Yalan söylemeye gerek yok. Macaristan’a gelmeden önce Macar futboluyla ilgili bildiklerim Bir kaç macar futbolcu, Puskas, Feher’in ölümü, Pal Dardai, halı sahadaki kaleci halimin gerçek versiyonu eşofmanlı Kiraly, Fener’in 99 senesinde MTK’ya elenmesi ve 2009 da Semih’in 4 gol atıp elemesinden ibaretti. Bir de bikaç takım işte Ferencvaros,MTK,Videoton,Debrecen vesaire. Sonra burada bi taksiye bindim, şöför pek İngilizce bilmiyordu. Ayna da bir flama asılıydı sordum ne diye Ujpest dedi, derken yüzünden gurur okunuyordu adamın. Lig şampiyonlarına baktım Ujpest 1998’den beri şampiyon olamamıştı en son geçen sene Macaristan kupasını kazanmıştı.
Gittiğim ilk maç, Ujpest-Ferencvaros maçıydı. Havalar daha tam soğumamıştı, Ferencvaros’un adını biliyordum, Ujpest’i ise doğru dürüst bilmiyordum bile. Fikstüre baktım en yakında maç olarak o maç var. Hem bi Budapeşte’yi keşfedeyim hem de futbolla tanışayım dedim. Morlarla o gün tanıştım. Taraftar acayipti. Maçtan 2 gün önce falan stadın yerini öğrenmek için stada gittim, aslında asıl amacım forma koleksiyonu için forma almaktı ancak bulamadım. Maç günü stada giderken otobüsten indiğimde 4 kişilik bi aile gördüm. Baba ve oğlu önden yürüyor hararetli bir şekilde maçı konuşuyor, karısı ve küçük kızı da arkadan onlara yetişmeye çalışıyordu. Babaya stadın yolunu sordum, bilet almayı sordum. Çat pat İngilizcesiyle anlattı. Çok iyi insandı. Eskiden 2. ve 3. ligde futbol oynamış belli ki futbolu deli gibi seviyor. Hemen Macar futboluyla ilgili bildiklerimi sordum. MTK dedim, meh dedi. Ujpest-Ferencvaros buranın en büyük maçıdır dedi. Dedim Ujpest baya başarısız son zamanlarda stat boş olur mu, asla dedi. Bana bilet gişesini gösterdi ve şu bloktan al dedi, asıl taraftarlar orada olur. Adamı dinledim kale arkasından bilet aldım yerime geçtim. Ujpest taraftarını ilk kez o gün gördüm. Harbi baya sağlam taraftarlar. Bu arada forma mevzusundan başka yerlere geleceğim o olayı unutmadım. Neyse maç başladı daha dakika 2 de Ujpest gol attı stad yıkılıyor, yanımda iyi İngilizce bilen biri vardı devre arasında falan onla konuştuk. Jonathan Heris diye bi 3 numaraları var baya sağlam adam. Maça stoper başladı sol bek, sağ bek oynadı ön libero olarak bitirdi. Geleceği parlak olabilir. Lakin maç güzel bitmedi. Böde son dakikalarda 2 tane yazıp 2-1 mağlup uğurladı beni Ujpest’ten Oktogon’a doğru. Maç çıkışı İngilizce bilen bir kaç Ujpest taraftarına Oktogon’a nasıl giderim diye sordum anlattılar. Bir kız vardı 20 yaşlarında baya fanatik. Bana sordu nerden esti Türkiye’den Ujpest taraftarlığı. Dedim taraftarınız harika, bu kadar kötü zamanlarda bile takıma sahip çıkıyor. Hoşuna gitti yandaki arkadaşlarına Macarcaya çevirdi onlarda sevindi baya. Neyse otobüse sıkış tıkış bindim. Otobüste herkes beste söylüyor, sanki benim takımım son dakika da derbi kaybetmedi de şampiyon oldu. O zaman anladım