Eğer dünyada gelmiş geçmiş en ünlü Macar kimdi diye bir anket yapılacak olsa, herhalde Ferenc Puskás akla gelen ilk isimler arasında olurdu. Bir futbolcunun ulaşabileceği her başarıyı elde etti. Yüzyılın en iyi futbolcusu olarak nam saldı.
Macaristan’da 1943- 1956 yılları arasında 349 maçta 358 gol attı. Sonra Real Madrid’de 9 yıl top oynadı. 1958-1967 yılları arasında 179 maçta 159 gol attı. Gol kralı oldu, Avrupa, dünya ve olimpiyat şampiyonluğuna ulaştı. 2001’de Yüzyılın Macar Sporcusu unvanına layık görüldü.
1 Nisan 1927’de Budapeşte’de doğdu. Babası da futbolcuydu. Ferenc Puskás’in tüm çocukluğu futbolla geçti. Daha iki yaşındayken babası Kispest AC futbol takımına transfer olunca, aile hemen stadın yanında bir ev tuttu. Küçük Puskás yoksul, ama mutlu bir çocukluk dönemi geçirdi. Sabahtan akşama sokakta, arkadaşlarıyla birlikte top peşinde koşuyorlardı. Puskás’ın futbolda çok yetenekli olduğu kısa sürede anlaşıldı ve genç Puskás daha 16 yaşındayken Kispest’in A takımında 1. lig maçına çıktı. Tarih 1943’dü.
O yıllar savaşın ve siyasetin ülke kaderine damga vurduğu yıllardı. Puskás çok iyi bir futbolcu olduğundan cepheye sevk edilmekten askere alınmaktan kurtuldu. Ancak kaderin garip bir cilvesi, daha sonra ordu takımında oynayacak, ve eline hiç silah almamış bile olsa rütbeli bir asker olarak resmi kayıtlara geçecekti.
II. dünya savaşının ardından Soğuk Savaş yıllarında Macaristan Avrupa’nın doğusunda Sovyet etki alanında farklı bir toplumsal yapı inşa etme sürecini yaşarken, ülkede siyaset de hayatın her alanına girmişti. Futbol da bunun dışında değildi. Kurulan yeni takımlardan Honvéd (bu ordunun takımıydı) Puskás’ın da oynadığı Kispest takımının tüm iyi oyuncularını aldı. Böylece ordu takımına transfer olan Puskás artık rütbeli bir subay olarak futbola devam etti. Burada da 5 kez şampiyon, 4 kez de gol kralı oldu. 1949’de Erzsébet Hunyadvári ile evlendi. Bir kızları oldu.
Futbolun Altın Takım’ı
Altın Takım gelmiş geçmiş en iyi Macar milli takımıydı. Bu on bir, aradan geçen elli yıla rağmen bugün hala futbolseverlerin ezberindedir: “Grosics, Buzánszky, Lóránt, Lantos, Bozsik, Zakariás, Budai, Kocsis, Hidegkuti, Puskás, Czibor”. Bu takım 14 Mayıs 1950’den, 4 Temmuz 1954’e kadar, 32 maç boyunca hiç yenilmedi. Ve bu süre içinde sadece 4 beraberlik aldı. Avrupa’nın o dönem en büyük milli takımlarını dize getirdi, ki bunların arasında dünya devi İngiltere de vardı. Macar milli takımı 1953’de Wembley’de unutulmaz bir maçta İngilizleri 6-3 yenmişti ve bu maçta, Puskás 2 gol atmıştı.
Bu inanılmaz başarı zinciri 1954’de İsviçre’de düzenlenen Dünya Şampiyonasında sona erdi. Macaristan final maçında tartışmalı hakem kararlarının da olduğu ve bir golünün de verilmediği maçta Almanya’ya karşı 3-2 mağlup oldu.
Bu dönem, Macar ve Türk futbolunun da karşı karşıya geldiği yıllardı. Artık eski inanılmaz parlaklığını yitirse de, tartışmasız bir şekilde hala dünyanın en büyük milli takımı olan Macar Altın Takım İstanbul’da bir dostluk maçında favori olduğu maçta 19 Şubat 1956’da Türkiye’ye karşı 3-1 yenilecekti. Bu maçta da Macaristan’ın golünü Puskás atmıştı.
1956 Macar isyanı, o tarihlerde bir maç nedeniyle yurtdışında olan efsane Macar takımının da sonu oldu. Ayaklanmanın bastırıldığı yönündeki haberler üzerine milli takımın oyuncularının bir kısmı ülkeye dönmeme kararı aldı. Puskás da onlardan biriydi.
Puskás Yurtdışında
Ülkeye dönmemesi nedeniyle Macar Futbol Federasyonunun girişimiyle Puskás bir buçuk yıl futboldan men cezası aldı. Bu süreyi İtalya’da geçiren efsane futbolcu, cezasının tamamlanmasının ardından da 1958’de Real Madrid’e transfer oldu. İspanya’da futbol oynadığı dönemde 1960, 1961, 1963’ ve 1964’de gol kralı olan Puskás, Real Madrid’i 6 yıl şampiyonluğa taşıdı.
Puskás 1967’den itibaren de antrenör olarak çalışmaya devam etti. Önce İspanya’da sonra da Yunanistan’ın Panathinaikos takımında antrenörlük yaptı. Başarılarının devamı sonucunda futbol adamlığını on ayrı ülkede sürdürdü.
Memlekete dönüş
1991’de Macaristan’a döndü. Bir sonraki yıl ise Futbol Federasyonu Uluslararası İlişkiler Dairesi başkanlığına getirildi. 1993’den itibaren bir dönem milli takımı çalıştırsa da onun döneminde Macar milli takımı uluslararası futbol şampiyonaları finallerine kalmaya başaramadı.
2000’li yılların başlarından itibaren de sağlık sorunları belirdi. Doktorların teşhisi Alzheimer hastalığına yakalandığını ortaya çıkarmıştı. Hastalığı hızla ilerledi, ve efsane futbolcu 17 Kasım 2006’da hayatını kaybetti.
Bir röportajda “benim içim iki şey çok önemlidir” diyordu “ailem ve futbol”. Onu yakından tanıyan dostlarının da söylediği gibi, mükemmel olduğu şey sadece yeşil sahalar değildi. İnsani değerlere ve dostluğa verdiği önem de hiç unutulmadı.
Türkinfo
Macaristan Ankara Büyükelçiliğinin desteğiyle hazırlanmıştır.