Bir bilim kadının ilham verici öyküsü: Sevgili Katalin Karikó

Yazar: Esin Şenol 

Bugünlerde hem terk ettiği ülkesi, hem onu işten atan üniversite onunla övünme yarışındalar

Bir tarihe sahip olmak ancak o tarihin öznesi ve yazarı olanlar için ödül olabilir.

Pandeminin en ürkütücü zamanlarından birinde yaptığım bir konuşmama şöyle başlamıştım.

“Her şey değişiyor, hiçbir şey aynı olmayacak artık. Tanıklık ettiğimiz şey eşsiz. Bize de mümkünse not almak ve düşmek düşüyor.”

Salgının ölümcül ve önlenemez olduğu, tek önlemin de en iyi ihtimalle evden çıkmamak olduğu, bilinmezlerle dolu, bir sonu olup olmadığının dahi öngörülemediği çok zor zamanlardı.

Bu cümleden sonra, sözlerimi ürpererek dinlemeye başlayan bezgin, dinleyecekleri kötü şeylere karşı “hazır ol pozu”na geçmiş çoğu genç olan salondaki izleyicilerin gözleri merakla ışıldamaya başlamıştı.

Bir son değilse de bir çıkışın olacağına dair ilk ipuçları ise, Eylül 2023’te Nobel Tıp Ödülünü alan mRNA teknolojisiyle geliştirilen aşının insan çalışmalarından gelmeye başladı.

Hemen sonrasındaki günlerde aşı uygulanılmaya başlanıldı ve milyonlarca hayat kurtardı.

Dahası insanlığı şimdi bu tünelden çıkaracak olan bu buluş, bize gelecek yüzlerce yıl boyunca en umutsuz kapıları da açacaktı.

O günlerde sürekli izlediğim yabancı basın kaynaklarından birindeki şu başlık ilgimi çekti.

Yazının tarihi 2 Aralık 2020 idi.

Kefaret: Bir bilim insanının mRNA’ya olan sarsılmaz inancı dünyaya nasıl bir Covid-19 aşısı sağladı?”

Gerçekten tarihsel bir olayın içinden geçiyoruz.

Bu bilim kadının iradesi ve iyimser inadı bana Gramsci‘nin şu sözünü hatırlatıyor:

“Aklın kötümserliği, iradenin iyimserliğidir.”

Tam kırk yıl süren bir yılgınlığa düşmeme, pes etmeme hikâyesiydi bu.

Pandemi, deyim yerindeyse “koşulların zorlayıcı gücü” oldu.

Pandemi nedeniyle nihayet gerekli yatırım yapılan bu buluşu için kariyer yolunda, işinden atılmak, göç etmek dahil, türlü engeller ile karşılaşmış olan Kariko, aşı çalışmasının son aşamasında, yüzde 90 etkili bulunmasını “adeta nefessiz kaldım” diye anlatıyor.

Karşılaştığı zorluklara, gripten, kansere, felce tedavi edebileceği hastalıkların hayaliyle dayanıyor.

Kendisiyle 2020 yılında yapılan o röportajda “Çalışmayı hep çok sevdim, düşünce kalkmayı bildim” diyor.

Ekibimizdeki Resul Hoca (Prof. Dr. Resul Karakuş, İmmunoloji) “İlk kez bir Nobel ödülünü hem de 2 yıl önce tahmin ettim” diyor ve Kariko’yu Charles Dickens romanlarının kadın kahramanına benzetiyor.

Her şeyin birbiriyle ne denli bağlantılı olabileceğine dair yürek soğutan bu evrensel öykü beni çok etkiliyor.

Jung yaşasa nedensellik içeren bu eş zamanlılıklar ile büyülenirdi zannederim.

Pandemi gibi küresel bir felaketteki bu ışık Macaristan’daki küçük bir kasabada parlamaya başlıyor.

Katalin Kariko, doğaya ve biyolojiye olan tutkusunu tümüyle moleküler biyoloji ve mRNA’ya yöneltiyor.

Çalışmalarına ilk olarak 1978 yılında Macaristan’daki Szeged Üniversitesi’nde bir laboratuvarda başlıyor.

 1985 yılında o laboratuvardaki görevi sona erince ABD’ye taşınıyor.

Ama bir süre sonra görev yaptığı Pensilvanya Üniversitesi tarafından önce mali desteği kesiliyor sonra da görevine son veriliyor.

Bugünlerde hem terk ettiği ülkesi, hem onu işten atan üniversite onunla övünme yarışındalar.

Pek çok hastalığın sağaltımında çığır açacak bir buluş olacağına inancını hiç yitirmediği mRNA’nın uygulanabilir sentetik bir molekül haline getirilmesindeki en önemli pürüz de yollarının kesiştiği meslektaşı Drew Weissman tarafından çözülüyor.

Bu sonuca dair makale 2005 yılında yayımlanıyor ve Kariko 2013 yılında Almanya’daki Biontech firmasına katılıyor.

Nobel Tıp Ödülünü de Weissman ile paylaştı.

Aşı şimdiye kadar bulunan en etkili aşı ve MS (multiple skleroz), kanser, felç gibi pek çok hastalığın sağaltımında etkili tedavilerin bulunmasına olanak sağlayacak.

Kariko aynı zamanda diğer tüm aşılardan güvenli olduğuna inanıyor, çünkü molekül kendini çok hızlı imha ederek geride bağışıklıktan başka bir kalıntı bırakmıyor.

Aşıdan önce daha çok kanser araştırmaları üzerinde yoğunlaşan Biontech firmasının sahibi olan iki Türk araştırıcı, Özlem Türeci ve Uğur Şahin de, Kariko’da buluşlarının peşinde bilimin evinde konaklamış, yuvaları bilim olan göçmenler.

Bilimin kudreti ve evrensel oluşuna dair önemli bir yolculukları var.

Kesişen yolları tıp disiplinin geleceğine ve haliyle insanın sağlıklılık durumuna ve yaşamak maceramıza büyük etki yapacak.

Kızının iki altın madalyalı bir kürek takımı sporcusu olması, eski bir yazımdaki şu sözü çınlatıyor:

“Mitokondrilerimizin DNA’sı annelerimizden ve bu kudretli bir enerji.”

(Mitokondriyal Havva, Esin Şenol, 14 Mayıs 2023, T24)

Kariko, Nobel kazandıktan sonra yaptığı röportajda kendisi çok etkileyen bir kitaptaki mantradan söz ediyor.

Kitap, Kanadalı ama Macar kökenli bir bilim insanı olan Hans Selye‘nin.

Macarcaya çevrilmesi ve Kariko’ya ulaşıp onun yaşamının mantrasını bulması da bu yüzden yani aynı memleketten olmalarından.

Mantra şu; ” yalnızca değiştirebileceğiniz şeylere odaklanın”

Kariko’nun gençlere bir çift sözü de var:

“Pek çok genç, arkadaşlarının veya meslektaşlarının kendilerinden daha az emekle ve daha hızla ilerlediğini görerek pes ediyor. Ama bunu değiştiremezsiniz. Ben de işten çıkarıldığımda üzülerek ve ‘Neden ben?’ gibi şeyler söyleyerek zaman harcamadım. Harcamanız gereken tüm enerjinizi, Sırada ne var? Ne yapabilirim? sorularına odaklayın.”

Hafızalarımızı donatacak ne esaslı bir hakikat sundun bize sevgili Katalin….

Murathan Mungan‘ın, daima baş ucumda duran o eşsiz kitabı “Çağ Geçitleri” şu cümleyle biter:

“Birazdan geliyorum lafını unutma…” 

Kaynak T24