İlkbaharın yaklaştığı günlerde, köyün tüm canlıları neşelenirlermiş.
Ördekler, paytak yavrularını, tavuklar, minik sarı civcivlerini toplar, köyün hemen girişindeki gölün kıyısında dolaşmaya çıkarlarmış.
İlkbaharın sıcağında uçuşan böcekler, ısınan toprağın altında kendilerine yeni yollar açmaya çalışan solucanlar ördeklere ve tavuklara bir ziyafet sonrası sunarmış.
Ördekler paytak yavrularına yüzme öğretmeye çalışır, tavuklar ise civcivlerine kendilerini nasıl koruyabileceklerini anlatırlarmış.
Hayat hep yemek ve öğrenmekten ibaret değil ya!
Bazen de yetişkinler bir araya toplanır, aralarında en yaşlı ve en bilge beyaz ördeğin anlattıklarını dinlerlermiş.
Bu beyaz ördeğin yaşadıkları ve de uzun yaşamı boyunca duydukları herkes için heyecan verici bir masal gibiymiş.
Bir gün yine yetişkinler, yavru ördeklerle civcivleri, korunaklı bir alanda kendi haline bırakmışlar, bir gözleri onlarda sohbet ediyorlarmış.
Anne tavukların bir kısmı horozdan şikâyetçilermiş.
-Sabahın köründe hepimizi kaldırıyor! Oysa akşamları ne kadar geç uyuyoruz! Bizim horoz daha güneş doğar doğmaz, ayakta! Bir yandan da ötmeye başlıyor! Artık ilkbahar geldiği için hava erken aydınlanıyor oysa. Yani biraz daha uyusak ne güzel olur!
Beyaz ördek anne tavuğun şikâyet dolu gıdaklamasını gülümseyerek izliyormuş. Sonunda tavukların yanına gelmiş, ve ilerde çöplerin üzerinde kırım kırım kırıtan horozu işarete ederek:
-Onun neden bu kadar erken uyandığını ve herkesi de neden uyandırdığını biliyor musunuz? Diye sormuş.
-Hayır, hayır!
-Anlat, anlat, -diye gıdaklamış tavuklar ve beyaz ördek de anlatmaya başlamış:
-Bir zamanlar yer tanrısı, toprakları yaratınca, ardından da bu topraklarda yaşayacak olan hayvanları yaratmış. Ama hepsine akşam erken yatmalarını, sabah da güneş doğduktan sonra kalkmalarını emretmiş. Bütün hayvanlar yer tanrısının söylediği gibi yaşamaya başlamışlar: bir tek horoz hariç! Akşam yatma vakti geldiğinde yatmadığı gibi, sabah kalkma vaktinde de kalkamıyormuş. Diğer kümes hayvanları kalkıp güne başladıklarında horoz hala uyuyormuş. Arada bir gözlerini açıyor, ama bir iki esnedikten sonra yine uyumaya devam ediyormuş. Yemek yemek bile canı istemiyormuş. Uykusundan geri kalmamak için, kalkıp börtü böcek toplamaya bile üşeniyormuş. Bu yüzden de kümesteki tavukları tembihlemiş: onlar da arada bir uyuyan horozun önüne yemek getiriyorlarmış. Keyifçi horoz da arada bir kalkıp biraz yiyecek yiyor, sonra da uyumaya devam ediyormuş. O kadar tembel, o kadar tembelmiş ki sonunda yer tanrısını fena halde kızdırmış.
Bir gün tanrı horozu yanına çağırmış:
-Şimdiye kadar sabrettim, ama artık sabredemem! Sen emirlerimi neden yerine getirmiyorsun?
-Ben uykuyu çok seviyorum-demiş horoz. Ayrıca çok geç yattığım için de kalkamıyorum.
-Tavuklar kalkıyor, demiş yer tanrısı, -ördekler de kalkıyor!
-Beni tavuklarla nasıl kıyaslarsın? Demiş horoz- baksana benim güzelliğime! Onların böyle renkli kuyrukları, uzun tüyleri, başının üzerinde kıpkırmızı taçları, ibikleri var mı? Ayaklarında mahmuz bile yok! Onlar elbette erken yatıp, erken kalkacaklar. Ben ise bu güzelliğimle biraz daha eğlenebilmeliyim!
Yer tanrısı horozun bu sözleri üzerine ok kızmış!
Bu söyleidklerin doğru değil! Kalkamayan bir tek sen varsın. Ve bunun nedeni de tembel olman!
Horoz yer tanrısının haklı olduğunu düşünmüş ve sesini çıkarmamış.
Yer tanrısı şöyle devam etmiş:
-Emirlerimi yerine getirmediğin için cezalısın! Yarattığım tüm hayvanlar arasında en tembel sensin! Bundan böyle en erken uyanan sen olacaksın! Sadece erken uyanmakla kalmayacak, aynı zamanda erken uyandığını herkese duyuracaksın! Eğer bir kez bile sesini duymazsam, sana yeni cezalar vereceğim.
Horoz çok korkmuş. Ve hemen o geceden itibaren gece yarıları da uyanıp, artık tembellik etmediğini, bundan sonra en az uyuyan kümes hayvanı olacağını herkese ilan etmiş:
Üüü ürrüüü üüüü
bir zamanlar çok tembeldim
Uyumayı çok severdim,
kendimi de hep beğendim.
Ama artık uyku zamanı bitti,
Aydede de çoktan gitti
Kalkın kalkın, kümes halkııııııı
Üüüüü ürrrüüüü üüüü
-İşte böyle! Demiş beyaz ördek, -şimdi şurada kibirle dolaşan bu horoz, aslında mecbur kaldığından öyle erken uyanıyor. Yani yer tanrısı ona bu işi emretmemiş olsa, inanın öğleden sonraya kadar kümesten çıkmaz.
O zaman da kümes halkını mahmuzlarıyla kim koruyacak? Öyle değil mi?
-Öyle öyle, diye gıdaklamış tavuklar
-evet, evet, diye vakvaklamış ördekler
Sonra da herkes kendi yavrusunun yanına gitmiş, ve bahar güneşinin altında solucan aramaya devam etmişler.