Nasip Kısmet: “Sözlerimizi tercüme etmek kolay olmuyor”

Seksendört’ten tanıdığımız Arif Erdem Ocak’ı uluslararası etnik caz grubu Nasip Kısmet vesilesiyle Dergy sayfalarında ağırladık. 

Sebla KOÇAN / sebla@dergy.com

Arif Erdem Ocak ismini yalnızca Seksendört grubuyla biliyor olmak aslında ona biraz haksızlık oluyor. Ankaralı müzisyen, bir süredir uluslararası bir etnik caz grubu olan Nasip Kısmet’le birlikte çalıyor. Aslında tek grubu bu da değil. Sanatçının Türkçe folk elektronik yaptığı bir grubu da var, yalnızca akustik gitar ve piyanoyla müzik yaptığı başka bir grubu da. Solo projelerini saymıyoruz tabii… Ocak’a göre bu üretken dönemin sebebi, 2010’dan beri yaşadığı Budapeşte’de olmak. Bir müzisyen için cennet, diye tanımlıyor Budapeşte’yi. Hemen her müzik türünün alıcısını bulmak mümkün, gönlünce canlı müzik yapmak da. Nasip Kısmet, bu yıl içinde üç şarkılık bir EP yayınladı. Malatya yöresinden “Bir Ay Doğar”, Yunus Emre’nin “Yalancı Dünyaya Konup Göçenler” ve Erzincan yöresinden “Yarım Senden Ayrılalı” gibi eserlerini yorumladılar. 12 şarkıdan oluşan albümleri de bitmiş çoktan. Tabii tamamen Türkçe şarkılar yapınca, sözleri öğrenmek isteyenler de oluyormuş ama “Tercüme etmeye çalışmak çok da kolay olmuyor”, diyor yetenekli müzisyen. Arif Erdem Ocak’ı yakalamışken bırakmadık ve hem onun hem de Nasip Kısmet’in gelecek planlarını konuştuk.

Merhaba… Seksendört’ün resmi olarak bitmesiyle birlikte Budapeşte’ye taşındığınızı ve Nasip Kısmet’in temellerini orada attığınızı biliyoruz. Neden Budapeşte’de yaşama kararı aldınız, halen orada mısınız? Yaşam nasıl orada, neler yapıyorsunuz?

Budapeşte’ye taşınmam 2010 yılına denk geliyor. Bu süre zarfında Seksendört ile çalışmalarımıza devam ettik. Benim gruptan ayrılmam 2016 yılına denk geliyor. O dönemde Amsterdam ve Budapeşte arasında gidip gelen bir hayatım vardı. Tekrar tamamen Budapeşte’ye dönüşüm 2019 yılını buluyor. Kendimi her zaman buralarda daha iyi ifade edebildiğimi düşünüyorum ve hayat tarzıma da uygun olduğu için Budapeşte’de yaşamayı tercih ettim. Burada hayat çok sakin ve bir müzisyen için cennet sayılabilir. Her akşam farklı mekanlarda performans yapma şansınız var. Çok yeniliğe açık, farklı müzik tarzlarının bir araya geldiği kompakt bir şehir. Nasip Kısmet’in temelleri de 2019 yazında Cem Aksel’in Budapeşte’ye taşınması ile atıldı. İlk başta Cem Abi ve ben grubu kurduk ve daha sonra Daniel ve Marton gruba dahil oldu. EP’yi bu dörtlü ile kaydettik.

Nasip Kısmet’in yanı sıra Wise Bird, Büyük Ağaç, AEO, Nardughan gibi başka projeler de yapıyorsunuz. Bize biraz anlatır mısınız tüm projelerinizi? Hangi projenizle ne çalıyorsunuz, enerjiniz tüm bunlara zaman ayırmaya nasıl yetiyor?

Aslında söz konusu müzik olunca asla enerjimi kaybetmiyorum. Motivasyonum her zaman yüksek oluyor eğer yeni bir şeyler yapacaksam. Tüm bu projelerin hepsi çok aktif işler yapmıyor ama hali hazırda hepsi ile farklı eserler üretiyorum. AEO su anda yeni 3 şarkılık bir EP kaydetti. Sly Judaş davul ve Kerem Tüzün başları çaldı. Kerem Abi uzaktan müziğimize çok büyük renk kattı sağolsun. Benim için rüya gibi bir şey bu kadar kaliteli müzisyenlerle çalışmak.

