Bu yıl 23 Ekim 1956 Macar Devrim ve Özgürlük Mücadelesinin 68’inci yıldönümünü anıyoruz.
Stalin’in ölümünden sonra SSCB Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin başına geçen Nikita Kruscev, Stalinizmi tasfiyeye başladı. Bu tasfiyeden Sovyetlerin birer peyki olan diğer sosyalist ülkelerde etkilendiler. Macaristan İşçi Partisi’nin Genel Sekreteri ve Macaristan Başbakanı Mátyás Rákosi görevden uzaklaştırılırken ve yerine daha demokratik, ılımlı bir lider olan Imre Nagy atandı. Nagy’nin uyguladığı bazı ekonomik ve sosyal programlar, dinî ve millî değerlere bağlı Macar halkını memnun etse de SSCB’de rahatsızlık yaratmıştı. Bu yüzden Sovyet Rusya’nın baskısı altında 1953’te devraldığı başbakanlık koltuğunu bırakmak zorunda kaldı. 1955 ilkbaharında Mátyás Rákosi yeniden göreve getirildi ve programı durdurmakla işe başladı. Ne var ki, Mátyás Rákosi 1956 Temmuz’unda, SSCB’nin kendisi ile sürtüşen Yugoslav lider Tito ile ilişkileri düzeltmek istemesinden dolayı tüm görevlerinden uzaklaştırılarak tekrar tasfiye edildi. Yerine başka bir komünist olan Ernő Gerő getirildi.
Macar halkı ise reformların devam etmesini ve hürriyet getirecek bir değişim istiyordu. 23 Ekim 1956’da Budapeşte Üniversitesi öğrencilerinin başlattığı değişim yürüyüşü halktan da büyük destek gördü. Yürüyüşe yaklaşık 200 bin kişi katıldı.
Yeni başbakan Ernő Gerő bu yürüyüşe karşı sert yaklaştı ve polisler yürüyüş yapan kalabalığa ateş açtı. General Pál Maléter komutasındaki Ordunun halka katılmasıyla, halk silahlandırıldı. Nagy göreve geri getirildi. Halka reformlara devam etmeyi vaad ederek gösterilerin sonlandırılmasını istedi. Buna karşılık da Macar halkı işgalci Sovyet ordusunun ülkeyi terk etmesini istediler. Sovyet Rusya’nın tepkisi çok sert oldu.
Rusya, Devrim tehlike altında olduğu zaman SSCB’nin sosyalist ülkelere askerî müdahale hakkının olduğunu hüküm altına alan bir “30 Ekim Deklarasyonu” yayınlanarak, Macaristan’ı işgal kararı aldı. Ertesi gün Sovyet orduları Budapeşte’yi kuşattılar. Nagy’de ülkesini Varşova Paktı’ndan çıkararak karşılık verdi. Macar Radyoları Ruslar tarafından teker teker susturulmadan önce dünyaya durumlarını duyurma çabasına girdiler. Nagy Birleşmiş Milletlere ve diğer ülkelere çağrıda bulunarak yardım istedi. Ne var ki Batının büyük devletleri olan İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri kendi çıkarlarına uygun olarak Macaristan’ı Sovyetlere sattılar, bunun karşılığında Süveyş Kanalındaki hakimiyetlerini korudular.
İşgalden üç gün sonra Sovyetler Nagy ile isyanın öncüsü General Pál Maléter’i tutukladılar. Nagy hükümetinde görev almış olan János Kádár başbakanlığı devralarak Sovyet yanlısı yeni bir hükümet kurdu.
