Bir Pal Sokağı Çocukları gerçeği vardı zihnimde. Bir roman bile olsa elle tutulur bir gerçekti Pal Sokağı hayal dünyamda.
Şimdi yarım yamalak anılardan oluşan o puslu çocukluk döneminde, hayal dünyamı fetheden, yüzümde bir gülümseme ile hatırladığım bir kitap olmuştu.
En başta Kahraman Nemeçsek, Boka, Çele, Gereb, Kolnay ve diğerleri…
Henüz en büyük mutluluğun oyuncaklar ve salçalı ekmek olan o dönemde Pal Sokağı Çocukları bana yeni bir dünya kazandırmıştı. İçinden hiç çıkmak istemediğim, o karakterlerle beraber oynadığım, yaşadığım, korktuğum bir dünya çıkıvermişti karşıma. O dünyayı kaybetmeyi hiç istememiştim. Öğretmenin verdiği çarpım tablosu ödevini ezberlememeyi bile göze alarak okudum.
Öğretmen, problem sorduğunda ona Nemeçsek’i anlatmak istedim. Pal Sokağı Çocukları’nın yürekli hikayesini anlatmak istedim. Okul çabuk bitsin de eve gidip kitaba sarılayım diye dualar ettim.
Sonra bitti kitap gözümden süzülen yaşlar eşliğinde. Nemeçsek’e üzüldüm, terzi olan ailesine, arkadaşlarına, arsaya üzüldüm. Artık adını büyük harflerle yazmanın zamanı gelmişti: NEMEÇSEK
Yıllar sonra aldım elime bir kez daha okudum. Yine lezzetinden bir şey kaybetmemiş. Aynı masumluk, aynı samimiyet. Sadece sayfaları biraz yıpranmış o kadar.
100 yıllık bir roman Pal Sokağı Çocukları. Hiç eskimeyecek, nesiller boyu etkilemeye devam edecek.
Bir de Ekşi Sözlük’te bir entry çok hoşuma gitti, paylaşmadan da edemeyeceğim. Yazarı burayı olur da okuyorsa affola.
Blog> defterden notlar
’’Zaten şu dünyada iki Ferenc bildim. Biri Molnar, biri Puskas’’
2013-09-09