Nardughan; Aba Zsüffa ve Dexter ile başlattığımız Türkçe folk elektronik bir proje. Aba, burada çok ünlü bir grup olan Analog Balaton’un üyesi. Dexter benim tüm albümlerimi kaydeden çok yetenekli bir müzisyen ve ses teknisyeni. İlk yaptığımız demo ile Özora festivalinin dikkatini çekmiştik ama maalesef Çovid’den dolayı festival iptal oldu.

Büyük Ağaç; Akustik gitar ve piyano ile kaydettiğimiz ilk albüm 2014 kış ayında Ankara’da hayata geçirildi. Günce Işık ile beraber kaydettiğimiz bir albüm oldu. Bu sıralar Budapeşte’de başka müzisyenlerle yeni albümü kaydetmek istiyorum. Wisebird; Akos Voros, kendisi Analaog Balaton’un diğer üyesi 🙂 Akos ile müzikal zevklerimiz çok uyuştu ve bu uyumu yeni bir proje kurarak değerlendirmek istedik. Geçtiğimiz aylarda ilk şarkımızı bitirdik ve hali hazırda bir label ile anlaşma yaptık bile. Yakın zamanda şarkımızı paylaşacağız. Daha çok elektronik sound’da işler yapıyoruz.

Ve bunların yanı sıra kendi solo projem var ve diğer yandan Arif & Friends diye bir proje kendiliğinden doğal olarak oluştu:) Uzun zamadır cuma geceleri Friday Live Show with Arif diye bir organizasyon yapıyorum Budapeşte’de. Ben çalarken sahneye arkadaşlarımı davet ediyorum ve inanılmaz interaktif eğlenceli bir program oluyor. Her hafta full house konserler yapıyorum. Enerjimi buradan buluyorum diyebilirim.

Nasip Kısmet’in bu yıl içinde üç şarkılık bir EP’si oldu. Malatya yöresinden “Bir Ay Doğar”, Yunus Emre’nin “Yalancı Dünyaya Konup Göçenler” ve Erzincan yöresinden “Yarım Senden Ayrılalı” gibi eserleri yorumladınız. 2021 içinde başka hangi eserleri yorumlayacaksınız, bir sonraki projeniz ne olacak?

Nisan ayında 12 şarkılık yeni albümümüzü kaydettik ve içinde hem kendi şarkılarımızdan oluşan hem de Türk folk müziğininin önemli eserlerinden oluşuyor. Yakın zamandaki projelerimiz olabildiğince çok konser vermek.

Eski Anadolu mistisizmine ve felsefesine olan merakınız ne zaman, nasıl başladı? Dönemin şiir ve şarkılarını dinlediğinizde bunları Nasip Kısmet sound’uyla yorumlama fikri ilk nasıl ortaya çıktı?

Her zaman içimde bu sevgiyi, aşkı taşıdığımı biliyorum. Bu felsefe bu ruhani musiki, hoşgörü toprağı olan Anadolu’dan yükseliyor. İnsan gurbette olunca bunu daha iyi anlıyor. Ben aslında 2010 yılında Budapeşte’ye taşındığımda çok daha fazla ilgi duymaya başladım bu müziğe. Sadece müzik değil aslında; deyişler, nefesler, sufizm ,dervişler… Bunlara da merak sarmıştım. Anadolu müziğinin çok derin bir tarafı var, hiçbir müzikten bu duyguyu alamıyorum. Belki bu coğrafyada doğduğum için olabilir ama cidden diğer tüm dünya müziklerine de kulağımı kabarttım ve hiçbirisinde bizim müziğimizde olan naifliği, derinliği bulamadım. Bu zenginliği bir şekilde müziğime yansıtmak istedim ve ilk solo çalışmalarım bu şekilde başladı. Bazı eserleri solo akustik gitara adapte ettim ve kendi yorumum ile söylemeye çalıştım. Daha sonraları bunu hep bir grup ile daha yönlü bir şekilde duymak istedim ve Nasip Kısmet‘in temelleri böyle atıldı.

devamı>>>