Béla Bartók 1881 yılında müzik aşığı bir ailede doğdu. Bir okul müdürü olan babası piyano ve çello çalıyor, besteler yapıyor, amatör bir orkestra yönetiyordu. Bir öğretmen olan annesi de çok iyi piyano çalıyordu. Böyle bir ortamda büyüyen Béla Bartók XX. yüzyıl Macar müzik hayatının en önemli ismi olmasının da ötesinde sanatı ve bilimsel araştırmalarıyla Avrupa kültür hayatına da çok büyük etki yaptı.
Béla Bartók daha küçük yaşlarından itibaren müziğe olan olağanüstü yatkınlığıyla ailesinin dikkatini çekmişti. Daha dört yaşındayken kulaktan dolma öğrendiği 30 parçayı tek parmağıyla tuşlara dokunarak çalabiliyordu.
1899 yılında Peşte Müzik Akademisine yazıldı. Mükemmel bir eğitim alan Béla Bartók, daha öğrencilik yıllarından itibaren halk müziğine de ilgi duymaya başlamıştı. Bu alanda XX. yüzyıl Macar müzik dünyasının diğer ünlü ismi Zoltán Kodály ile birlikte çalışan Béla Bartók kısa sürede Macar halk müziği araştırmalarından çevre ülkeler halk müzikleri derlemelerine yöneldi.
1908’den itibaren çevre ülkelerden de müzik derlemeye başladı. Küçük köyleri yerleşim birimlerini dolaşarak 3500 Roman ve 3200 Slovak ezgisini derledi.
Bir virtüöz olarak ne kadar çok tutuluyorsa, bir besteci olarak da o kadar az anlaşılıyordu. Kendine özgü tempolu ve dissonant atmosferdeki eserleri dönemin müziğine aykırıydı. Eserlerinde sık sık halk motiflerini kullanması da o günlerdeki müzik alışkanlıklarına ters bulunuyordu.
1910’lu yıllardan itibaren artık büyük eserlerini de bestelemeye başlamıştı. Ancak 1911’de bestelediği “Mavi Sakallı Prens” tam da dönemin müzik zevkine denk düşmediği için ancak 1918’de Budapeşte Operasında vizyona girecekti.
1913’de derlemelerine Arap dünyasında devam etti. Kuzey Afrika’ya gitti. Birinci Dünya savaşı ve ardından Macaristan’da gündeme gelen Konsey Cumhuriyeti onun yaşamında da politik ve toplumsal dalgalanmalara neden oldu. Ülkeyi terk etmeyi de düşündü.
Diğer önemli ve dünyaca ünlü eseri olan Harika Mandarin’i de bu yıllarda tamamladı.
O yıllarda Macaristan’daki siyasi rejimle çok anlaşamasa da, çalışmaları toplumsal bir takdirle karşılanıyor ve izleniyordu. 1930’da dönemin en büyük ödüllerinden olan Corvin ödülüne layık görüldü. Ancak ödül törenine katılmadı.
1935’de Macar Bilimler Akademisi üyeliğine kabul edildi. Artık olgunluk dönemindeydi. Halk müzikleri üzerine derlemelerini düzenliyor, Avrupa’nın büyük merkezlerinde konferanslar veriyordu.
Ve işte kariyerinin zirvesindeyken 1936’da Türkiye’ye müzik derlemeye gitti. Her zaman olduğu gibi, bu yolculuna da çok ciddi bir şekilde hazırlandı. Türk müziği üzerine plaklar edindi. Türkçe öğrenmeye başladı ve İstanbul konservatuarının öğrencileri tarafından hazırlanan derlemeleri dinledi.
1936 yılının 16-29 Kasım tarihleri arasındaki yolculuğuna Türk müzik adamları da eşlik etti. Özellikle kendi eşi de Macar olan besteci müzik adamı Ahmed Adnan Saygun bütün yolculuğunda hep yanında oldu. Bu kısa süre içinde 14 yerleşim birimini ziyaret eden Béla Bartók fonografla türküleri ses kayıt silindirlerine aldı.
Béla Bartók bu ziyaretinden çok önemli sonuçlar çıkaracaktı. Nyugat dergisinde yayınlanan anılarında Türk müzik motifleri ve Erdel ve Moldva’daki Macar müzikleri arasında bağlantı kuracak bu motiflerin bin yıl öncesinin Türk müzik tarzının devamı olduğunu söyleyecekti.
Béla Bartók ikinci dünya savaşı yaklaşırken Macaristan’da güçlenen faşizmin etkisiyle savaşın ilk yıllarında Macaristan’ı terk etti, ABD’ye yerleşti.
1945 yılında, 64 yaşındayken New York’ta hayatını kaybetti. Kararlı bir demokrat olan Béla Bartók vasiyetnamesinde şöyle diyecekti: “Macaristan’da Mussolini ve Hitler adı verilen meydanlar varken, benim adım hiç bir sokağa, meydana verilemez. Onların heykeli varken, benim heykelim kitabem dikilemez”.
Bugün Budapeşte’nin önemli bulvarlarından biri onun adını taşıyor. Macaristan’ın pek çok meydanında heykeli var. Klasik müzik üzerine yayın yapan devlet radyosunun adı Bartók radyosu.
Bu büyük müzik adamı sadece Macaristan’da da değil. Brüksel’den Londra’ya, New York’tan Osmaniye’ye heykelleri, kitabeleri ve adına açılan müzelerle anılıyor.
Türkinfo
Macaristan Ankara Büyükelçiliğinin desteğiyle hazırlanmıştır.