GÜN DOĞMADAN KAHVE DOĞAR

indexNet! Yani şöyle diyeyim: bizde kahve içmeden gün başlamaz. Bu yüzden herhangi bir kahvede oturup da bir latte, bir neskafe dememiz mümkün değil. Günde yirmi kilometre ortalamasında tabana, en az bir o kadar pedala kuvvet gezerken haftanın her gününe bir kahveci bulduysak. Tamamız.

Tamp & Pull’s: Ödüllü barista dediler. Meraklı çok gezen olarak gittik. Sabahın yedisinde açılıyor dediler, erkenden kalkan çok gezen olarak gittik. Kahvenin yanında gelen kekler de baya iyi dediler. Bu sefer de obur çok gezen olarak gittik. Her üçü de memnun mekandan. Kahvenin kokusu hala burnumuzda.

Lumen Coffee: Ah o meydan. Evimin dibinde olsa da, her gün banklarında otursam dedirtecek tipte, heykellerle yeşilliklerle bezeli. İşte o meydana bakarak, Lumen kahvesinde latte-sandviç eşliğinde başladığımız gün var ya, hepsinden daha güzeldi. Üstelik yanında ismi çok bilinmeyen ama gelecek vaadeden sanatçıların işlerini sergilediği galerisi de var.

Espresso Ambassy: Özellikle yabancıların, İngilizce konuşanların ve birbiriyle tanışmak isteyen serbest meslek sahiplerinin uğradığı bir yer burası. Şehrin merkezinde geniş, ferah, insanda tüm gün oturup gelip geçene bakma hissi veren bir sokakta.

My Little Melbourne: VII. bölgenin, önünde sürekli sıralar olan kahvesine hoş geldiniz. Son zamanlarda İstanbul dahil dünyanın pek çok yerinde gördüğümüz Avustralyalı kahveciler akımının temsilcilerinden.

Fekete: Biz evimizin hemen dibi olduğu için keşfettik ama sonra sorup soruşturunca Budapeşteli arkadaşlarımızın da pek sevdiğini öğrenmiş olduk. Hemen yanındaki avluda oturup kitap molası vermesini de pek sevdik.

Devamı>>>