Serdar Gülgün’ün Çengelköy’deki köşkünde engin bilgisi ile şekillenmiş bir Osmanlı sanatı koleksiyonu var, ancak birçok koleksiyonerin aksine eserleri gizli bölmelerde, uzak depolarda ya da dokunulmaz mesafelerde tutmuyor. Tutku ile hayat bulan koleksiyon, Serdar Bey’in yine tutku ile yaptığı işlerle birleşmiş ve onun yaşam biçimi haline gelmiş.
Adeta dev bir enstalasyonun içine girip, eve attığımız ilk adımdan itibaren Osmanlı’yı yaşıyoruz. Osmanlı Sanatı Uzmanı Serdar Gülgün’den samimiyet ve içgüdüselliğin ruhuna işlemiş bu koleksiyonun hikayesini dinledik.
Oturduğunuz köşkün hikayesi ile başlayalım. Buranın tarihini biraz anlatır mısınız?
Burası 1860ların binası. İsmi, Macar Feyzullah Paşa köşkü.
1800’lü yıllarda Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na karşı ayaklanan ve ihtilal başarısız olunca Avusturyalıların ezeli düşmanı olan Osmanlı’ya sığınan Macar askeri Josef Kohlmann, ihtilalı yaptığı arkadaşlarını toplayıp İstanbul’a gelir. Sultan Abdülmecit İstanbul’da kendilerine sığınma hakkı verir. Fakat Avusturya onları cezalandırmak için geri isteyince İstanbul’da olmaları büyük bir problem haline gelir. Bu nedenle dinlerini ve isimlerini kağıt üstünde değiştirip Müslüman olurlar ve Josef, abartılı bir Müslüman adı olan Feyzullah ismini alır.
O yıllarda Ruslar’a karşı yapılan Kırım Savaşı devam ediyor. Feyzullah da Osmanlılar’la savaşa katılır. Çok başarılı bir kumandan olduğu için dönüşte Padişah Abdülmecit ona “Paşalık” ünvanı verir ve ömrü boyunca Macar Feyzullah Paşa olarak kalır.