Deneysel bir işe kalkışacağım ve 8 çizgi 7 harf 2 sayı ve 1 nokta ile taslak oluşturacağım:
Bunun için; Dosya kâğıdının üst orta kısmından başlayarak aşağıya kadar bir paralel çiziyorum. Paralelimin üst ve alt uçlarını yatay çizgilerle kapatıyorum. Yine paralelin içine yatay üç çizgi daha konduruyorum ve oluşan gözlerden her birine bir harf yazıyorum:” T-U-N-A”!
“ Tuna nehriiii akmam diyooor”…Evet bahsi geçen o Tuna… Kolayca tahmin edilebileceği üzere; yatay çizgiler de nehrin üzerindeki köprüleri temsilen oradalar!
Kağıdın soluna “B” , sağına da “P” yazıyorum. Tuna bu güzel kenti Buda ve Peşte olarak ikiye ayırıyor. Buda tepelik. Karşı yaka Peşte ise; yazdığım-çizdiğim dosya kağıdı gibi, dümdüz.
Şimdi de sağa, Peşte bölümüne bir yay çizeceğim. Yayın uçları Tuna nehrinin üzerindeki en üst ve en alttaki köprülere kavuşacak… Büyük Bulvar biraz yamuk oldu. Her hangi bir yerine iki sayı yazıyorum: 4 – 6. Çünkü, Büyük Bulvar’da 4 ve 6 numaralı sarı tramvaylar işliyor.
Bulvarın ortalarında bir yere bellek olması için koyuca bir nokta koyup üstüne de “ F” harfini iliştiriyorum.
Ne etti? “Paralel ve eğri çizgi de dahil toplam 8 çizgi… 7 harf… 2 sayı… 1 nokta. İşte Budapeşte!
Taslağım epey eleştiri kaldırır elbet. Tuna nehrinin üzerindeki bütün köprüler bu kadar değil. Nehrin üzerindeki adalar benim taslakta gözükmüyor. Koyu nokta ile işaretlediğim Blaha Lujza meydanı bulvarın o kadar ortasında olmamalıydı. Vesaire, vesaire.
Malum muhabiriniz S.D. Peşte’den bildiriyor. Bu sebeple Peşte’yi anlatayım istiyorum. Ama “yazının götürdüğü yere” gitmeyeceğimizin de garantisi yok… Nerde kalmıştık? Taslakta Büyük Bulvar’ın tam orta yerine bellek olarak koyduğum noktada.
Blaha Lujza meydanı Peşte’de merkez diyebileceğimiz pek çok yerden yalnızca biri. En işleklerinden. Meydan ismini Macarların ünlü tiyatro sanatçısı Blaha Lujza’dan alıyor. Benim için ise adı: Afife Jale Meydanı. Nihayetinde ikisi de kadın ve tiyatrocu.
Bakınız: Lujza Blaha – Adını meydanlara veren sanatçı>>
Yerlileştirme sanırım bir çeşit ihtiyaç … Lajos isminde bir arkadaşım vardı, Türklere kendisini Lütfü olarak tanıtırdı. Keza Maria’nın kendisine Meryem adını taktığına şahidim… Bu ve benzeri konuya uzak bağlantılarla Blaha Lujza meydanı yerine Afife Jale Meydanı diyebileceğimi düşünüyorum.
Tekrar taslaktaki “F” harfine dönelim. Dikkatli gözlerden kaçmamıştır o “F”. Kısaca taslakta“ F” olarak yer alan Fırat, benim arkadaşım. Meydanda, tramvay durağının tam arkasındaki büfede döner kesiyor. Bu yazıda yer alma nedeni çoğunlukla kullanacağım anahtar sözcük; “Fırat’ın orası”.
Yanlış anlaşılmasın Fırat büfenin sahibi değil çalışanı. Döner yemiyorum ama bazen çorbaya giderim. Sıcak yaz akşamlarında büfenin önündeki plastik masalara oturup serinlemişliğim de çoktur. Yirmi dört saat açıktır, geleni gideni boldur. Haydi oldu olacak adını da yazayım:” Babam Büfe”.
Gecenin üçünde büfenin önündeki masaya kurulmuş, Taksim Meydanı’nda Bambi ’deymişim ya da Kızılkayalar’daymışım hissi ile otururken, sarhoşun birinin ağzında yuvarladığı Macarca kelimelerle yanılsamamdan uyanmışlığım da vardır. Fırat’ın döner tezgâhının ardından adeta uçarak üzerime düşmekte olan sarhoşla aramda kalkan oluşturduğunu da anmalıyım. İşte böyle çoğu gece Fırat’ın sağladığı güven ve rahatlık içinde ayyaşlara, fahişelere, cücelere, travestilere, turistlere, asyalılara, dövmeli vücutlulara bakar dururum.
Meydan gece ne kadar cazibeli ise gündüz o kadar işlevlidir. Yok yoktur. Beyaz eşya mı lazım; “Fırat’ın ordan” az gidince… sırtını “Fırat’ın oraya” ver, sola doğru, Türk Marketine gider gibi… Döviz mi bozulacak; Fırat’ın hemen yanındaki dükkan. Yara bandı mı alınacak; tamam, o da var. Dövizcinin yanındaki eczanede. Ama yara bandı ne demekti, diyecek olursan , Fırat’a soracaksın. Sesleniver:
– Abi, yara bantı nasıl deniliyor?
– Sebtapasz!
Döner keserken bağırır ardın sıra… Peki ayakkabıya tabanlık? Fırat’ın karşısındaki modern AVM’nin içinde, Alman ayakkabı mağaza zinciri var, orada bulunur. Ekmeği meydanı dönünce köşedeki Corvin’in içinden almak lazım. Oranınki güzel oluyor. Corvin dediğim AVM’lerin en dinazoru. Kaçmış kadın çoraplarının onarıldığı tamircisi, demode konfeksiyon ürünlerin satıldığı giyim mağazası ile sosyalist dönemden kalma Retro bir alışveriş merkezi. Corvin’in hemen önündeki alanda soğuk günlerde evsizlere çorba dağıtılıyor. Velhasıl güzeldir bizim Blaha-Afife. Bekleriz.
Sunahan Develioğlu – Türkinfo
Çok güzel, kendimi orada hissettim. Muhakkak geleceğim. Herhalde hep Fırat’ın orda takılırım….