Sürekli anayasa değişiklikleriyle, bağımsız basına karşı acımasız bir kampanyayla, yüzlerce sivil örgütün yasaklanmasıyla, yerel Onur’un ezilmesiyle ve şimdi de cumhurbaşkanını ve partisini defalarca mağlup eden ve bir sonraki seçim için favori aday sayılan belediye başkanının hapsedilmesiyle güçlenen iktidar. Bunun bizim erçekliğimizle örtüşmesi tesadüf değildir, bu nedenle her türlü özgürlük kısıtlamasına karşı durmalı ve iktidarını kaybetmekten korkan Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından hapsedilen İstanbul Belediye Başkanı arkadaşım Ekrem İmamoğlu için net bir şekilde ayağa kalkmalıyız. Yetkililer İstanbul’u da kapattı çünkü kent sakinlerinin keyfilik furyasının bu şekilde devam etmesine izin vermeyeceğini biliyorlar.
Erdoğanlar yıllardır Ekrem İmamoğlu’na zulmediyor: Önce sahte gerekçelerle seçimi yeniden yaptılar, sonra sırf seçim sonuçlarını iptal eden seçim kurullarını aptal olarak nitelendirdiği için azledildi ve cumhurbaşkanlığı yarışından diskalifiye edildi, sonra bir sonraki seçimi daha büyük bir farkla kazandı, belediye seçimlerinde muhalefet tüm Türkiye’de devlet partisini ezdikten sonra ve şimdi Ekrem İmamoğlu Erdoğan’dan çok daha popülerken ve bir sonraki cumhurbaşkanlığı seçiminde gerçek aday olabilir, aday olmadan birkaç gün önce, 25 yıl önce aldığı diploması iptal edildi ve bugün tutuklandı.
Ekrem İmamoğlu’nun 2019’daki zaferi benim için çok önemli bir ilham kaynağı oldu. Erdoğan’ın bölücü ve dışlayıcı politikası karşısında İmamoğlu, “radikal sevgi” politikasıyla karşılık verdi, yenilmez olduğuna inandığı Erdoğan iktidarını bununla uğraşmayarak mağlup etti: İstanbul halkına kendi diliyle konuştu. Kişisel görüşmelerimizde onun sonsuz nezaketini ve demokratik bağlılığını her zaman hissettim. Ekrem İmamoğlu, toplumsal dayanışmaya ve demokrasiye değer veren birçoğumuza yol gösterdi. Ne o ne de biz bu değerlerden vazgeçemeyiz.
Düşünebiliyor musun, tam 102 yaşına girdin! Yüz yaşını aşmış bir çocuksun yani. Yüzüncü yıldönümünde Peşte yakasında Prater sokağında heykelin de dikildi. Heykel seni diğer çocuklarla birlikte bilye oynarken tasvir ediyor. Romanında seni yaratan yazarının, Ferenc Molnar’ın, sizleri ölümsüzleştirdiği o bilyelerinize el konulma efsane anını canlandırıyor.
Sen aslında Macaristan’ın ilk dizi kahramanısın, bunu biliyor muydun? Çünkü sizin hikayeniz ilk olarak bir gazete tefrikası olarak yayınlandı. Dizi kahramanıydın yani, hem de ayakları o kadar küçük bir kahraman ki, karşı çetenin elemanları bu kadar küçük ayaklı bir çocuğun olabileceğini hayal bile edememişlerdi. İşte kahraman olmanın böyle handikapları da var.
Ernöcüğüm, sen Bay Nemecsek olmadın, Ülküdaş Nemecsek da, Yoldaş Nemecsek de, Vatandaş Nemecsek de olmadın! Sen XX. yüzyılın belalarını yaşamaktan kurtuldun! Tabi ölerek kurtuldun, o başka! Tuhaf değil mi? Efsaneler ancak ölümleriyle doğuyorlar!
