Hungarikumlar: Avrupa’nın en büyük doğa alanı: Hortobágy Ulusal Parkı

Avrupa’nın en büyük otlak ovası Macaristan’da bulunmaktadır. Bu ovanın adı Hortobágy’dır. Hortobágy ovası 1999 yılında UNESCO kültürel mirasına alınmıştır. Bunun nedeni bu ovanın eşsiz bir doğa hazinesi olması ve Macar kültürünün ve etnografyasının canlı izlerini bin yıldır taşımasıdır. Bölgedeki otlaklar, Macarlara özgü gri sığırlar, çoban köpekleri, yüzlerce yıldır değişmeyen göçebe hayvancılık, şarkı ve türküler ve el işleriyle nedeniyle bölge, yaşayan bir hazine olarak dünya kültür mirasına alınmıştır.

Budapeşte’den 150 km kadar doğuda yer alan bu ova 1700 km² büyüklüğünde dev bir alanı kapsar. Bu ova aslında Konya Ovasının sekizde biri kadar olsa da, otlak alanlar doğal park olarak bırakıldığı için Avrupa’nın en büyük doğal hayat alanlarından biridir. Uluslararası kurumların da güvencesiyle buradaki doğal hayat hiçbir şekilde sekteye uğramaz. Bütün yıl boyunca avlanmak da yasaktır.

Hortobágy aslında bugünkü halini hem doğal oluşumlar ve hem de doğaya müdahale neticesinde almıştır. Tisza nehrinin ve yan kollarının düzenlenmesi sonucunda 19. yüzyılda bu bölgede yaygın olan göletler ve bataklıklar kurutulmuş ve geniş alanlar kazanılmıştır. Bazı ağaçlıkların da kesilmesiyle çok geniş ve bütünsel bir otlak ova elde edilmiştir.

Ovanın doğu tarafında çok sayıda kurgan vardır. Bunlar Macarların daha bu bölgeye gelmelerinden önceki tarihlere aittir. 5-10 metre yüksekliğindeki bu insan elinden çıkma tepeciklerin sayısı, tüm bölge olarak hesap edildiğinde 40 bin civarcıdadır. Bunların bir zamanlar göçebe kavimler döneminde konut mağara olarak işlev gördüğü ve daha sonra da mezarlara dönüştüğü düşünülmektedir.  Bu kurganlar bugün koruma altındadır. Bu kurganların çok önemli bir bölümü henüz daha açılmamıştır. Ve arkeolojik önemleri çok büyüktür.

Hortobágy ovasında dört farklı hayat alanı bulunmaktadır. Tuzlu çorak topraklar, humuslu topraklar, bataklıklar ve dereler. Tuzlu çorak topraklar bir zamanlar akarsuların yataklarının düzenlenmesi esnasında oluşmuştur. Buralardan buharlaşan sular nedeniyle minerallerin yoğunlaşmasıyla toprağın üst tabakaları yok olmuş, tuzlu ve killi alanlar ortaya çıkmıştır. Bu bölgeler tuzlu toprakları seven ve suya az ihtiyaç duyan bitki örtüsüyle kaplanmıştır.

Humuslu topraklar genellikle kurganların bulunduğu alanlardadır ve aslında bölgenin en eski halini ve doğal hayat biçimini içermektedir. Bataklıklardaki ve sulak ağaçlık bölgelerdeki hayat biçimi ve canlı türleri de çok ilginçtir. Sulak alanlarda yaklaşık 330 kuş türü kuluçkaya yatar. İlkbahardan sonbahara kadar göçmen kuş sürüleri bu bölgeye sığınır.

Bu bölge sürekli açık alanda hayvancılığın yapıldığı bölgedir. Eski göçebe hayat tarzının bir devamı olarak bu ovada yüzyıllardır sığır, koyun ve domuz sürüleri açık alanlarda beslenir, çobanlar tarafından bu sürüler uçsuz bucaksız otlaklarda dolaştırılır. Macarların geleneksel çoban köpekleri de bu sürülere eşlik eder.

Bu hayat tarzı nedeniyle Macar ulusu için bu ova sadece bir Bozkır değil, gelenek ve göreneklerin de bir parçasıdır. Ataların geldiği bölgelerdeki göçebe hayat tarzıdır bu. Yarı göçebe hayat tarzı bu bölgelerde XX. yüzyılın başlarına kadar da var olmuştur. O dönemde yavaş yavaş yerleşik köy hayatı boy vermiştir.

Bölgede yüzyıllardır var olan kültürel değerler, geçmişten ve göçebelikten gelen folklorik özellikler hala yaşatılmaktadır. Hortobágy ovasının merkezinde bulunan Dokuz Ayaklı Köprünün hemen yakınındaki Hortobágy Çoban Müzesi işte bu değerleri sergilemektedir.

Bu bölge XIX. yüzyılın başlarından itibaren ulusal uyanışın da bir parçası olmuştur. Şair, yazar ve ressamların sevdikleri temalardan biridir Hortobágy. Ünlü ressam Kosztka Tivadar Csontváry’ın eseri de bunlardan biridir. Bölgeyi unutulmaz kılan eserlerden biri de ünlü Macar şairi Sándor Petőfi’nin Alföld şiiridir.

Türkinfo

Macaristan Ankara Büyükelçiliğinin desteğiyle hazırlanmıştır.