Macar İhtilali 4 Kasım 1956’da Macaristan’ı istila eden Sovyet birlikleri tarafından kanlı bir şekilde bastırıldı. Bunun sonucu olarak Rus yanlısı Macar devlet adamları Macaristan da on yıllarca sürecek acımasız bir terör uyguladılar. Buna rağmen, Macarların özgür ve demokratik toplum olma isteği hiç azalmadı.[2]
Bir sanal demir Perdenin dünyayı Doğu ve Batı olarak ikiye ayırdığı bir dönemde Türkiye Cumhuriyeti perdenin batı kısmında yer aldı. 1956 yılı Ekim ayında Macarların işgalci Ruslara karşı giriştikleri kahramanca mücadeleyi her Türk bir şey yapamamanın çaresizliği içinde heyecanla izledi. Yurdumuzun hürriyet ve istiklâl aşığı soluklu ve büyük şairleri Macar direnişine şiirleriyle manevi katkıda bulundular. Sürgündeki Macar Vatanseverleri de bu büyük şairleri birer madalya ve beratla ödüllendirerek şükranlarını belirtmeyi ihmal etmediler.
Bu şairlerimizden birisi Coşkun Ertepınar’dır. (Erkilet/Kayseri 1914 – Ankara, 2005) Kıymetli şair ve büyük eğitimci rahmetli Coşkun Ertepınar’ın “Güzel Dünya” isimli şiir kitabı içinde yer alan “Macar Türküsü” Türkiye sınırlarını açmış, Macarların takdir ve sevgilerini kazanmış, Macar milletinin yaralı kalbinde yer etmiştir.
Macar Türküsü
Yeşil ovalarımız kadar genişti yüreğimiz,
Başımız dağlardan yüce…
Ve özgürlük uğrunaydı her şeyimiz,
Üstümüze nasıl çöktü
O kızıl bulut,
Bu kapkara gece,
Bilemedik !
Yılan diller, yalan ağızlar
Sokuldukça sokuldu içimize.
Suskun soğuk namlular
Birden dayanınca göğsümüze
Yiğitçe öldük ama,
Sokak pususuydu bu, yiğitçe öldürülmedik !
Gördü Macar Ovası insanlık diyenleri,
Yutkundu uçsuz bucaksız…
Kocaman bir dehşetle sustu özgür dünya,
Nasıl da sustu ?…
Ne kadar taze fidan varsa aşk içinde
Caddeleri kanlarıyla sularken
On beşlik, on sekizlik, yirmilik !
İnanan varsa inansın artık,
Doğudan batıya bu oyun…
Uyanın kardeşler uyanın,
Unutulmasın elli altı !
Acıdır Macar Türküsü acı,
Biz özgürlüğümüzü böyle yitirdik …
Bunun içindir ki, rahmetli Erteppınar’a ; Almanya’nın Münih şehrinde merkezi bulunan “ Macar Özgürlük Savaşı Şair ve Yazarları – Nemzetör Grubu – tarafından gümüş “ Hürriyet Madalyası ve Beratı” verilmiştir.
“Çok muhterem Şair, Türkiye – Macaristan dostluğunun son zamanlardaki üstün ve fevkalâde durumunu kendisine borçlu olduğumuz, eski dost ve çalışma arkadaşımız Prof. İmre Toth, bana “Macar Türküsü “ adlı harikulâde şiirinizi gönderdi.
Macar özgürlük savaşı şairleri adına sizi, sadece bir şair olarak değil, aynı zamanda Macar Milletinin ve genel özgürlüğün büyük bir dostu olarak selamlarım ve 10. Yıldönümü münasebetiyle ihdas olunan bir madalyayı, beratı ile birlikte takdim ediyorum.
Sayın Şair, bu hatıra madalyası ve berat, sizin Macar ulusunun sadece parlak günlerinde değil, aynı zamanda, Batı tarafından unutulduğu günlerde de dostluk bağlılığını muhafaza eden büyük bir akrabası ve kardeş gibi dostu olduğunuzu teyit eder.