Diğer çocuklara dair bilgin var mı? Bak anlatayım: Boka 1916 yılında cephede öldü! Yani Birinci Dünya Savaşı yıllarında. O savaş bu dünyada insanların cephelerde zehirli gazlarla katledildiği ilk savaştı. Ve yine o savaş, savaş tutsaklarının hayatta bırakıldığı son savaş olarak da tarihe geçti. Ölümünde bölük defterine “Janos Boka, Macar Kraliyet Ordusunun 30 yaşındaki teğmeniydi” diye not düşüldü.
Weis, Geréb ve Wandauer ceketlerinin yakalarına sarı yıldızlar takılarak yok edildiler. Önce onları vagonlara yüklediler. Hani senin zamanında hayvan taşıma vagonları vardı ya, onlara tıkıştırıldılar ve götürüldüler. Bir daha da dönmediler. Ha, bu olaylar da işte İkinci Dünya Savaşı’nda oldu. Atom silahlarının ilk olarak kullanıldığı savaştı bu ve aynı zamanda savaştan canlı olarak kurtulanların olduğu son savaş da oldu. Diyorlar ki, Weisler vagonlara yüklenirken Pasztor kardeşlerden büyük olanı da oradaymış, insanları vagonlara yükleyenlerden biri de oymuş, ancak sırtında kızıl değil siyah gömlek varmış.
Csele’ye gelince: O Amerika’ya gitti. Artık torunları bile Macarca konuşmuyorlar. Cleveland eyaletinde yaşıyorlar ve şapka imalatıyla uğraşıyorlar. Csele and Csele adında da bir şirketleri var.
Feri Ats hapse düştü, ölüme mahkûm edildi. Çünkü bir sonbahar günü Budapeşte sokaklarında bir devrim patladı. O iyi tarafın saflarında yer aldı. Sonra anlaşıldı ki, o taraf iyi değil, kötü tarafmış. Ama bugün yine o tarafın iyi taraf olduğu söyleniyor. Lakin ne yazık ki o bugünü göremedi. Körut Bulvarı’nda Maria sokağı yakınlarındaki bir sinemada barikat kurmuşlar. Adamlarıyla birlikte orada çarpıştı. O zaman Altmış yaşını da geçmişti oysa! Adamları da vardı, silahları da, ama bayraklarını korumaya yetmemiş güçleri! Hani o ortası delik bayrak var ya, işte onu. Yakalanmışlar. Barabas üstlendi savunmasını. Barabas avukat oldu, onu da bilmiyorsun. Ama demir parmaklıkların ardından çıkaramadı Feri Ats’ı. Kötü zamanlardı onlar. Arsa tamamen elden gidiyor diye korkuyordu herkes. Düşünsene koca bir ülkeye Einstand çekilen yıllardı.
Csonakos’a gelince: Babacığım! O var ya, en şanslınız! Weis Mannfred fabrikasında işçi olarak çalıştı! Hükümetler geldi gitti, askerler, komandolar, örgütler, macun dernekleri birbirini izledi, ama o hiçbir şeye bulaşmadı. Evlendi, çoluk çocuk sahibi oldu. Hafta sonu maçlara gitti. Ferencvaros kazanırsa keyiften, kaybederse de bu kez kederden o meşhur ıslığını çaldı! Sokak çocuklarına küfür etmeyi öğretti, dişleri dökülünceye kadar çekirdek çıtlattı ve sıkı bir Frenencvaros taraftarı olarak statta takımını ölümüne destekledi.
Ernö, şimdi sırayla çocukların hayatına baktık ya, bir şey geldi aklıma: belki de yazar seni romanında üç kez o buz gibi sulara daldırmakla iyi yaptı, ne dersin? Belki de Vatan olarak gördüğün Arsa için ateşler içinde kıvranarak, ama Vatan’a inanarak yaşama veda etmek, büyümekten ve Vatan’a olan inancını kaybetmekten, ya da Vatan dediğin şeyin seni kaybetmesinden daha iyiydi!
