Taşralı bir Macar soylusu l859 yılının l7 şubatında eline tüy kalemini alıp, insanın ve insanlığın varlığının anlamını, savaşımları, acıları, başarıları ve yenilgileriyle tüm tarihinin anlamını, amacını, ta yaradılıştan başlayarak sisli ufuklarda kaybolan uzak geleceğe değin başından sonuna kadar düşünerek, akıllara durgunluk verecek bir tempoyla, bir yıldan biraz fazla bir süre içinde, tam onyedi tüy kalemi eskiterek bu manzum dramı yazdı. 1860 yılının 26 martında macar edebiyatının en tanınmış ve aynı zamanda en tartışmalı yapıtlarından biri, “İnsanın Trajedisi” doğdu. Bu yapıtı kimileri anlamsız, saçma bulur; kimileri önemi açısından Goethe ve Dante’nin büyük manzum dramlarına benzetir; kimilerine göre ise her iki görüşte de bir ölçüde gerçek payı vardır. Dramın mekânı dünyamız, hatta bütün kâinattır. Konusu insanlığın tarihi. Zamanı ise geçmiş ve gelecek. Dramın başında, “Büyük eser bitti, tamam ; dönüyor çarklar dinleniyor yaradan” sözleriyle yaradılışın sona erdiğini duyuran Rab, övgüler düzen meleklerinin şenliklerini seyrediyor. Bu havaya katılmayan tek biri var, o da İblis. Rabbın zıddı, inkârın ruhu olan şeytan, Tanrının eserinin mükemmellikten ne kadar uzak olduğunu kanıtlamak için, kendi payına düşenin, kendi hakkının, ışığa karşı gölgenin de var olması hakkının ona verilmesini ister ve Adem ile Havvayı aldatmakta kullanacağı bir karış toprakla cennetin yasaklanmış iki ağacını Tanrıdan alır. Madách “İnsanın Trajedisi” ni bitirirken, sonuç çıkarmayı da ihmal etmiyor. Son sahnede Tanrının, insanın mücadelesinin anlamını anlatan sözlerini sonuç olarak yorumlayabiliriz. Ama okuyucunun çıkaracağı sonuç gene de yazarınkinden farklı olabilir. Kaldı ki, Trajedi’nin son sahnesinin yorumu, yapıtın doğuşunun üstünden geçen 130 yılı aşkın bir süredir yazılmış yüzlerce, binlerce sayfalık yorumların ancak bir tanesidir.
Kültür Bakanlığı yayınları
Çeviri: Gün Benderli, György Hazai