Şiirinizi “Gloria Victis” (Şanlı Ölüm) isimli şiir kitabımızın ikinci baskısında Türkçe ve Macarca olarak yayınlayacağız. Böylece Türk ve Macar Milletinin geleneksel dostluğuna da değerli bir hizmette bulunacağımız kanısındayız. Tibor Tollas – Münih 5.5.1967 “
BERAT Nemzetör Grubuna dâhil menfadaki Macar yazarları takdir ve şükranlarının Nişanesi olarak Sayın Coşkun Ertepınar’a Macaristan ve Avrupa’nın hürriyeti uğruna gösterdiği iş birliği ve karşılıksız moral desteğinden dolayı 23 Ekim 1956 Macar İhtilâlinin 10. Yıldönümü vesilesiyle tasdik olunan gümüş Hürriyet Madalyasını sunar. Münih 15.6.1970
Bir Macar sığınmacının rahmetli Ertepınar’a yolladığı bu konudaki ilginç mektubu ise şöyledir: [3]
“ Gazetemiz “Nemzetör” de, zorluklarla dolu savaşımızı sözlerinizle yücelttiğinizi büyük bir sevinçle okuduk. Zaten anayurdumuzda da, bütün dünyaya dağılan vatanlarını kaybetmiş Macarlar arasında da, asil Türk milletinin gerek yazarları, gerek önde gelen şahsiyetleri kuvvetli destekleriyle bize cesaret verdiler. Değerli çalışmalarınız için size yürekten teşekkür ederiz. Ben de karımla birlikte özgürlük savaşının siyasi mültecilerindenim. 1956 yılında Avusturya sınırını aştığımız zaman atmış yaşında idim. Böylece burada kaldık. Üç yıllık kamp hayatından sonra bize Linz’de küçük bir ev verildi. Bu suretle şehrin sosyal yardımına mazhar olduk. Eşim Elizabeth, Macaristan’ın çeşitli bölgelerinin halk sanatlarıyla, özellikle, “kuklalar”, “yastık süsler” ve dünyaca tanınmış “Halas Danteli” ile meşgul olur. Derin saygımızın bir nişanesi olarak Kuzey Macaristan’ın genç kız deyimiyle süslü “Matyo Kataé” adlı bebeğimizi takdim etmemize müsaadenizi rica ederiz. Sizlerin soyundan, Laszlo Nemeskery 28.4.1969”
Hürriyet İçin Ölenler Yaşasın Diye
Bir tümsek var Macar Ovasında,
Uğruna ölenlerin kanları çoktan kurudu …
Kimsenin ayağı basmadı üzerine
Elli Altıdan beri !
Ne kan akıtanlardan biri,
Ne yüreklerinde saklayanlar
Korkularını, sevgilerini…
Ben o tümseğin en şerefli yerine,
Dünyanın bütün çiçeklerinden örülmüş
Bir çelenk koymak isterim,
Hürriyet için ölenler yaşasın diye…
Devlet adamı ve parlamenter Sayın Şinasi Özdenoğlu’da şiirleri ile Almanya’nın Münih şehrinde merkezi bulunan “Macar Özgürlük Savaşı Şair ve Yazarları- Nemzetör’ün uluslararası ödülünü kazanan başka bir şairimizdir. 1956’da Macaristan’ın uğradığı kanlı işgal ve soykırım günlerinde, suskun dünyanın gözleri önünde, kahraman Macar halkının verdiği onurlu özgürlük savaşının çoşkusuyla, vatanı için canını feda eden bayan doktor Martha’nın anısına “Macar Rapsodisi” adlı ölümsüz şiirini yazmıştır.
Macar ovalarında ve Tuna kıyısında
Martha’nın gözlerinde ve bütün şarkılarda
Ve kurşuna dizilen gençlerin avucunda
Barut isine batmış bayraklarla beraber
Peşte sokaklarında tankların çiğnediği
Genç yürekler içindeki üç renkli şafak
Sen gözyaşı, alın teri, en büyük sevda…
Sen, yirminci yüzyılda hukuk kitaplarında
Ve tekmil nutuklarda ismi geçen
İnsanoğlunun beyninde, namlu arpacığında
Doğacak çocuğumun gelecek ninnisinde
Ve güzelim denizlerin tuzundaki lezzet
Şakaklarımızda zonklayan kavga
Ve cümle mahkûmların rüyası
Ey hürriyet !
