“Gabor Schering adlı bir Macar siyaset bilimci, ülkesi Macaristan’ın görünürde liberal-demokratik bir konsensüsten liberalizme ve değerlerine düşman bir seçim sistemine kaymasının nedenlerini (Demokrasi: Otoriter Kapitalizm ve Macaristan’da Birikim Durumu,” Belgrave, 2020) adlı kitabında ele alıyor. Schering, kısaca, küreselleşmiş kapitalizm çağında siyasi liberalizmin krizinin, tarihsel olarak burjuvazi ile işçiler arasında oluşmuş olan liberal konsensüsün “maddi temeli” kaybetmesi olduğunu söylüyor. “
Streeck, AB’ye karşı halk öfkesinin, neoliberalizmi herkese dayatan ve böylece kendi kaderinizi belirleme yeteneğinizi kısıtlayan bu “sınırlama/limit”e karşı olduğunu savunuyor.
İslam Özkan’ın Amir Muhsin’den çevirisi
Alman iktisatçı Wolfgang Streeck, Avrupa Birliği’nin neden farklı toplumsal kesimler tarafından giderek daha fazla reddedildiğine ilişkin analizinde, halkın bu kesimlerinin öncelikle “liberalizme” veya “elitlere” karşı oldukları veya kültürel izolasyonu savunan milliyetçi bir saplantıya bağlı oldukları için AB’ye düşman olmadıklarını söyler. Streeck’e göre tüm bu eğilimleri güçlü bir siyasi karaktere büründüren şey, AB’nin kıta Avrupasında halklar için neoliberalizme karşı bir “mekanizma”ya veya bir “koruyucu”ya dönüşmüş olmasıdır. “Geçmişte” diyor Streeck, “birliğin belirli alanlardaki (enerji, kömür, teknoloji vb.) kooperatif kurumları, ülkeleri birleştirmek ve değiştirmek için değil, her Avrupa ülkesindeki ‘ulusal’ kalkınma modellerini desteklemek ve güçlendirmek için kuruldu. Bugün, birliğin örgütsel anlamda birincil işlevi, “üç özgürlüğü” (insanların, malların ve sermayenin serbest dolaşımı) korumak ve herhangi bir ülkenin bunları ihlal etmesini önlemek, kendi şirketlerine tavizler koparmak, belirli bir ülkenin küreselleşmiş pazara entegrasyonunu engellemek ve bağımsız bir para sistemi yaratmaktır.