Éva’nın öyküsü (1.)

Budapeşte’nin içimi titreten mimari ayrıntılarından, mesela balkonun kenarına oturtuluvermiş o çocuk heykelinden,

Ya da,

Tuna’nın binlerce yıldır taşıdığı alüvyonlarla oluşturduğu adacıklarından,

Ya da,

Avrupa’nın ortasında beyaz porselen tabakta duran kayısı güzelliğindeki, öylesine düz, bereketli ve uçsuz bucaksız ovalarından,

Ya da,

topraklarında yaşayan geyiklerden, ceylanlardan, kara leyleklerden,

Ya da,

Yeşilin hemen her tonunu görebildiğim ormanlarından çooook daha önemlidir: Macarlar!

Macaristan’ı Budapeşte’yi, şehrin bir yakası olan Peşte’yi anlatıyorum. Oysa şöyle bir gerçek var ki, Macar halkını sevmesem, Macaristan’ı böylesine sevemezdim. Bu nedenle bir süredir Macarları yazmak istiyor ve fakat nereden nasıl başlayacağımı bilemiyordum.

Pek çok, kıymetli Macar arkadaşım var, onları mı tanıtayım?

Tanımadığım Macarlar hakkında mı yazayım?

Bu ve benzeri soruların cevaplarını kafamda düzene koymaya uğraşırken, her zaman olduğu gibi “Éva’nın hikayesi” hesapsızca gelip oturuverdi aklımın sayfasına.

Şimdi de klavyeye, oradan da ekrana akıyor satırlar:

Macaristan’ın kuzey doğusundan Éva’nın öyküsünü anlatacağım.

Artık gümbürtülü şakırtılı yağmurlar başladı. Ardından gelen güneşli günler geçip giden yaz mevsiminin son hediyesi.  Fazla sürmeyeceğini bildiğimden bu fırsatı kaçırmak istemedim ve yağmurların ardından güneşin açtığı ilk gün Nyíregyháza’ya gidecek olan arkadaşımın arabasındaki boş koltuğa hemen kuruldum.

Çok merak ettiğim, bunca senedir isteyip de bir türlü göremediğim Macaristan’ın Kuzey doğu’suna gidiyordum. Bu bölge Slovakya ve Ukrayna sınırlarına yakın. Üç günlük tatilimde Nyíregyháza’dan başka, Sátoraljaújhely, Sárospatak şehirlerini gezecek, Zemplén dağlarının çevrelediği meşhur Tokaj bağlarını görecek, Aszú şaraplarından tadabilecek ve nehir kenarındaki bir kamp alanında konuşlanıp, ırmakta yüzebilecektim.

Éva’yı işte bu gezi sırasında tanıdım. Arkadaşlığımızın mazisi taş çatlasın yirmi gün…

Éva Horváth matematikçi ve fizikçi. İki yetişkin oğlu var. Kocası Tibor, Felsőberecki’nin belediye başkanı. Üçyüz kişilik nüfusa sahip bir köyde yaşıyorlar. Evinden on kilometre uzaklıktaki Sátoraljaújhely’deki meslek lisesinin ortaokul kısmında öğretmenlik yapıyor. İşte burası çok ilginç: Éva her gün işinden evine, evinden işine koşarak gidiyor!

İŞTEN EVE, EVDEN İŞE KOŞUYOR

Akşam kamp ateşi başında sohbet ederken iyi anlamadım mı acaba diye teyit etmek istiyorum ve “Ben de yıllarca evden işe- işten eve koşup durdum” diyorum. “Yok öyle değil” diyor, “ben düzden koşuyorum”:

“Otobüse de biniyorum tabii ama çoğunlukla koşarak gidip geliyorum” diyor. Bu koşan kadın daha da ilgimi çekiyor… Hobisiymiş… Okul yolunda koşmadığı zamanlar, Bodrog ırmağının kıyısındaki doldurulmuş alanda koşuyormuş.

Éva kırk yaşından sonra koşmaya başlamış. Yedi yıldır koşuyor. Geçen sene onun hayalini bilen öğrencileri, sene sonunda veda ederlerken, içindekini yüksek sesle okumasını rica ederek bir zarf vermişler. Gerisini şöyle anlatıyor Éva:

ANLAMLI HEDİYE

“  Zarfın içinden çıkan A4 ‘de 32.Budapeşte yarı maratonuna katılımımın onaylandığı yazıyordu. Çığlık atmışım… O güne kadar ancak 18 km koşmuştum 21.096 km yi nasıl koşacağımı bilmiyordum. Aklımda sadece yarışı tamamlayabilmek vardı. Formamın üzerindeki yarış numaramın altında “ÖĞRETMEN” yazıyordu.

“Yarış 10 Eylül 2017 de saat 9 da Şehir Parkından başladı. Kahramanlar Meydanına geldiğimde benim küçük hayran kulübümün yüzlerindeki mutluluğu gördüm “Haydi Öğretmen” diye bağırıyorlardı. Üçyüz metre kala bacaklarım uyuştu, hissetmiyordum. Pes etmeyecektim. Yorgunluktan final çizgisini göremedim. Yanımdaki koşucuya sordum “vardım mı?” diye. Gülümsedi. O zaman anladım ve yürümeye başladım.2 saat 19 dakikada tamamlamışım. Madalya boynuma geçtiğinde öyle coşkulu bir durumdaydım ki tekrarlamaya karar verdim. “

“Yarı maratona bu sene de katılıyorum. 5374 numara ile 9 Eylül’de Budapeşte’de koşacağım”.

Yarı maratonda destekçisi olmaya söz veriyorum. Eylül Pazar günü Budapeşte’de Éva’ya tezahürat yapacağım. Öğrenciler yerine bu defa ben bağıracağım: Haydi Öğretmen!

Şimdilik bu kadar olsun. Yazının devamı ; “Budapeşte Yarı maratonundaki öğretmen” ikinci bölümde…

 

Sunahan Develioğlu

Türkinfo