Ve sen, gerçek insanı yaratamayan insan
Sen, Ey kardeş kanıyla beslenen insanoğlu !
Yangın başladı Peşte’de … Kardeşim, yangın !
Taze göğüsler üstünde tanklar horada
Sevgilim ateşler içinde, sevgilim orada
Tutulmuş bütün caddeler, tutulmuş
Yanına varamıyorum
Sanırsın anacığım boğazlanıyor
Kurtaramıyorum…
El yordamıyla, tıkanmış sokaklarda
Ey ölümsüz şarkı, ey merhamet
Seni bulamıyorum !
Utanıyorum kendimden, petekteki arıdan
Bir başka yıldıza göç etmek istiyorum …
Utanıyorum buluttan, kımıldanan topraktan
Dağdaki kurttan, kuştan
Aslan yavrusunu emziren ceylandan
İnsanlığımdan utanıyorum !
Oysa ki insanlığın tekmil antenleri
Peşte üstündedir …
Oysa ki insanlık Magda Carta’dan bu yana
Nice özgürlük antlaşmasına kanıyla imza koymuş
En yakışıklı oğullarını bu yola kurban etmiş
Ve bir zerresi için
Nice can satmıştır…
Utanıyorum kendimden kardeşim
Aynalara bakamıyorum !
Nerde kaldı çiğan havaları, o çılgın kemanlar
Nerde dudak dudağa sevgililer ?
Duyuyor musunuz şair Petöfi’nin sesini
Duyuyor musunuz tankların homurtusunda
Macar Rapsodisini ?
Biç beni; makinalı tüfeklerle biç
Öldüremezsin !
Çıkar şarkılardan ve cümle kitap adımı
Yine de silemezsin
Ben, hayır ve şer misali insan kanındayım
1789’da ve Türk İhtilalindeyim !
Bugün bir tomurcukta, yarın darağacındayım
Ben, ne satılacak dava, ne kemik, ne etim
Ben, ölümsüzlüğün elinde bayrak
Ben, hürriyetim !
Sayın Sezai Karakoç da 1970 yılında Sürgündeki Macar Vatanseverleri tarafından gümüş hürriyet madalyası ile ödüllendirilmiştir. [4]
Kan İçinde Güneş -1957 Ocak-
Polonya’nın kanı beyazdı
İsyan bir bayraktı süt içinde
Porselenlerden yapılmış Polonya
Kırılan heykel ve heykel aşkları
Ve Venüs’ün kırık kolu Polonya
Polonya, Polonya Sana günaydın
Karanlıklardan çekip kaderimi
İlk aydınlığa çıkardın
Ama ben Peşte’ye dönüyorum
Peşte bir kan çenberi
Işıklı çenberler içinde ölüler
Konuşturuyorlar Sfenksleri
Öğretiyorlar kelimeyi doğan
Çocuklara kutsal kelimeleri
Kelime en güçlü silahtır
Tutar şehri ve insanı
Elektrik lambaları altında
Kadın kanları
Kadınlar susmuştu
Konuşan erkekti
Kadın gömlekleri yırtılıyordu
Anne gömlekleri
Ve mesut dakikaları bekleyiş
Bütün saatler
Tırak deyip durdu
Günah duvarına düşmüş
Şehrin beyaz kaderi
Ve kan aynasında
Macar gölgesi
Macar kası gergin
Kan büyüyordu
– İşin kötüsü gözüm görmüyor
– Silâh ıslandı atamıyorum
– Çevrem kıpkırmızı oldu
Ellerim yapış yapış
– Kelimelerimi duyuyor musun ?
