Edebiyatın en hüzünlü cadısı: Agota Kristof | Necla Akdeniz

Edebiyatın Cadıları, serisinin ikinci yazarı Agota Kristof. Ben ona, edebiyatın en hüzünlü cadısı, ismini verdim. Çünkü her cadı gibi acılarla, kayıplarla, sürgünlerle geçmiştir yaşamı ve yazdığı her satırda iliklerinize kadar hissederseniz bunu. Onu okumak, soğuk bir kış gününde buzlu suya düşüvermek gibidir, ağzınızı dahi açamaz, donar kalırsınız. Savaşı, şiddeti, göçü, göçmenliği, kimsesizliği, kimliksizliği bu denli sarsıcı ve çarpıcı bir dille kaleme alan yazar pek azdır sanırım. Onu okuduktan sonra eskisi gibi bakamazsınız artık dünyaya, eski siz olamazsınız. Çünkü sevinçleri gibi acıları da ortaktır kadınların. Binlerce yıldır saklıdır kolektif bilinçdışımızda ve günün birinde tek bir söz, tek bir cümle ya da bir roman ulaşır o acıya ve kanatır hep aynı yerden yaralarımızı. 

İlk romanı Büyük Defter 1986 yılında yayımlanmış Agota Kristof’un, Kanıt 1988, Üçüncü Yalan ise 1991 yılında. Türkiye’de ilk baskıları Afa yayınları tarafından yapılmış. Yıllar sonra (2010) Yapı Kredi Yayınları tarafından üçleme halinde basılmış kitaplar, çok da iyi yapılmış. Hemen ardından Dün’ü yayımlamış YKY. (2011) Ben de aynı kronolojiyle okudum. Zaten onun bir romanını okuyup da diğerlerine kayıtsız kalmak imkânsızdır. Büyük Defter’e başlayan hiçbir kitapsever orada kalmamıştır, eminim. Üçlemeyi bitirmiştir soluksuz. Çünkü kurguyla olgunun, gerçekle yalanın, hayalle hakikatin, normalle deliliğin birbirine karıştığı şok edici romanlar bunlar. Otobiyografik yanları da var kuşkusuz ve bu yandır elbet, aynı zamanda onları eşsiz ve benzersiz kılan.

Devamı