Dr. Mark Hyman: Bu hafta travma hakkında konuşacağız. Hoş geldiniz Dr. Gabor. Kitaplarınızda bir tanım var: Travmanın yaşadığımız şeylere göre değil bizim onlardan çıkardığımız anlama göre belirlendiğini söylüyorsunuz. Bu kanıya nasıl vardınız? II. Dünya Savaşı döneminde Macaristan’da doğdunuz, Nazi rejimi vardı, siz de bir Yahudisiniz. Yani travmanın içine doğdunuz. Kendi travmanızın kültürel boyutunu nasıl fark ettiniz?
Dr. Gabor Maté: Travma deyince çoğumuzun aklına doğal felaketler, anne-baba ölümü, ya da cinsel, duygusal, fiziksel istismar gibi büyük felaketler geliyor. Travma sözcüğünün gerçek anlamı “yara” ve insan çok farklı şekillerde yaralanabilir. Özellikle bir çocuğun yara alması için büyük olaylara gerek yok. Anlaşılmak ve saygı görmek gibi temel ihtiyaçlarının karşılanmaması bile yetebilir. Dolayısıyla travma başımıza gelen şeyler değil içimizde gerçekleşen bir durum. Travma aslında içimizde tuttuğumuz yara demek ve yaşadığımız olaydan ibaret değil. Aslında böyle olması daha iyi. Çünkü geçmişte başıma gelenleri değiştirememem ama kendimi değiştirebilirim.
Üstelik çevreye göre de belirleniyor. Örneğin otoimmün hastalıkların yüzde 80’i kadınlarda görülüyor. Bu çok büyük bir gizem. Çünkü 1930’larda bazı rahatsızlıkların cinsiyet dağılımı eşitti. Şimdi ise kadınlar büyük çoğunlukta ve bunu sadece genetikle, hava durumuyla veya gıdayla açıklamak mümkün değil. Ne değişti? Belki de kadınlar ailenin ve çoğu zaman eşinin duygusal yükünü taşımanın yanı sıra artık iş hayatında da yer aldığı içindir. Stres arttıkça insanlar yalnızlaşıyor. Yani hastalıklar kişinin bireysel biyolojisine bağlı olgular değil, toplumsal ve kültürel çevre, ekonomi, siyaset, kişinin ilişkileri ve kuşaklara dayanan tarihi de dahil olmak üzere birçok faktörün sonucu. Batı tıbbının yaptığı gibi zihni bedenden ve bireyi çevreden ayırmak kesinlikle bilimsel değil ve yararsız bir yaklaşım. Sağlığı belirleyen toplumsal etkenler var. Aynı kentte yaşayan kişilerin yaşam beklentisi ekonomik durumlarına göre 30 yıl farklılık gösterebiliyor.
Kadın olmak başlı başına risk