KUŞKUSUZ hepimizin zihnimizin arka taraflarına fırlatıp unutmaya çalıştığı anıları var. Son derece mahrem ya da rahatsız edici görüntüler, hisler ya da sesler. Bu anıların bazıları hiç beklenmedik bir anda karşımıza çıkıp bizi tarumar etme potansiyeline sahipken bazen de kendimizle yüzleşmemize vesile olabiliyor. Ve unuttuğumuzu sandığımız duyguları yeniden canlandırıyor. Sandor Marai’nin Yapı Kredi Yayınları tarafından basılan Buda’da Bir Boşanma adlı eseri benzer bir anımsamanın hikayesini anlatıyor. Annesiz bir çocukluk geçiren Kömives, geleneklere sıkı sıkıya bağlı babası tarafından iki kardeşi ile birlikte yetiştirilmiş, yatılı bir okulda büyümüştür. Aldığı eğitim, ailesinden aldığı miras “kusursuz” bir evlat, öğrenci ve başarılı bir yargıç olmasını sağlamıştır Kömives’in.
Okulu bitirip yargıç olduktan sonra kendi değerlerine uygun bir ailenin dünyalar güzeli kızı ile evlenir. Bütün köşeleri artık net çizgilerle belirlenmiştir. Hayatında sıra dışı hiç bir şey yoktur. Her anlamda saygın biridir. Yaşamı olanca rutininde devam ederken önüne gelen bir boşanma davası, kafasında uzun zamandır unuttuğunu düşündüğü kimi şeyleri canlandırır. Romanın akışında ara sıra karşımıza çıkan bir figürün bir süre sonra onun için aslında hiç de sıradan biri olmadığını anlarız. Yıllar sonra karşısına olmadık şekilde çıkan okuldan arkadaşı Greiner’i kendi değerler bütünü içerisinde yeniden ve yeniden yargılamaya başlayacaktır Kömives. Okuyucu da onun gözünden bu tutkulu arkadaşı sorgularken bulur kendini. Fakat elimizde kalacak olan koca bir boşluk duygusu olacaktır.
Okul Arkadaşı Greiner de tıpkı Kömives gibi mesleğinde başarılı bir adam ve aynı zamanda tutkulu bir aşıktır. Aşkına karşılık da bulur. Ancak bir süre sonra ruh dünyasında ortaya çıkan boşluk bazı şeyleri sorgulamasına sebep olur; “Anlamlar ve hisler evreninde bir yıldızın ışığı söndü ve bu trajedi ancak şimdi bana ulaştı. Yani benim de bulunduğum “diğer” boyuta ancak gelebildi. Bu “diğer” yani gerçek evreni şimdi, kendimi de koyduğum o alacakaranlık ve sonsuz evrene göre minicik hissediyorum. Evet bir şey olmuştu ama ne zaman. İki insanın arasında bir şeylerin kırılıverdiği o anın fotoğrafını kim çekebilir? O anı kim dondurabilir. Kim elle tutulur hale getirebilir. Ne zaman olmuştu bu?” Bu sorgulama ve akabinde meydana gelen olaylarla birlikte Greiner kendini Kömives’in yanında bulur.
Kömives ve Greiner’in hikayesini çocukluklarından başlayarak anlatan yazar, bir tarafta onların bedensel ve ruhsal gelişimlerini anlatıyor diğer yanda 1900’lu yıllarında başındaki Macaristan’ın gündelik yaşantısına ve sınıfsal ayrımlarına dair de bilgi sahibi olmamızı sağlıyor. İnsanın iç dünyasına yaptığı titiz gözlemler, ince sorgulamalar taşları yerinden oynatabilir. Bu anlamda rahatsız edici bile olabilir belki de. Sandor Marai’nin biyografisini okuyunca eserinde yer alan “kusursuz” karakterlerle bağlantısı olabilir mi diye düşünmeden edemiyor insan. Hayatı boyunca ilkelerinden ödün vermeyen, siyasi görüşleri dolayısı ile sürgünde olan ve yaşamını 1989 yılında kendi elleri ile sonlandıran yazar, Macar edebiyatının en önemli isimlerinden biri olma özelliğini hâlâ koruyor.
Buda’da Bir Boşanma, Sandor Marai, Çeviren; Tarık Demirkan, Yapı Kredi Yayınları, Roman, 168 s.
Bahar Çelik – Evrensel