‘Kemanlar Kralı’ ve ‘Kralların Kemancısı’ lakapları ile tanınan Halil Darvaş’ı belki de birçoğunuz bilirsiniz. Macar asıllı keman virtüözü Darvaş’ın takma ismi Roosevelt, Churchill ve Mussolini gibi devlet adamlarının önünde verdiği sayısız konserlerden dolayı zamanında Amerikan basını tarafından kendisine yakıştırılmış. Kimi mecralarda, kendisinin sanat gücünün Atatürk tarafından keşfedilerek yıllar önce Macaristan’dan Türkiye’ye getirildiği ve nüfus cüzdanının dönemin Başbakanı İsmet İnönü tarafından imzalandığı yazıyor. Fakat aile tarafından tek bilinen, Yahudi olduğu için 2. Dünya Savaşı’nda elinde sadece kemanıyla Türkiye’ye kaçıp dinini değiştirerek Halil ismini almış olması…
Benim bu isimle tanışmam çok yeni, 6-7 ay öncesine dayanıyor. O dönem, Levent’in tarihini anlattığım serginin açılışına az bir süre kalmıştı. Herhangi bir hata ya da atladığım bir konu olmaması için Leventli büyüklerimden bir araya gelmeyi rica etmiştim. Mart ayı, bir Pazar günü Bebek’te buluştuk. Masanın üzerine ilk kurulduğu yıllar olan 1950’lere ait Levent evlerinde yaşayanların listesinden oluşturduğum haritayı serdim. Onlar, evleri ve isimleri tek tek kontrol ederken, ben de serginin görsel kurgusunu anlatmaya koyuldum.
Galeri ince uzun bir koridordan oluşuyordu ve girişinde hazırlamış olduğum foto realistik çizimlerle semti anlatacaktım. Bu noktada en önemsediğim konu “Levent” isminin hemen görülmemesiydi. Tarih anlatımlarında önüne geçemediğimiz bugünün önyargılarının benim Cumhuriyet Mahallemin hikayesiyle karışmasını istemiyordum. Resimleri mahallenin mimari yapısı, komşuluk, esnaf, çocukluk anıları ve Türk sineması olarak konumlandırmıştım. Serginin koridorunda ilerledikçe karşınıza çıkan kişisel eşyalardan orada yaşayan isimlerle yavaş yavaş tanışılacaktı. Reşat Nuri Güntekin, Aziz Nesin, Hüseyin Katırcıoğlu, Göksel Arsoy vb… Başlarda daha masalsı anlatılan mahallenin, bildiğimiz Levent semti olduğu koridorun sonunda bağlandığımız odada ortaya çıkacaktı. O odada kişisel arşivlerden oluşan 400’e yakın Levent fotoğraflarından oluşan albüm, mahallede yaşamış 100’e yakın ünlü isimlerin portre ve biyografilerinden oluşan bir köşe bulunacaktı ve karşısındaki büyük duvara da bütün mahallelilerin isimlerinden oluşan haritamız asılacaktı. Cumhuriyet Mahallemin kısa filmi için sinema odası bile ayarlanmıştı.
Levent evleri ile ilgili çocukluk hatıralarımda unutamadığım en karakteristik ayrıntı tahta panjurlarıydı. Babaannemin evinin panjurlarının arasından ansızın fırlayan kertenkeleyi nedense unutamamıştım ve bu yüzden bir şekilde panjurları sergide sergilemek istiyordum.
Semtte, 1950’lerden kalma ve bugün kullanılmayan evin sahibinden izin alıp panjurlarını sökmeye kalkıştığım gün, orada yaşayan evsiz kişiler tarafından evin bahçesine kilitlendiğimde çok korktuysam da bu işin peşini bırakmamıştım. Bir gece öğrencilerimi yanıma alıp yanımızda fener ve aletlerle, kırmızı panjurları almayı başarmıştık. Onlarla ne yapacağımla ilgili hiçbir fikrim de yoktu aslında…
“Nasıl böyle bir şeye tek başına kalkarsın” diyerek Leventli büyüklerim hayrete düşmüştü. “Bundan sonra bu gibi konularda bize haber vereceksin, hep beraber gideceğiz”. Konuyu dağıtmak için “Peki” dedim, “Açılış gecesinde hangi müziği çalsak?”. Levent mahallemin sesi ne olabilirdi? Mahalle sakinlerinden Zeki Müren, Refik Fersan gibi Türk Klasik müziği mi yakışırdı? Yoksa Haluk Tarcan ve opera sanatçılarından klasik müzik mi?.. O sırada beni dinlemediğini sandığım, kafası haritaya gömülü olan Haldun Ağabeyim ansızın bana dönerek, “Hiç kuşkusuz, Halil Darvaş!” dedi. Tanımıyordum. “Macar bir keman virtüözü. Tango ve çigan müziği çalardı. Sabahları penceresinin önünde çalışır, sokaklarda hep onun keman sesini duyardık.”
Devami: >>>