Macar parlamentosu Salı günü, AB’nin zorunlu mülteci kotası uygulamasını referanduma götürme kararı aldı.
Hükümet, Avrupa Birliği’nin üye ülkeler için öngördüğü “zorunlu kota” uygulamasını ulusal egemenlik haklarına yapılan bir müdahale olarak algılıyor ve egemenlik haklarından feragat etmenin ancak referandum yoluyla halktan alınacak yetkiyle mümkün olacağını savunuyor.
Eylül sonlarında ya da Ekim başlarında referanduma gidilecek ve hükümet halka “tek bir mülteci bile istemiyoruz” tavrını onaylatacak.
Kamuoyu yoklamalarına göre hükümetin “mültecilere hayır” politikası, halkın yaklaşık üçte ikisi tarafından destekleniyor.
Öte yandan, Macaristan’ın mülteciler konusunda referandum kararı alması Avrupa Birliği içinde ciddi tedirginlik yaratıyor.
Şu an yürürlükte olan Avrupa Birliği mevzuatına göre, Brüksel tarafından alınan zorunlu mülteci kotası gibi kararların üye ülkeler nezdinde veto edilmesi şansı yok.
Yani mevzuata göre tüm üye ülkelerin bu tür kararları uygulaması gerek.
Ancak Macaristan hükümetinin “mülteci kabulü ülkede nüfus ve etnik parametreleri değiştireceği için bu bir egemenlik sorunudur ve halka sorulması gerekir” tezi Avrupa’da pek çok ülkede prim yapıyor. Özellikle Vişegrad ülkeleri tarafından da destekleniyor.
Lüksemburg Dışişleri Bakanı Jean Asselborn, “Eğer Macaristan bu konuda referanduma giderse bu AB’nin sonu olur, çünkü Macaristan örneğini takip edecek çok ülke biliyorum” açıklamasını yaptı.
Asserborn’un kaygısı Avrupa’da başka siyasetçiler tarafından da paylaşılıyor.
Buna göre böylesi bir referandum, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin doğrudan ihlali ve Avrupa’nın temel değerlerinden biri olan dayanışmanın reddi demek.
Lüksemburg Dışişleri Bakanı’na göre Avrupa Birliği temel değerlerinin ihlaline izin veremez.
Asserborn, “Bu durumda bugünkü Avrupa Birliği ve Schengen dağılır, istemeyen gider, ama kalanlar daha küçük ancak daha sıkı bir birlik oluştururlar” diyor.
BBC