“KUŞLARIN REHBERLİĞİNDE BİR AİLE YOLCULUĞU”
Macar Edebiyatı ülkemizde çok bilinen bir edebiyat değil. Belli başlı bazı çevirilerden sonra ancak son yıllarda ülkemizde direkt Macarca’dan çeviri eserler görüyoruz. ‘Kuş Kadın’ da geçtiğimiz yıl dilimize çevrilmiş, Finy Petra’nın ilk romanı. Daha önce çocuk kitapları ve şiirleri yayımlanan yazarın bu ilk romanının ülkemizde yayımlanması, okurlarımız için güzel bir haber. İnşallah daha çok ülkeden daha çok eserler dilimize kazandırılır.
‘Kuş Kadın’, Aylak Adam Yayınları tarafından yayımlanmış bir roman. 235 sayfadan oluşuyor. Konu bakımından bir yönüyle özgün özellikler barındırırken bir yandan daha önce gördüğümüz roman konularıyla bir özdeşlik de gösteriyor. Romanın başkahramanı Lea Linger, annesinin ölümü üzerine aile sırlarını çözmek için bir arayışa, soruşturmaya giriyor ve bu süreçte birçok aile üyesiyle detaylı konuşmalar yapıyor. Bunların içinde babası, babaannesi, amcası, komşu kadın, annesinin ilk kocası, annesinin arkadaşı ve dedesi yer alıyor. Bu arayışın sebebi olarak, annesiyle ilişkisinin normal bir anne-çocuk ilişkisinden çok farklı olmasını ve annesinin trajik ölümünü gösterebiliriz. “Annemle ilişkimize has bir hâldi bu: Ya ondan korktum hep, ya da onun için; annem de ya benden, ya da benim için korkmuştur. Aman korku eksik olmasın.” Annesiyle ilişkisini bu şekilde tanımlıyor Lea Linger fakat hemen söylemek gerekir ki bu korku bildiğimiz tür bir korku değil. Daha çok anne-kız arasındaki samimiyetsizlikten ya da normal bir anne-kız ilişkisi olamamaktan kaynaklanan çekingenlik diyebiliriz bu duruma.