………………………………………
Dünyaya kan ismini veriniz
Sokak fenerlerine asılmış
Güzel ve çanlı ölüm
Aydınlatıyordu gerçeği
Telgraf direklerine çekilmiş
Düşman ölüleri bir bütün
Apayrı bir varlık insandan
Günah kadar çirkin
Ve Tanrı düzenine aykırı
Bir ur kocaman
Ölüm yayılıyordu ölmüyordu gece bile
İşleyen makinalar kalmıştı yalnız
Ve onların kolları insanlar
Zâlim kelimesinin gözbebeği
İnsan değil âlet
Âletin âleti
Kör
– Tanrı onlarsız değil
Ama onlar – Tanrısız
Geride ve Peşte’de kan vardı
Buda’nın bir kelimelik heykeli kan içinde
Ve güneş yavaş yavaş yükseliyordu Peşte dağlarında
Ve kan pırıl pırıldı
Kızgın ve kaynar
Bin güneş yanıyordu kanda
Küçük fakat sağlam.
Ayrıca Tevfik A. Tanyolaç “Kimin Günahı Yoksa” adlı şiirinin yer aldığı şiir kitabının bütün gelirini “ Hürriyetleri İçin Döğüşen Milletlere Bir Türk Malûl Gâzisinin Andaçıdır.” izahatıyla Macar Kızılhaç’ına bağışlamıştır.
Kimin Günahı Yoksa – Ankara, 6.11.1956-
Bizim için daha evveldi ya,
Fakat 1914 ten beri yanıp tutuşmakta dünya
Ülkeler birer birer
Bu cehennemden beter, azabı hâlâ çeker gider.
Yıl 1935 ti
O zaman kurban Habeşti.
Daha önce de Mançuri.
4.10.1935 günüydü
Gördük Habeşin siyah bir maymun tarafından
Bir muz gibi soyulup sömürüldüğünü.
Bir ses çıkmadı hiçbir yerden,
Yalnız : Ya ! … VAH !… vah !..
Gibi cevaplar aldı kapı kapı dolaşan
İmparatorların imparatoru.
Bozulamazdı dünyanın huzuru.
Acındı durdu Cemiyeti Akvam,
Yani Birleşmiş Milletler Birliği.
Fakat Habeş memleketi gitti.
………………………………………
Şimdi de sahne : Güzelim Macar Ovası,
Macar şehirleri,
Bir ucu sahrada, bir ucu Nil’de bu kanlı dramın.
Çarpışmasını seyrediyoruz maskeli hırsla
Sarsılmayan imanın.
Seyrediyoruz boğuşmasını medeniyim
Diye uluyan yamyamla hür insanın.
Çoluk çocuğuyla hürriyeti için vuruşan
Halkın üzerinden geçiyor tanklar.
Tıpkı 1935 te Habeşte olduğu gibi geçiyor tanklar.
Kurşuna diziliyor halk
Yalnız bir eksik :
Habeşin sularını zehirleyen iberit
Nedense, şimdilik kullanılmıyor böyle filit.
Duyuyoruz seslerini ölenlerin, dövüşenlerin,
Yaralı bayraklar gibi yerlere düşenlerin.
Radyo, elektrikli resim getiriyor her şeyi
Odamıza yanı başımıza.
Duyuyoruz il elindeki milyonlarca Türkün acısını.
Duyuyoruz Afrika’nın yanık ezanlarını
Duyuyoruz Viyana’nın Peşte için matem çanlarını
“ – YA HÜRRİYET YA ÖLÜM.
Söz değil silah istiyoruz
“ – Kazınıyor Macar soyunun kökü
“ – Hey Medeni Dünya !… Gözünüzün önünde yok
ediliyoruz….
“ – Son kişiye kadar hürriyetimiz için çarpışacağız
“ – Kilitli hayvan vagonları içinde sürülüyor
gençlerimiz buzlu Sibirya çöllerine.
“ – S.O.S. S.O.S.
“ – …………………..
