ
Türk ve Macar edebiyatında tarihin derinliğinde kalanları, halkın yaşadığı olayları ve ortak deneyimleri anlatan zengin ve keyifli bir alan var. Okumaya Evliya Çelebi’nin Seyahatname’siyle başlayabilirsiniz. Macar edebiyatından Tibor Déry, Arthur Köstler, Attila József, Magda Szabó, Ferenc Molnár, Imre Kertész, Sándor Márai ve daha birçoğuyla devam edebilirsiniz. Bizden, Nazım’a ilaveten şair Enis Behiç Koryürek’in, yaşayan yazarlar Tarık Demirkan ve Gün Benderli’nin yapıtlarına göz atabilirsiniz. Bu bağlamda Macaristan konusunda Muğla Üniversitesi bünyesinde Prof. Dr. Melek Çolak hocanın başkanlığında değerli çalışmalar yürüten Türk-Macar Akademik ve Bilimsel İşbirliği Uygulama ve Araştırma Merkezini de belirtmek gerekir. Keza, 2019’da kaybettiğimiz, Budapeşte’deki dost çevremizden, ülkemizde de hocalık yapmış değerli tarihçi Prof. Dr. Norman Stone’un son yazdığı kitap (Hungary) Macaristan üzerineydi. Norman Hoca bu kitabın giriş bölümünde, tarihte Macar halkının büyük çoğunluğunun Habsburg Hanedanından çekindiğini ama Türklere yakınlık duyduğunu yazmıştı.
Evliya Çelebi, 1660 yılında ya da ona çok yakın bir dönemde Budapeşte’yi, o zamanki adıyla “Nazlı Budin”i de gezmiş, şehirde hayli araştırma yapmış. Sonra izlenimlerini o bilinen sevimli üslubuyla yazıya dökmüş. Çelebi’den 350 yıl sonra Budapeşte’de geçirdiğim dört yıl içinde onun yazdıklarını ilgiyle, keyifle okudum. Tuna kıyılarında, Buda Kalesinde, tarihi özelliğini korumasına Macarların özen gösterdiği sokaklarda yürüyüşler yaparken, sayıca pek fazla olmasa da, Osmanlı döneminden geriye kalan burçları, hamamları, çeşmeleri gördükçe, ister istemez insanın gözünde onun yazdıkları canlanıyordu.
Evliya Çelebi, Seyahatname’sinde Budapeşte’nin Türk hamamlarını da ballandıra ballandıra anlatmış. Budapeşte’yi gezenler, Osmanlı döneminden beri hâlâ ayakta duran, onun deyimiyle “Herkesin aşık mâşuk ve safalı dostlarıyla sarmaş dolaş olup tazelik çağlarında gülüşüp oynaşıp eğlenip safalar ettiği” Yeşil Direkli Ilıca ile Horoz Kapısı Ilıcasının kapılarından içeriye de şöyle bir bakmadan geçmemeli. Evliya bu ılıcaları Seyahatnâme’sinde uzun uzun anlatmıştı. Gezginimiz, o zamanlar “Tabahane”, günümüzde “Taban” diye bilinen, Buda Kalesinin hemen altındaki semtte bulunan ılıcadan da bahsetmiş; bu ılıcanın suyunun kükürtlü olduğunu, gümüşün üzerine bu sudan döküldüğünde saf altın rengi aldığını yazmış. Tabahane veya tâbhane, Osmanlı döneminde “Darüşşifa” olarak bilinen hastanelerin yanında kurulan nekahet yerlerine denirmiş. Bu ılıcanın suyundan “Ağrılı kadınlar içerse, o an kolaylıkla doğum yapıp bir altın parçası, ciğer köşesi doğar, çok denenmiştir” diye de yazmış gezginimiz. Ilıcaya girenleri yine de uyarmadan edememiş: “Ilıcaya girip kıpkırmızı olup dışarı çıkanlar hemen esvabın giyip kendini sıcak tuta. Yoksa 170 belâya uğrar.”
