Dünyanın yaşayan en iyi keman sanatçılarından biri olarak anılan Roby Lakatos: “Belli bir üne kavuştuysam, bunun sebebi yola çıktığım yıllarda, alışılmışın tamamen dışında, ezberleri bozan bir stilde çalmamdı. İnsanları cezbeden buydu. Bir anlamda kafelerde çalınan Çingene müziğini ben sahneye taşıdım. Bugünden geriye bakarsam, tanınmamı da Çingene müziğine getirmiş olduğum bu taze soluğa borçluyum.”
Özgün sanatçı kişiliğiyle Çingene kemancı, klasik virtüöz, caz doğaçlama sanatçısı, besteci ve aranjör olarak tanınan, dünyanın yaşayan en usta keman sanatçılarından biri Roby Lakatos. 1965 yılında, Franz Liszt’in hakkında “Sihirli kemanından süzülen ahenkli notalar, büyülenmiş kulaklarımıza adeta bal çalıyor” diyerek söz ettiği ‘Çingene Kemancıların Kralı’ János Bihari’nin yedinci kuşaktan torunu olarak dünyaya gelen ve ailesinin müzik geleneğiyle yoğrularak büyüyen bir isim Lakatos. Devraldığı mirasa sahip çıkarak klasik müzik eserlerini, caz parçalarını ve anavatanı Macaristan’ın halk şarkılarını ustalıkla icra eden çok yönlü müzisyen kimliği ile dikkat çeken usta isim Tekfen Filarmoni’nin 5-6 Ekim’de İstanbul ve Ankara’da arka arkaya vereceği konserlerde sahne alacak. Daimî şef ve sanat direktörü Aziz Shokhakimov yönetiminde 5 Ekim’de İstanbul Zorlu PSM’de çalacak olan Tekfen Filarmoni, 6 Ekim’de de Başkent Kültür Yolu Festivali kapsamında CSO Ada Ankara’da konser verecek. Orkestranın, dünya çapında büyük beğeniyle takip edilen ünlü Macar keman virtüözü Roby Lakatos ve grubuna eşlik edeceği programda, dinleyiciler konuk sanatçı Göksel Baktagir’in kanunuyla Macarların geleneksel çalgısı cimbalom ile doğaçlama atışmasına tanık olacak. Biz de bu atışma öncesi usta kemancı Roby Lakatos ile konuştuk.
Nasılsınız? Bir üretici, bir müzisyen ve sanatçı olarak hayata dair kafanızı ne meşgul ediyor şu ara?
Son zamanlarda özellikle gençlere epey kafa yoruyorum ve vakit ayırmaya çalışıyorum. Çünkü Macaristan’da yeni bir vakıf kurdum ve bu sayede çok sayıda yetenekli genç ile beraber oluyorum. Bugünün dünyasında şunu fark ettim ki, genç müzisyenler için doğaçlama (improvisation) giderek önem kazanıyor. Bu beni çok mutlu ediyor çünkü doğaçlamanın hayatımda ve tabii sanatımda çok önemli, ayrı bir yeri var.
CANLI DİNLEMEYİ TERCİH EDEN KİTLE BENİM İÇİN CANDIR
Her şeyin dijitalleştiği ya da teknoloji bağlantısıyla esas formundan uzaklaştığı bir dönemde klasik müzik icra ediyor olmak, üstelik keman gibi bir enstrümanla bu özü korumaya çalışmak nasıl bir duygu sizin için?
Bana göre klasik müzik, daima klasik müzik olarak kalacak. Ancak şu da bir gerçek ki yeni icracılar, kemancılar ya da farklı enstrüman çalanlar, yeni tarzlar ve eğilimler sokmaya başladılar. Çokça değişiklik de getiriyorlar. Bir anlamda klasik müzik icracıları da doğaçlama yapar oldular, kendilerine has üsluplarıyla. Doğru, dijital çağda klasik müzik icra etmek bugünlerde değişik bir tecrübe! Artık herkes her yerde her şeyi dinleyebiliyor, herkes hakkında her şeyi bilebiliyor. Ancak ne olursa olsun, canlı dinlemeyi tercih eden önemli bir kitle var. Bu kitle benim için candır. Ben de klasik müzik çalmayı çok seviyorum ve aslına bakarsanız bundan neredeyse 35 yıl önce bu alanda, yani klasik müzik gibi formları en net, en belirgin müzikte doğaçlama yapan, eserleri değiştirerek çalan ilk müzisyenlerden biriyim. Demek ki bugünlermiş, yeni neslin bu stili daha çok benimseme zamanı.
ÇİNGENE MÜZİĞİNİ SAHNEYE BEN TAŞIDIM
Ünlü usta müzisyenlerin hakkınızda olumlu konuştuğu, “Dünyanın yaşayan en usta keman sanatçısı” olarak anılmak; hem geçmişiniz hem de aileniz itibariyle bu alanda doğmuş/yetişmiş biri olarak müzik yapmak özellikle yolun başlarında sizin için yorucu oldu mu?