bu insanlar skordan bağımsız seviyor renkleri, kıskanmadım değil. Hangimiz sadece renkler için bu kadar delice seviyoruz ki? Fenerbahçe’yi tutarken buna cevap vermek kolay iyi günde, kötü günde ama ne kadar kötü gün gördük ki? 3 Temmuz olaylarından bahsetmiyorum. Fenerbahçe 15 sene şampiyon olamasa yine 30 bin kişiye oynar mıydı? Çok zor bu sadece Fenerbahçe için değil, Türkiye’de taraftarlık algısı çok farklı. İtiraf etmek zor da olsa çoğumuz skor taraftarıyız. Bu adamlar ise renk taraftarı, arma taraftarı. Forma olayına şimdi geleyim. Ujpest Store iflas etmiş. Taraftarlar orjinal ürünler ve ULTRAS ürünlerini kendileri satıyor, bir de kulübün ufak bi internet satış sitesi var. Kulübü yaşatmaya çalışıyorlar yani. Baya da başarılı oldular bu maçtan çok sonra, Ujpest Fanatics Shop diye bi facebook sayfasıyla irtibata geçtim sağolsunlar kırmayıp ortak bi nokta da buluşup formayı alabildim. Ujpest’i cidden çok sevdim.
Gittiğim ikinci maç burada gördüğüm en soğuk günde, gidilebilecek en uzak stadyumdaydı. Yine maçtan 2 gün önce forma almak için stada gittim, bu sefer formayı buldum stadın ordaki dükkanda çünkü yine facebook saolsun dükkanın pazartesi ve perşembeleri sadece 16-19 arası çalıştığını öğrenmiştim. Perşembe günü gittim formayı aldım, cuma günü de Estonyalı kardeşim Karl ve sevgilisi Keli ile stadın yolunu tuttuk. Karl çok iyi çocuk, futbolu seviyor ama Estonya’da futbol pek olmadığı için aşırı ilgisi yok. Arada bana gelip Fener maçlarını da izliyoruz. Keli de her spora ilgili zira beden eğitimi ile ilgili bir bölümde okuyor. Neyse Honved maçına gittik, hava buz gibi. Götümüz dondu, Estonyalı arkadaşlar bile titriyor. Stadda yaklaşık 200 kişi falan vardı maç boyunca. Honved 7. rakip Bekscaba 12. sıradaydı yani son. Daha dakika 1 de Bekçaba golü attı, maç başında sayısı yaklaşık 120 olan Honved taraftarı da iyi bir sövdü. Neyse sonra 1-1 oldu, Bekscaba 2-1 yaptı. Honved 2-2 yapınca stad baya sevindi. 200 kişiden beklenmedik bi sevinçti. Gol olunca yanımda 75 yaşlarında bi amca vardı ona çakayım dedim. Adam o kadar mutluydu ki, önce bir çaktı doyamadı sonra elindeki eldiveni çıkartıp bir daha çaktı. O an bütün bu soğukta bu kadar yolu çektiğime mutlu oldum. Son dakikalarda Honved bir tane daha attı. 3-2 kazandı. Yine o amcayla çakıştık. Stadda belki 200 kişi vardı ama gelenler hep yaşlıydı. Hiç unutamayacağım tepeden tırnağa kırmızı siyah giyinmiş 80 yaşlarında bir nenem vardı. Soğuk falan dinlememiş gelmiş maça, öyle oturarak falan da izlemiyoruz ha maçı hepimiz ayaktayız hava da deli gibi sulu kar var. Bi daha anladım bu adamların futbola bakış açısı bizden çok farklı. Honved onlar için kendilerini ortak paydada ifade etme biçimi değil. Honved onlar için bireysel bir şey. Keza Ujpest’te, Ujpestliler için. Takım kazansında kendimi tatmin edeyim diye değil, takımı izlemek için geliyorlar maça.
Devami: >>>