Dünyada bir ulusun kültür ya da ekonomi tarihinde Macar bozkır sığırı kadar önemli bir yer tutan hayvan türü çok azdır. Macar ovalarının bir parçası olan Macar bozkır sığırı ya da Macar grisi Macar kavminin tarihin bilinmezlikleri içinde artık izi yiten göçleri esnasında beraberinde getirdiği hayvan türlerinden biridir. Kültür ve geleneklerin bir parçası ve bugün de gurur kaynağı olan Macar grisi aynı zamanda çok önemli bir ihracat kalemi de. Macar bozkır sığırı, 2013 yılında Hungarikumlar listesine alındı.
Macar bozkır sığırının ana vatanı bugün artık bilinmese de bunun Macar kavmiyle birlikte var olan bir sığır türü olduğu kesindir. Macarların ehlileştirdiği ve Karpat havzasına bin yıl önce yerleşen Macar boylarıyla birlikte Avrupa kıtasına geldiği söylenir. Bazıları ise Moğolların önünden kaçan Kıpçakların beraberinde getirdiğini iddia eder.
Vücudunun ön kısmı çok güçlü olan bu sığır türü gururlu duruşuyla, başını dik tutuşuyla diğer türlerden ayrılır. Bozkır sığırının boğasının, iki tarafa doğru bir yay gibi uzanan çok büyük boynuzları vardır. Sığır türü genel olarak grinin değişik tonlarını taşır. Dişileri gümüşümsü gridir. Boğalar ise mat, turna rengidir. Danaların daha açık olan rengi 3-4 yaşlarına doğru koyulaşır ve gözleri etrafında da daha koyu renkli bir deri belirir. Macar grisi, ehlileştirilmiş diğer büyükbaş hayvanlara göre çok daha yabanıl özellikler gösterir. Yavrularına karşı çok hassastır. Ancak insanlarla rahat iletişim kurabilen akıllı bir hayvandır.
Göçlerle Avrupa kıtasına gelen Macarların göçebe bozkır halklarından olduğu bilinmektedir. Macar kavminin hayvancılık gelenekleri bu anlamda çok eskidir. Binlerce yıla dayalı bu gelenekler halkın kültüründe çok önemli bir yer bırakmıştır. Ortaçağın toprak ağalarının ve derebeylerinin gelirlerinin çok önemli bir kısmı hayvan ticaretinden oluşmaktaydı. Bu topraklarda yılda 300 000 civarında sığır Viyana üzerinden Almanya’nın güney bölgelerine, Polonya’ya, ya da İtalya’ya götürülmekteydi.
Tarihte yazılı olarak bu ticaret üzerine ilk kayıt 14. yüzyıldandır. İlk kez 1350 yılındaki bir Nürnberg kaydı, Macar grisinin o bölgedeki ticareti üzerine bilgiler içerir. Bu ticaret 14. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar kesintisiz devam etmiştir.
Sürüler halinde taşınan sığırlar için nehirler de bir engel teşkil etmemekteydi. Sürüler hem Tuna ve hem de Tisa nehrinden rahatça geçirilebiliyordu. Bunlar arasında Vac şehrindeki geçiş bölgesi özellikle önemliydi. Buradan sallarla karşıdan karşıya geçirilen sığır sürüleri hakkında yazılı kayıtlar da mevcuttur. Osmanlı döneminde de devam eden sığır ticareti üzerine günümüze kadar gelen belgeler, bu ticaretin boyutlarını da bize göstermektedir. Mesela 1560 yılında buradan Tuna üzerinden 130 000 sığır geçirilmiştir.
Macar grisinin kesiminin ardından hiçbir şey ziyan olmaz. Sığırın kesilmesi esnasında biriktirilen kanı bile kullanılır. Mesela Berlin’deki bir dokuma ustası Macar grisinin kanını kullanarak bir boya geliştirmiştir. “Berlin Mavisi” olarak bilinen bu boya hem tekstil ve hem de ahşap sektöründe kullanılmıştır. Macar zanaatkârlar ise sığırın kocaman boynuzlarından da boru ve bazı kullanım eşyaları yontarlar. Derisi de pahallı, ama çok kullanışlıdır. 20 yüzyılda bile bu deriden yapılan çizmelerin zenginlerin bayram kıyafetinin bir parçası olarak kullanıldığına dair kayıtlar vardır. Macar grisinin kesiminden elde edilen malzemeler mezbacılar, kasaplar, kemik oymacıları, sabuncular, mumcular, dericiler, yemeniciler gibi pek çok mesleğin temel kullanım maddesini oluşturur.
18. yüzyılın sonlarında Macar ovalarında milyonlarca sığır olduğu bilinmekteydi. Ancak nehirlerin yataklarının düzenlenmesi, tarım sulama sisteminin ortaya çıkması ovaların bir kısmında suyun önünü kesmiş ve bu da ovaların kurumasına neden olmuş ve dolayısıyla hayvancılığa darbe vurmuştur.
Bunun yanı sıra Macar hayvancılığında batıda yaygın bazı sığır türleri de belirmiştir. Bu nedenle de Macar sığırı ikinci dünya savaşına kadar geri plana itilmiş ve daha çok yük hayvanı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bunun ardından ise tarım alanında ortaya çıkan makineleşme Macar grisini neredeyse soyu tükenme noktasına getirmiştir. 1950’li yıllarda diğer sığır türleriyle rekabet gücü olmadığı düşünülen Macar bozkır sığırının üretimi de yasaklanmıştır. Bir dönem ülkede Hortobágy ovasında sadece birkaç yüz sığır ve boğa kaldığı bilinmektedir. Bu da bazı insanların ve çobanların bu hayvan türüne sahip çıkabilmesi sayesinde olmuştur. İşte Macar sığırı yok olmaktan böyle kurtulmuştur.
1990 yıllarındaki rejim değişikliğinin ardından Macar grisi yine sevilen ve beslenen bir sığır türü haline gelmiştir. Bugün 350 çiftlikte yaklaşık 20 000 Macar bozkır sığırı beslenmektedir. Uçsuz bucaksız Hortobágy ovası hala Macar grisinin en çok beslendiği düzlüktür. Burada yaklaşık 200 kadar çoban bu hayvanları çok eski çağlarda olduğu gibi hala ahır sistemi olmadan açık havada beslemektedir.
Türkinfo
Macaristan Ankara Büyükelçiliğinin desteğiyle hazırlanmıştır.