Evet, çok meşhur bir kemancı ailesinden geliyorum. Soy ağacımızda baktığımızda, János Bihari’nin yedinci göbek torunuyum. Ailemizde çok sayıda kemancı arasında, dünyaca ünlü olan amcam Sándor Lakatos idi, Bihari’den sonra. 50’li yılların başında ilk kez o bir çingene orkestrasının lideri olarak klasik müzik icra etmiş ve büyük ün kazanmıştı. Doğal olarak daha küçük yaşta benim de müzisyen, kemancı olacağım aşikârdı! Babam dâhil ailenin tüm üyeleri sürekli seyahat eder, turneden turneye koşuşturur, yurt dışında konserler verirdi. Bu yüzden 19-20 yaşımda Belçika’ya taşınarak kariyerime başlamam bana son derece olağan gelmişti. Kesinlikle ‘dünyanın en iyi kemancısı’ olduğumu düşünmüyorum, hem de hiç! Belli bir üne kavuştuysam, bunun sebebi, yola çıktığım yıllarda, alışılmışım tamamen dışında, o zamanki ezberleri bozan bir stilde çalmamdı. İnsanları cezbeden buydu. Kafelerde çalınan çingene müziğini ben sahneye taşıdım. Bunu yaparken de insanların dikkatini iki saat boyunca üzerimizde tutabilmek için birtakım değişiklikler, yenilikler getirmek zorundaydık. Bu sayede kendi müziğimizde birçok şeyi değiştirerek, klasik anlamdaki çingene müziğinden bizzat Roby Lakatos ismiyle özdeşleşen bir nevi füzyon doğdu. Bugünkü gençlerin de bu istikamette devam ettiğini görmek beni mutlu ediyor. Temel öğeleri çingene müziği, Balkan ezgileri ve klasik müzik olmakla beraber, içinde sonsuz olasılıklar barındırıyor. Örneğin en son ‘element’ olarak üç yıl önce Dr. L. Subramaniam ile yapmış olduğum bir kayıtla beraber Hint müziği de artık müziğimizin bir parçası halinde geldi. Bunun yanında, Flamenco ya da Mariacchi müziği ve elbet tangodan da çok şey bulabilirsiniz müziğimde. Dediğim gibi, bugünden geriye bakarsam, tanınırlığımı çingene müziğine getirmiş olduğum bu taze soluğa borçluyum.
Yeniden anavatanınız Macaristan’a döndünüz, nasıl oldu bu?
Pandemiden hemen evvel yeniden Macaristan’a taşındım. Kızlarımdan biri evlenip memlekete döndü. İki de torunum doğunca, kızıma yardıma giden eşimi göremez oldum. En iyisi ben de taşınayım dedim. Pandemi başa gelince, orada çakıldım kaldım! Şaka bir yana sıkı bir Budapeşte aşığıyım. Ama Brüksel’e de çok sık gidiyorum, çünkü orada da ciddi bir dinleyici kitlesine sahibim.
TÜRK DİNLEYİCİSİ ÖNÜNDE ÇALMAK BİR ARMAĞAN GİBİ
Yeniden Türkiye’de, Ankara ve İstanbullu dinleyicilerinizle buluşacak olmak size ne hissettiriyor?
Türkiye’de çalmak her seferinde büyük bir keyif benim için, gerçekten. Şunu da söylemeden edemeyeceğim, Belçika’da çok Türk tanıdığım var. Dinleyicilerim arasında da öyle. Sadece İstanbul ya da Ankara’da değil daha başka birçok kentte de konserler verdim. Sonuncusu yaklaşık dört sene önceydi ve özledim! Türk dinleyicisi önünde çalmak bir armağan gibi, o nedenle elimiz boş gelmeyeceğiz, repertuvarda birçok yenilik olacak. Konserlerimde en sevdiklerimin arasında Türkiye ve Balkanlar var. Neden derseniz, seyircinin daha canlı, daha interaktif olması çok hoşuma gidiyor. Beni iyi bildikleri için Benelux ve Londra’nın bendeki yeri ayrı, bir de Meksika!
HAYALİMDE BİR ROBY LAKATOS FESTİVALİ VAR!
Gerçekleştirmek istediğiniz bir hayaliniz var mı?
Olmaz mı, çok hayalim var. Bir hayli hayalperest biriyim. Bir kere, nereye gitsem, daimi olarak yeni sesler, ezgiler peşindeyim. Ama somut bir örnek vermek gerekirse, kurduğum vakıf aracılığıyla 2019 yılında ilk kez düzenlediğim keman yarışmasının yeri çok özel. Dünyanın ilk doğaçlama keman yarışmasıdır çünkü. Ne yazık ki büyük başarısına rağmen pandemi nedeniyle duraksatmak zorunda kaldık, umarım bu kış ikincisini düzenleyebileceğiz. Sonra bir Roby Lakatos Festivali var hayalimde, dünyanın her yerinden, en iyi müzisyenlerinin katılacağı. Bir de tabii yeniden bol bol seyahat edebilmek. Meğer ne çok özlemişim havalimanlarında, omzumda kemanla uçaklara yetişmeyi!
aksam.com.tr/cumartesi/roby-lakatos