ENİS BEHİÇ KORYÜREK
Konu kültür olunca, Hariciye’den yetişen edebiyatçı Enis Behiç Koryürek’ten (1893-1949) söz etmeden olmaz. Beş hececilerden şairimiz Koryürek, Kurtuluş Savaşı başlar başlamaz vatanım tehlikede diyerek, Budapeşte Şehbenderliğindeki görevini, Fransız eşi Gabi’yi ve henüz bebek oğlu Hasan’ı bırakıp Anadolu’ya Müdafaa-i Milliye saflarına koşmuştu. Yıllarca göremediği oğluna sonradan yazdığı hasret mektupları, Budapeşte’ye Mektuplar adıyla Melek Çolak hoca tarafından kitaplaştırıldı, Macarcaya da çevrildi. Yaşamı filme konu olabilecek anılarla dolu Enis Behiç, aynı zamanda ünlü “Geçsin günler, haftalar, aylar, mevsimler, yıllar / Sen gözlerimde bir renk, kulaklarımda bir ses ve içimde bir nefes olarak kalacaksın” şarkısının da güfte yazarıdır. Yaşar Kemal’in İnce Memed’ini Macarcaya çeviren oğlu Hasan’ın Koryürek soyadını taşıyan çocukları da Budapeşte’de yaşıyor.
BÉLA BARTÓK
Müzik de Türk-Macar yakınlığında söz edilmeden geçilmemesi gereken bir alan. Aynı zamanda halk müziği alanında araştırmalar yapmış ünlü Macar besteci Béla Bartók (1881-1945), Türk ve Macar ezgilerinin melodik yapıları arasında bir bağlantı olduğunu düşünüyordu. Ona göre Macar ezgileri zengin, özgün ve renkli Orta Asya ve Kuzey Karadeniz geleneğine dayanıyordu. Macar kültüründe Asya’dan gelen, Hazar Denizinin kuzeyinden, Volga boylarında bir arada yakın yaşamış olmaktan kaynaklanan bir Türk etkisi vardı. Bartók, “Fin-Ugor’dan çok Türklere yakınız. Türklerle yarı-kardeş sayılırız” diyordu. 1936 yılında gerçekleştirdiği Osmaniye seyahatinde Bartók, Yörük ezgileri üzerine yaptığı araştırmada, 93 melodinin kaydını yaptı. Elde ettiği bulgular gerçekten şaşırtıcıydı: Dinlediği melodilerin yaklaşık beşte birinin Macar müziği ile bağı olduğunu gördü. Özellikle bunlardan dördü tıpatıp Macar melodisiydi. Altısı değişime uğramış (varyant), on birinin yapısı aynıydı.
KÜLTÜRÜN YERİ AYRI
Türk halkı için kültürün önemini en güzel anlatan söz, Atatürk’ün “Cumhuriyetin temeli kültürdür” özdeyişidir. Devletler arasında imzalanan metinlerde, “ilişkilerin geliştirileceği alanlar” bağlamında sıkça görülen kalıplaşmış, uzun sıralamalar vardır: “Siyasi, ekonomik, ticari, endüstriyel, sportif, akademik, kültürel…” diye ard arda yazılan sözcükler içinde, herhalde halktan halka ilişkilerin gelişmesine en çok yararı dokunan, en kalıcı alan kültür olsa gerek. Uzun sözü kısası, Türk-Macar kültür ilişkileri de iki halkı yakınlaştıran hayli zengin bir alan. Bu kapsamda, Kültür Yılının kutlandığı bu dönemde ülkemizde görev yapan ve katkılarıyla öne çıkan, Türkçeleri mükemmel iki değerli diplomatı, Macaristan’ın Ankara Büyükelçisi Viktor Matis’i ve İstanbul Başkonsolosu Attila Pinter’i de anmak gerekir.
Macaristan’ın 2019’da Türk Devletleri Teşkilatına gözlemci üye olarak katılmış olmasının da kayda değer bir gelişme olduğunu belirtmekte yarar var. Bu sayede Macaristan’ın Türkiye ve Azerbaycan ile zaten yoğun olan işbirliği ilişkilerinin gelecekte tüm Türk dünyasına yayılması, kültür alanına da büyük zenginlikler katabilir.
Bu kültür denizi içinde daha birçok incelik, birçok ilginç ve anlamlı ayrıntı keşfedilmek için sizleri bekliyor.
Şakir Fakılı
Ankara Politikalar Merkezi yazarı