İlber Ortaylı, Kanuni’nin hayatını kaybettiği Zigetvar seferini yazdı
Kanuni Sultan Süleyman’ın 450 yıl önce hayatını kaybettiği Viyana seferini köşesine taşıyan tarih profesörü İlber Ortaylı, “Cihangir Padişah’ın ölümü, iç karışıklık tehlikesine karşı gizlendi. Cesedin iç organları tahtın altına gömüldü, naaşı bir biçimde tahnit edildi” dedi. Kanuni döneminin İstanbul’unu da anlatan Ortaylı, “İstanbul, görkemli kamusal yapıların; bir yandan da mütevazı devletlu konakları ve ahşap yapıların şehriydi. Türkler güzel yemek yiyordu, güzel giyiniyordu. İstanbul’un kadınları, şehri gezmekten zevk alıyorlardı. Bütün şehrin türbelerini, gayrimüslim ayazmalarını ziyaret etmeyi de iş edinmişti. Erkek cemiyeti ile kadın cemiyeti birbirinden ayrıydı ama kimse kafes arkasında yaşamıyordu” dedi. Ortaylı, yazısında “Kanuni’den sonra İstanbul, zaferle dönen ordunun mehter nöbetini, gemilerin selam toplarını özler hale geldi ama tarih yürüdü. Şurası bir gerçek: Bugünün İstanbul’u, Kanuni devri İstanbul’unun mirasına saygı duymuyor, hatta saygı duyduğunu tekrarlayıp duranlar daha da saygısız” ifadelerine yer verdi.
İlber Ortaylı’nın Hürriyet’in bugünkü nüshasında yayımlanan yazısı şöyle:
Zigetvar Kalesi de o arada fethedildi. Tekrar giydirilen naaşı tahta oturtularak muzaffer ordunun resmi geçidini selamladı. Dönüş yolunda “Hasta padişah arabasında seyahat ediyor” dendi.
Tam 450 sene evvel, 7 Eylül 1566’da Avrupa, Asya ve Afrika kıtasındaki son Roma İmparatorluğu’nun başındaki Muhteşem Süleyman, Otağ-ı Hümayun’da, yani ‘emperyal çadır’ın içinde ruhunu teslim etti. Osmanlı ordugâhında yer alan padişah ve başvezir çadırları neredeyse payitahttaki saray ve köşkler kadar, hatta bazı durumlarda daha da göz alıcıdır. En usta işlemeler, en muhteşem taht, kilim inceliğinde dokunmuş muazzam halılar bu otağı süsler. İçeri giren devletlular, hatta Erdel Kralı ve Kırım Hanı gibi bağımlı hükümdarlar, sefirler gerçekten de bir cihangirin huzurunda olduklarına inanırlar.
O gün o otağda ruhunu teslim eden padişah, 70 yaşını aşmıştı. Ama son ana dek seferdeydi. Avusturya Habsburgları ile yaşanan anlaşmazlıklar ve diplomatik gerginlikler devam ediyordu. Cerbe Adası’nın fethiyle yaşanan sevinç, 1565’te Malta kuşatmasının başarısızlığıyla gölgelenmişti. Padişah, stratejik bir hamle olarak, Macaristan sınırlarını Avusturya-Almanya blokuna, onların deyişiyle ‘Mukaddes Roma Germen İmparatorluğu’na karşı pekiştirmek niyetindeydi. Voltaire’in oldukça istihza ile kaleme aldığı Roma Germen İmparatorluğu’nu fiiliyatta bu hale getirenlerin başında Muhteşem Süleyman’ın 1526 Ağustos’undaki ‘Mohaç Zaferi’, koca Macaristan Krallığı’nı topraklarına katması, bugünkü Slovakya sınırlarının içine girmesi, Viyana’yı zorlaması bulunuyordu. Kanuni’nin tahta çıktığı anda zuhur eden Protestanlığı Almanların Katolik İmparatorluğu’nu zedelemek için herkesten çok desteklemesi, yine Kutsal Roma Germen İmparatorluğu’na güç kaybettiren esas olaylardı.
Padişah büyük bir strateji uzmanıydı. İspanya ve Germen bloku arasında sıkışan Bourbonlar Fransası’nın başmüttefikiydi. Bu ittifak aslında ta 1853-56 Kırım Savaşı ve Paris Kongresi’ne kadar devam etti.
Daha fazla >>>