İngiltere Büyükelçisi 1588’de, ülkesinin donanmasının, İspanya’nın ünlü “Yenilmez Armada”sı karşısındaki zaferini haber vermeye can atarak Sadrazamın yanına koştuğunda ; Osmanlı hükumetinin savaşın sonuçlarını çoktan öğrendiğini görünce çok şaşırmıştı.. Osmanlı’nın kaynağı Don Alvaro Mendes, namı diğer Salomon Aben Yaeş idi.. Bu zat, Kraliçe Elizabeth’in özel doktorunun eniştesiydi ve 1585’de İstanbul’a yerleşerek sarayda nüfuz sahibi olmuştu !..
Bu bilgi çok önemliydi, çünkü İstanbul’daki Dubrovnik ( Ragussa) temsilcileri tam tersini, yani İspanyol zaferini iddia ediyorlardı ve bu da, Osmanlı başkentinde ciddi bir endişe yaratmıştı..
Evet, o devirlerde sağlıklı ve doğru haber alabilmek, ülkelere önemli bir avantaj sağlıyordu.. Örneğin, Kanuni zamanında, Macarların yaptığı sınır savaşlarında çok sıkıntı çeken Macar köylüleri Osmanlı’nın haber kaynaklarındandı.. 1543 yılında Baran’da köylüler, olup biten her şeyi Osmanlı’ya haber veriyorlardı. Hatta Macar askerleri artık Osmanlı’nın haberi olmaksızın bir şey yapamaz olmuştu. Sadece köylüler değil elbette, elçiler de vardı..
Osmanlı yöneticilerinin Avrupalı elçilerden bilgi edinme konusundaki başarılarının göstergelerinden biri, Macaristan’ın stratejik bakımdan en önemli garnizonlarını listeleyen, Macar kalelerini gösteren bir defterdir. Bu defterdeki raporlarda yer alan bilgiler büyük olasılıkla 1540 sonbaharında Osmanlı’ya gönderilen Macar elçilerinden edinilmiş ve söz konusu liste Sultan Süleyman’ın 1541’deki Macaristan seferinde bir fetih planı görevini görmüştür..
16. yüzyılda Osmanlı Devleti’nin sınırları içinde de yabancı casuslar bulunuyordu. Genelde bu casuslar, ordunun ne zaman nereye hareket edeceğini öğrenmeye çalışırlar ve kendi ülkelerine bu haberleri ulaştırarak tedbirli davranmalarını isterlerdi. 29 Nisan 1563’de Osmanlı ordusunun hareket etmeyeceğini öğrenen İtalyan casuslar, bu haberi hemen ülkelerine ulaştırmışlardı…
Macarların da, Osmanlı içinde elde ettiği casuslar vardı.. Yeniçeriler, Solaklar, Çavuşlar ve Sofracılar gibi.. Hatta Padişah’ın gece uykuda başını bekleyenlerden ve yürürken ona eşlik eden iki kişinin de Macar casusu olduğu bilinmektedir.. Bu casuslar, birbirlerinden haberleri olmaksızın, sarayda konuşulanları ülkelerine rapor ediyorlardı..
Kanuni’nin oğlu Selim Manisa’da Sancakbeyliği yaparken, onun Şehzade sarayında bile Macar casusları vardı !..
Babıali tercümanları, bildikleri Avrupa dilleri, Hristiyan akrabalarıyla bağları ve gerek Avrupa’nın yerleşik ve geçici elçileriyle, gerekse hükümdar ve devlet adamlarıyla ilişkileri sayesinde Osmanlı’nın istihbarat ve dezenformasyon faaliyetlerinde ve bilhassa Padişah’ın elçileri olarak Avrupa’ya sık sık gerçekleştirdikleri resmi ziyaretlerde hayati bir rol üstlenecek bir mevkiye yerleştiler..
Macaristan’daki Osmanlı idarecileri esir alınan Habsburg Macaristanı askerlerinden değerli bilgiler elde ediyorlardı. Örneğin 1547’de Budin Beylerbeyi, Kuzeybatı Macaristan’daki esas Habsburg askeri birliğinin bulunduğu ve Macaristan Tuna Flotillasının merkezi olan Komarom birliğine mensup bir esir askerden ; Habsburgların askeri hazırlıkları, I. Ferdinand’ın bulunduğu yer ve kardeşi V. Charles’la müzakereleri hakkında önemli ayrıntılar öğrendi. Osmanlı belgelerinde “dil” olarak adlandırılan bu esir asker, aynı zamanda Ferdinand’ın askeri birliklerinin gücü hakkında gerçekçi değerlendirmeler de sunmaktaydı. Bu bilgiler tam zamanında İstanbul’a ulaştırıldı…
Bu Macar casuslar arasında, Türklüğü kabul etmiş görünen Hristiyan Macarlar da bulunmaktaydı. Asıl adı Gergoly Dioke olan fakat Hüseyin Bey adını taşıyan, İslamiyet’i kabul etmiş görünen Macar casusunun asıl amacı, Osmanlı’ya esir düşen Macar esirlerini kurtarmaktı !.
Detaylar: >>>