Hep medeni dünyadan ümidini kesmeyen aynı ses
“ – Bizi kurtaramıyorsunuz, bari yok edilmemize
mani olun ! …
Hürriyetin ne olduğunu bilen,
Sonra onu kaybeden Macar halkı
Soyumuzdandır dünyaya örnek Kahraman Macar ;
Hürriyetleri için yıllardır döğüşen nice kahramanlar var.
Bir tek kişi de kalsa Macar,
Hürriyetin tarihinde anılacak ebediyete kadar.
SZABAD sağ, NAGY helâl,
Ya İstiklâl Ya Ölüm …
Akan kanlar helâl.
……………………….
1956 Ayaklanması birçok Türk şairi etkilemiştir.
Hüseyin Nihal Atsız [5]
Macar İhtilâlcileri
Akıttılar yine kara toprak üstüne
Kahraman Macarlar şanlı Turan kanını.
Yazdılar yeniden tarihe en şerefli
Yiğitlik destanını.
Yurt için ölümdür en güzeli ölümün;
Ölümler yaşatır bir ırkın vatanını.
Arpad’ın milleti elbet öldürülemez
Verse de bin canını.
Bataklık milleti moskof sürülerine
Gösterdi Macarlar Turanlılık şanını.
Binlerle öldüler … Ölmek, yenilmek değil,
Yüceltmektir şanını …
Arif Nihat Asya [6]
Budapeşte’de Sokak Muhârebeleri -23.10.1956-
Günlerce büyük, küçük döğüştük durduk ;
Günlerce sokaklarda vurulduk, vurduk…
Muhtâc değildik sokağın taşlarına :
Yer yer, ölülerden barikatlar kurduk !
Macaristan -1968-
Düşmüş mü elinden sazı, Rapsodlarının ;
Estirdiği rûhlar mıdır rüzgârının ?
Bu gün yok, belli …
Ey bedbaht ülke, var mı – lâkin – yarının ?
Macaristan -19.5.1968 Yugoslavya-
Kubbeydi gurûrun, mütevâzi, yapına ..
Kimlerdir – şimdi – el koyanlar, tapuna ?
Görmek diledim, ey Macaristan, seni de :
Baktım ki – fakat – kilit vurulmuş kapına !
Ümit Yaşar Oğuzcan [7]
Birinci Ajans Bülteni -1957-
Macaristan da
Tanklar günde bin adam öldürüyor
Alabama eyaletinin
Bilmem ne şehrinde
Zenciler linç ediliyor
Cezayir’de
Kan kusuyor mitralyözler
Kurşuna diziliyor
Kadınlar, çocuklar, askerler
Sonra Kenya’da
Mau Maular boğazlanıyor
Yüksek menfaatleri için anavatanın
Bunun adına
Kardeşlik diyorlar
Oturmuş da 4 büyükler
Yuvarlak masaya
Dünya meselelerini gözden geçiriyorlar.
Ceyhun Atuf Kansu [8]
Macar Hasadı
Doğrultalım dedik başlarımızı bakalım dedik
Erkin ışığına yeryüzünün ulusların hakkı
Kanla bilenmiş orakları, zalim hasatcılar
Bakmaya komadılar bizi
Doğrulmuşken ışınan başlarımız
Bizi biçtiler.
Kaldırabilir dedik insanoğlu başını
Düşünen insanoğlu, seven insanoğlu, özgür insanoğlu
Böyle bilirdik baştan beri
Böyle bilmeye komadılar bizi
Çocuk başaklardık, genç başaklardık, kız başaklardık
Biçtiler bizi
Dosttu rüzgâr kuruyan kanlarımızda esen,
Dosttu gökyüzü alkış tutarcasına
İnandığından örttü ölülerimizi
Kıpırdamadı insanlar yüce düşlerinden
Erkinlik, kardeşlik, yiğitlik uykudayken
Biçtiler bizi
Serdiler bizi, yerle bir ettiler
En güzel buğdayları bizdik dünyamızın
Bizi biçtiler
Kan damladı toprağa çimlendi toprakta
Genç kızların saçlarından sarı çocuk başlarından
Gizli bir yeşerti örttü kan damlayan yeri
Halkın yüreğinde, kırların en kuytu yerinde
Ateş açamayacağı tankların kurşun işlemeyen
Bir öç çayırı gibi gizli bir yeşerti.
