Geçtiğimiz hafta sonu Macaristan Başbakanı Viktor Orbán’ın ulusal kalkınma ve küresel rekabet için gerekirse demokrasiden bile taviz verilebileceği yolundaki açıklamaları muhalefet tarafından ciddi bir şekilde eleştiriliyor.
Sol muhalefet partileri, sonbaharda yapılacak yerel seçimlerde özellikle Budapeşte’de iktidar partisi Fidesz karşısına tek bir adayla çıkabilmek için görüşmelerini hızlandırdılar.
Viktor Orbán, konuşmasında dünyada demokrasilerin ‘modasının geçtiğini’, özgürlükler temelinde yapılanan rejimlerin artık küresel rekabete dayanamadığını, dünyanın yeni yıldızlarının Türkiye’nin de içinde bulunduğu birkaç ülke olduğunu vurgulamıştı.
Türkiye örnek ülkelerden biri
Başbakan konuşmasında başarılı model olarak gösterdiği Çin, Hindistan Rusya ve özellikle de Türkiye’nin liberal demokrasiyi uygulamadığını, hatta çoğu kez bu rejimlerin demokrasi olarak bile tanımlanamayacağını, ancak sonuçta bu ülkelerin dünyaya kendi iradelerini kabul ettirerek ekonomik olarak da geliştiklerini söyledi.
Macaristan’da uygulanacak olan modelin liberal demokrasi değil, liberal olmayan demokrasi olduğunun altına çizen başbakanın bu kavramın içini nasıl dolduracağı konusu, sadece sol düşünürler değil, merkez sağın yazar ve düşünürleri arasında da tartışma yarattı.
Demokrasi tartışması
Başbakan Viktor Orbán liberal demokrasilerde güçlünün hep zayıfların üstesinden geldiğinin altını çizerek, geride kalan yirmi yıl içinde küresel anlamda pozisyon kaybeden Macaristan’ın ancak güçlü bir devlet yapısıyla kendini var edebileceğini savunuyor.
Bunun yolunun da kamu sektörünün geliştirilmesinden geçtiğini vurguluyor.
Orbán, Macar devletinin sadece Macaristan’da yaşayan insanların devleti olmadığını, aynı zamanda sınırların ötesinde komşu ülkelerde yaşayan Macar asıllıların hak ve çıkarlarının korunmasında da önemli işlevler üstlenmesi gerektiğini her fırsatta tekrarlıyor.
Bu durum ise Macaristan ve komşuları arasında sürekli bir potansiyel çatışma noktası oluşturuyor.
Başbakan, Macaristan’ın uluslararası rekabette var olabilmesi için gerekirse kolektif olarak bazı sıkıntıları geçici olarak üstlenmenin gerekli olduğunu söylüyor.
Sosyal refah devletinin geleceği
Macar başbakanı, sosyal refah devleti modelinin de artık geride kaldığının altını çizmekte ısrar ediyor.
İş ve çalışma temelinde bir toplum oluşmasının önemini vurgulayan Orban’ın bu düşüncesi, “işsizlik yardımı ve sosyal yardım” yerine bu hükümet döneminde başlatılan “kamu çalışanı maaşı” uygulamasında somutlaşıyor.
Bu uygulamaya göre eski dönemlerde sosyal yardım alabilen kesimler bugün artık yardım değil, kamu işçisi olarak çalışmalarının karşılığında sosyal yardıma denk düşen düşük bir maaş alabiliyorlar.
Burada “kamu işçisi” aslında sokaklarda ve parklarda çöp toplama ve çevre düzenleme işi anlamına geliyor.
Muhalefet bu konuşmanın ardından, aslında başbakanın yıllardır uyguladığı, ama çoğu kez eleştiriler karşısında reddettiği ilkeleri şimdi artık bir program olarak da deklere ettiği kanısında.
Muhalefete göre bu program Macaristan’ı kısa sürede Rusya gibi totaliter ya da Türkiye gibi yarı totaliter bir ülke haline getirebilir.
Muhalefet, bir ülkede sadece genel seçimlerin var olmasının, demokrasinin var olduğu anlamına gelmeyeceğini, hükümetin halka bilgi vermediği ve de serbest medyanın özgürce görevini yapamadığı koşullarda bu seçimlerin hep en güçlü parti olan “iktidar partisinin” zaferi anlamına geleceğini vurguluyorlar.
2014-07-31
BBC Türkçe