Atatürk, 1934 yılında Güven Mektubunu takdim eden Macaristan Büyükelçisi Jungerth Arnothy’ye şunları söyler: “Bu iki halk (Türkler ve Macarlar) tarih boyunca bir kere yan yana gelip akrabalıklarının farkına varsaydı, Doğu Avrupa tarihi çok farklı olurdu.” Yine, dönemin Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun’un soyadının, Erdel Macarlarından ve Hun Türklerinden geldiğini belirtmek amacıyla Atatürk tarafından verildiği söylenir. Gerçekten, birçok tarihçi Asya’dan Batı’ya doğru göç ederken Türklerle Macarların yüzyıllarca yan yana yaşadığını, birbirlerinden dil, kültür, günlük yaşam konularında yakından etkilendiklerini kaydetmiştir.
Macarların bize akraba derecesinde yakın, Atilla isminin bizdeki Mehmet kadar yaygın olduğuna, Macaristan’da görev yaptığım dört yıl boyunca hasbelkader tanıklık ettim. Efendiliği elden bırakmayan, disiplinli, terbiyeli, eğitimli, erdemli, çok okuyan bu halkı her zaman takdir ve saygıyla andığımı söylersem abartı sayılmamalı. Sokakta yüksek sesle tartışan, bağıran ya da kahkaha atan hiçbir Macar’a rastlamadığımı rahatlıkla söyleyebilirim. Birkaç yıl önce Macaristan’ın Türk Konseyine gözlemci üye olarak katılması da bütün Türk dünyasında sevinçle karşılanan önemli bir gelişme oldu. Bu gelişmenin hem Türk dünyası için hem de bu güzel Tuna boyu ülkesinin insanları Macarlar için kazanımlar sağlayacağına kesin gözüyle bakılabilir.