Vatan, Vatan… Bu kelimeyi söylerken V harfini nasıl yazmalıyız? Büyük mü? Yoksa küçük mü? Eğer büyük yazarsam sen çok milliyetçisin diyorlar, küçük yazarsam vatan haini oluyorum! Ve bu durumda da birileri adımı her yere küçük harflerle yazıyorlar. O “Birileri” hiç de az değil ve hep birbirlerini buluveriyorlar.
Geçenlerde yeni bir keşif yapıldı. Çok büyük bir olay. Bence sen görsen çok severdin. İnternet diyorlar adına. Herkes kullanıyor. Haberleri takip ediyorlar. Birbirlerine bir şeyler yazıyorlar, ya da birileri hakkında döktürüyorlar. Ernö, tahmin bile edemezsin, bugün artık herkes her şeyi küçük harflerle yazıyor. Kendi adlarını bile küçük harfle yazıyor insanlar, hatta belki de gerçek adları bile değil o yazdıkları isimler. İsimsiz kalmak sonuçta insana sorumluluk yüklemiyor, öyle değil mi? Bu dünya artık küçük harflerin dünyası oldu.
Oysa, bu işler böyle kolay değil, Babacığım! Öyle değil mi? VATAN tümden büyük harfle yazılmalı, baştan sona! Kocaman, iri ve diri harflerle! ARSA da öyle yazılmalı! Ve ÖZGÜRLÜK de! EŞİTLİK de! KARDEŞLİK de! DOSTLUK da! ARKADAŞLIK da! CESARET de! DÜRÜSTLÜK de! FEDAKARLIK da! AFFETMEK de! Öyle değil mi?
İyi ki varsın! Sen bize hep güç veriyorsun, bak bu kadar yılın ardından da hala inanmamızı sağlıyorsun. Bizim için bir hediye bu, oysa söz konusu olan senin doğum günün. Ama dert etme! Ölümsüzler için doğum günü kutlaması nedir ki?
Türkiye’nin Budapeşte Büyükelçisi Gülşen Karanis Ekşioğlu, Macaristan Devleti tarafından Liyakat Nişanı’na layık görüldü.
Başkent Budapeşte’de düzenlenen törende Macaristan Cumhurbaşkanı Tamas Sulyok’un imzasını taşıyan nişan, Kültür ve İnovasyon Bakanı Balazs Hanko tarafından Karanis Ekşioğlu’na takdim edildi.
Büyükelçi Karanis Ekşioğlu, Liyakat Nişanı’nın verilmesiyle ilgili olarak, başta Dışişleri Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Yunus Emre Enstitüsü, Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı ve Maarif Vakfı olmak üzere “2024 Türk-Macar Kültür Yılı” boyunca kendilerine destek sağlayan tüm kurum ve kuruluşlara müteşekkir olduğunu belirtti.
Karanis Ekşioğlu, görevi başında bir diplomat olarak bu nişana layık görülmekten onur duyduğunu ifade ederek, diplomasinin topyekun varlık göstermeyi gerektiren bir ekip işi olduğunu ve bu başarıyı da tüm ekip arkadaşlarıyla paylaştığını söyledi.
Nişanın Macaristan’ın milli bayramlarından olan “1848-9 Devrimi ve Bağımsızlık Savaşı’nı Anma Günü” münasebetiyle düzenlenen törende takdim edildiğini kaydeden Karanis Ekşioğlu, 15 Mart 1848 tarihinin Türk-Macar ilişkileri bakımından da ayrı bir önemi olduğunu hatırlatarak, Türk Büyükelçisi’ne böyle bir günün yıl dönümünde nişan takdim edilmesini ayrıca anlamlı bulduğunu söyledi.
Macaristan Başbakanı Viktor Orban, Orta Avrupa ülkesinde tüketicileri etkileyen artan enflasyona yanıt olarak Salı günü yaptığı açıklamada, hükümetin bakkalların bazı temel gıda maddelerinde kar marjına sınırlama getireceğini söyledi.
