Gül Baba ve Kalaylıkoz Ali Paşa’nın aynı kişi olup olmadıkları hususu bir çok tarihçi ve araştırmacıyı meşgul etmiştir. Bunun nedeni, her ikisinin de Budin’de gömülü olmalarından ileri gelmektedir. Gül Baba’nın türbesi bugünkü Budapeşte’nin en önemli ziyaret yerlerinden biri olmasına rağmen, ne yazık ki Ali Paşa’nın mezarı kaybolmuştur. Bu makalenin amacı, yurdumuzda pek tanınmayan Bektaşi dervişi Budin Valisi Kalaylıkoz Ali Paşa’nın yaşamı ve Gül Baba’yla aynı kişi olup olmadığı hakkında okuyucuyu bilgilendirmektir.
Several researchers and historians dealt with the mystery whether Kalaylıkoz Ali Pasha, The fourth Governor of Buda, and Gul Baba, The Father of Roses, was the same person. This is because of the fact that both historical personalities were buried on a hill in Budapest. Today it is unknown where Ali Pasha was buried even though Gul Baba turbe is one of the most favourite touristic sights in Budapest. Thus, this article aims to shed light on the life of Ali Pasha, a Bektashi Dervish, while informing the reader the relation between him and Gul Baba.
Budin’de gömülü olan Gül Baba ile yine Budin’de gömülü olan Kalaylıkoz Ali Paşa’nın aynı kişi olup olmadıkları hususu birçok tarihçi ve araştırmacıyı meşgul etmiştir.
Gül Baba hakkında ilk olarak ayrıntılı bilgi veren Evliya Çelebi’dir.1 Ancak, Ali Paşa’dan söz etmez:
“İlk defa burada (Gül Baba) vefat edüp, Süleyman Hân namazında hazır olarak Ebüssuud Efendi namazını kılmış ve Budin toprağına gömülmüştü. Gül Baba, Bektaşî fukaralarından olup Fâtih, Bayezîd, Selim, Süleyman Hânlarla bütün gazalarda mevcut olan Al-i Abadan Gül Baba’dır. O gün Süleyman Hân Budin’e bir vezir tayin eyledi. Şöyle ki: Bu mubârek günde, Bağdad veziri olan Süleyman Paşayı huzuruna çağırıp, başına bir sorguç sokup, üç kat hi’lat giydirerek:
– Üç adet tuğ ile serdâr-ı muazzamım ve müşir-i müfahhamımsın. Tâ İstanbul’a varıncaya kadar bütün Rumeli diyârı mansıpları senin arzınla olup, bütün beylerbeyiler, senin fermanın ile ola. Hattâ benim İstanbul’daki Yedikule dizdarlığım bile münhal olsa senin arzınla tâyin oluna. Allah göstermesin ne vakit ki üzerinize bir düşman gele… Kuşatıldığını bana bir ulak ile haber gönderesin. Askerlerim emrine uyup, geleler. Ve benden sonra gelecek olan çocuklarıma torunlarıma, vezir ve âyânlarıma vasiyetim budur ki, kânunumu kimse bozmaya… Çünkü bu Budin kalesini almağa çok emeğim geçmiştir. Budin uğruna altı yüz bin Müslüman şehit olup, bu temiz toprağı şehit kanı ile bulamıştım. Budin sağlam kale olup, bütün kralların hasret çektiği Macaristan pâyitahtıdır. Bu kaleyi Allah’a emanet ettim. Süleyman Paşayı Budin’e nâzır ve pâdişâh vekili tâyin ettim. Paşam, dikkatli olup, reâyâyı koruyasın. Herkesle iyi geçinesin. Gazilerime nimet ve ihsanın bol olsun. Budin kalesinde oturanlar uzun ömürlü olsun.
diye tam bir saat hayır dua ve nasihatlar edip, fermanını ve tuğrasını Süleyman Paşanın eline verüp:
– Hıfz ve emânette ola, Gül Baba Budin gözcüsü olup, himmetleri hâzır ve nâzır ola. Diyerek bu niyete fâtiha okudular.
Budin’de yedi tane Bektaşi tekkesi vardır. Bunlardan Gül Baba Bektaşi Tekkesi’nin vakıfları hepsinden sağlamdır. Horoz Kapısı dışında Veli Bey ılıcası yakınında bağlı bir bayır üzerinde mâmur bir tekkedir. Dervişleri gazaya gider. Kış ve yaz meydanlarında çeşitli şamdan, çerag, kandiller, buhurdanlar, gülâptanlar vardır. Kara ve deniz seyyahları mermer kapı ve duvarlarına pek çok mânâlı beyitler yazmışlardır.
Bu tekke Gaazi Mihal zâdelerin hayratı olup, gelip geçene nefis yemekleri boldur. Bizzat Gülbaba da bir çiçekli bahçe içinde kurşun örtülü bir kubbede gömülüdür. Sandukası yeşil çuha ile örtülü olup, mübarek başlarında Bektaşi tacı bulunur. Etrafı çeşitli Arap harfli Kur’an âyetleri ile süslüdür. Hakîrin yazdığım münasip beyit şudur:
Âşık ve sâdıkınım, ettim ziyâret ben gedâ
Bülbül – i güyâ gibi efgan idem ey Gül Baba
Başka bir beyit:
Gül-i gülzar-ı hakikat ve hûda
Kutbu aktâb-ı Budin Güllübaba
Başka bir beyit:
Baba bir kân – i kerem sultandır.
Değil elbette teh-i pir ü gedâ
Merzifondan gelerek tuttu vatan
Şeh Süleyman zâmânı Güllübaba
Bu çeşit beyitleri yazdıktan sonra mübârek ruhları için bir Yâsin-i Şerif okudum.”
Son yıllarda Türkiye’de hayli meşhur olan Gül Baba ne yazık ki Budin’in kaybından sonra unutulmuştur. Sultan Abdülaziz’in Avrupa seyahati sırasında 31 Temmuz 1867 günü uğradığı Budapeşte’de Gül Baba Türbesini ziyaret etmesi3 ve bu ziyaretle ilgili olarak heyette bulunanlardan İstanbul Şehbenderi (Belediye Başkanı) Ömer Faiz Efendi4 ve gazetecilerden Basiret gazetesi muhabiri Basiretçi Ali’nin5 dönüşlerinde yayınladıkları yazılarda Gül Baba’dan bahsetmeleri, Osmanlı Türk kamuoyunda Gül Baba’ya karşı bir ilginin doğmasına neden olmuştur. Bunun sonucu olarak Osmanlı Hükümeti tekke ile yakından ilgilenmiş, 1885’te harap tekkeyi onarmış ve bir Dede-Baba atamıştır.
Devami: >>>