Ne varsa orada var biçemezler kolay kolay
Daha halk var, gizli tut bu sırrı,
Biçildi mi biçilmedi mi bu tarla
Ateş gülleri fışkıracak şimdi üzerinde
Eski Budin hançerleri yüreklerinde,
Halkın oğulları kızları var
Erkinlik diye bir gerçek var.
Ayhan İnal [9]
Macarlara Ağıt
23 Ekim 1956
Macarlara bugün tarih ağlasın
Dünya karalar bağlasın bugün
Şiirler, türküler, rapsodiler ağlasın.
“ Ayağa Kalk Macar ! “
Sana kıyan, seni tutuklayan ellere lânet
Senin özgürlük türkünü söylemeyen
Dillere lânet
Macarlara bugün tarih ağlasın
Dünya karalar bağlasın bugün
Ağıt kesilsin bütün melodiler
Şiirler, türküler, rapsodiler ağlasın.
Osman Nuri Sezer
Macaristan İhtilâli : 56 – 26.8.1959-
Belki bir arzudur belki bir heves ;
Ruhumu ürpertir acı bir nefes :
Peşte radyosundan duyduğum O ses ;
Batıda “ İkaruz “ doğuda Macar,
Tuna boylarında unutulan yâr …
Bir yanda Buda’sı, bir yanda Peşte,
İçim kan ağlıyor yüreyim yasta,
Güçüm yetişmiyor varayım Dost’a :
Batıda “ ikaruz “ doğuda Macar,
Tuna boylarında unutulan yâr…
Tarih geçmişini böyle eğitti,
Göğsünde bayrağı soyu yiğitti.
Tankların altında ezilip bitti :
Batıda “ İkaruz “ doğuda Macar,
Tuna boylarında unutulan yâr.
Kafkas’da şimşekti sel oldu gitti,
Avar’da buluttu yel oldu gitti.
Doğu Avrupa’da el oldu gitti : :
Batıda “ İkaruz “ doğuda Macar,
Tuna boylarında unutulan yâr.
Türk Macar ilişkileri üzerine daha bir çok şey yazılabilir. Niyetim bir kapı açarak yeni konuların ortaya çıkmasını sağlamaktır.
[1] İsmail Tosun Saral: Emekli İş Bankası Müdürü, Araştırmacı yazar, Türk Macar Dostluk Derneği Başkan Yardımcısı, Macaristan Şövalyesi
[2] Tamas Torma, Macaristan’ın İstanbul Başkonsolosluğu Müşaviri, “Küresel Fırsatlar Macaristan”, Hürriyet Gazetesi pazar eki, 28.8.2016.s,2
[3] Rahmetli Ertepınar’ı 1999 yılında Ankara Bahçelievler Son Durakta olan evinde ziyaret ettiğim zaman odasının duvarında asılı olan belgeleri kopyalamama müsaade etmişti. Allah rahmet eylesin. Bu belgeleri Emre Saral ile birlikte yayınladığımız “ Macarlar ve Tuna Hakkında Yazılan Şiirler 2000” adlı kitapta yayınladım.
[4] “ Şah Damar “ Kul Yayını : 2 Fakülteler Matbaası 1962
[6] Arif Nihat Asya, “ Bütün Eserleri – Şiirler : 7, Rubaiyât – ı Arif I, II
[7] “ Beni Unutma, Şiirler “ Ümit Yaşar Yayını Baha Matbaası, İstanbul 1968
[8] Yeni şiirler 1957 Varlık Yayınları
[9] “ Ölümsüzlük Türküsü “ Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları : 727