Orban, sosyal medyada paylaştığı videoda, ticari bakkalların 10 farklı gıda maddesi için toptan satış fiyatının yüzde 30’unu aşmayacak şekilde fiyat sınırlaması gerektiğini söyledi. AP’nin haberine göre, bu politika mart ortasından mayıs sonuna kadar geçerli olacak ancak uzatılabilir.
A Milli Futbol Takımı’nın UEFA Uluslar Ligi A/B play-off turu ilk maçında 20 Mart Perşembe günü Macaristan’ı konuk edeceği müsabakanın “öncelikli bilet” satışları başladı.
RAMS Park’taki maçın genel bilet satışları ise BUGÜN saat 13.00’te başlayacak.
Macaristan’da hazırlanan yeni anayasa değişiklik taslağına göre, çifte vatandaşlık statüsüne sahip olan kişiler, bazı durumlarda ülkeden sınır dışı edilebilecekler.
Yeni taslak “Faaliyetiyle Macaristan’ın egemenliğini zedeleyen, asayiş ve düzeni tehlikeye sokan, ülkenin birlik ve bütünlüğü açısından zararlı olduğu saptanan çifte vatandaşlığa sahip olan kişi sınır dışı edilebilir” maddesini içerecek.
Gözlemciler, yargının siyasallaştığı bir ortamda böylesi bir uygulamanın hükümet muhalifi kesimler üzerinde kayda değer bir baskı yaratabileceğine dikkat çekiyorlar.
Dünyada Donald Trump’ın ABD başkanı seçilmesiyle zirveye ulaşan yeni “muhafazakar dalga” tarafından arka arkaya siyasi gündem maddesi yapılan değişik önlemler bilindiği gibi çoğunlukla ilk kez Viktor Orban hükümeti tarafından geliştirilip Macaristan’da uygulanmıştı.
Mültecilere karşı sınırlarda örülen duvarlar, sınır dışı mülteci istasyonları, uluslar arası bağlantıları olan sivil kuruluşlara karşı yaptırımlar, LGBT ve eşcinsel kesimlere karşı hukuksal kısıtlamalar ve kamusal önlemler bunlardan bazılarıydı.
Hukuk devletinin tanıdığı hakların daraltılması olarak görülen bu uygulamalar pek çok ülke tarafından eleştirilmiş, Avrupa Birliği tarafından Macaristan’a karşı hukuksal işlem başlatılmış, ancak bazı ülkeler ise bu uygulamaları aynen alarak kendi egemenlik alanlarına da uyarlamışlardı.
14 Şubat 2025’de Óbuda Kültür Merkezi’nde özel bir atmosfer yaşandı; konuklar, Türk-Macar kültürünün eşsiz bir gösterisine tanıklık etti.
Akşamın en ilgi çekici etkinliği ise Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden ünlü Çağdaş Müzik Derneği’nin (ÇMT) Şef Ersin Tünay ve Türkiye Radyo Televizyon Orkestrası (TRT) eşliğinde verdiği etkileyici konser oldu.
Konserde şarkılar sözleri ve ezgileriyle gönülleri fethetti. Ardından şampanya kadehleri ve sürprizlerle gecenin atmosferi daha da unutulmaz hale geldi.
Şenlikli ve eğlenceli program, Akdeniz ruhunu, Türk ezgilerinin tutkusuyla yaşatan buzuki konseri, koreografiler ve Türk halk dansları ile tamamlandı.
Zeys, Angelidis Vasilis ve Faruk Naci Ceylan’ın seslendirdiği büyülü Türk ezgileriyle izleyiciler Akdeniz dünyasına yolculuk yaptı. -Bu akşam sanat, gelenek ve sevginin mükemmel bir uyumunu yarattı ve müzik ve kültürün sadece kültürler arasında değil, aynı zamanda kalpler arasında da köprüler kurduğunu kanıtladı.
A weboldalon cookie-kat használunk, amik segítenek minket a lehető legjobb szolgáltatások nyújtásában. Weboldalunk további használatával jóváhagyja, hogy cookie-kat használjunk.OkNoTöbb információ...