Erken cumhuriyet döneminin öne çıkan, kilometre taşları olarak kabul edilen mimarlarının yaşam öyküleri, kariyerlerinin seyri ve tasarladıkları yapılar birçok araştırmaya konu olmuştur. Fakat aynı yıllarda etkinlik göstermiş, döneminin mimarlık ortamına dahil kimi figürler kayıt, belge, çizim gibi kaynakların eksikliği sebebiyle mimarlık tarihi yazınında yer bulamamış ve geri planda kalmıştır. Bu kategoride ele alınabilecek bir mimar olan Semih Rüstem Temel’in tanınan bir figür olmaması da; eserlerinin sayıca çok fazla olmamasından ziyade, Amerika’ya göç etmesi ve erken yaşta hayatını kaybetmesi ile ilişkili olarak hakkında az kaynak-belge bulunmasıyla açıklanabilir.
Semih Rüstem Temel hakkında elde edilebilecek ilk bilgileri, Arkitekt dergisinde yayınlanan çeşitli haberler, Başbakanlık Cumhuriyet ve Başbakanlık Osmanlı Arşivlerinde bulunan birer belge ve Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan ölüm ilanı oluşturur. Bu veriler arasında Semih Rüstem Temel’in yaşam öyküsünü ilgi çekici kılan ise 1.11.1946 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan ölüm ilanında; bu ilanda New York’ta hayatını kaybeden mimarın, ‘Temel Corporation’ isimli şirketin sahibi olduğu belirtiliyor[1]. Erken cumhuriyet dönemi mimarlarının Amerika’da etkinlik göstermeleri alışıldık bir durum olmadığından, Semih Rüstem Temel’in New York’ta şirket sahibi olmasının şaşırtıcı bir bilgi olduğu yadsınamaz. Çalışma kapsamında yapılan araştırmanın sonunda, on dokuzuncu yüzyıldan itibaren Amerika’ya yapılan gemi yolculuklarının kayıtlarının mevcut olduğu çevrimiçi bir arşivde[2], Semih Rüstem Temel ve ailesinin 1944’te Kahire’den Baltimore’a gemi yoluyla ulaştıklarına dair bir kayıta ulaşıldı[3]. Geminin kayıt defterinden bir sayfa olan evrakta Temel ailesinin fertleri; Semih Rüstem’in eşi Elizabeth ile üç çocukları Selim, Seniye ve Belkıs’ın isimleri, bildikleri diller, uyrukları, yaşları, meslekleri ve Amerika’da kendilerine referans olan kişinin adı belirtilmektedir. Bu belgeden yola çıkarak Semih Rüstem Temel’in 1898 yılında doğduğu, Macarca, İngilizce ve Fransızca bildiği; Temel ailesine ise dönemin Wahington büyük elçisi Münir Ertegün’ün referans olduğu verilerine ulaşılıyor. Bir sonraki aşamada, Semih Rüstem Temel’in torunu, Selim Temel’in oğlu olan Derin Temel’e ulaşmak ve kendisinin yardımları ile mimar hakkında daha fazla bilgi edinmek mümkün oldu.
Semih Rüstem Temel’in yaşam öyküsünü ve üretimlerini incelemeyi amaçlayan bu araştırma sürecinde elde edilen bilgiler, mimarın tasarladığı yapıların biçimsel kaynakları üzerine yorum yapabilmeye zemin sağlamakla beraber, erken cumhuriyet dönemi mimarlık ortamı hakkında da ipuçları içeriyor.
Eğitim Hayatı ve Macar Turancılığı
1898 yılında doğan Semih Rüstem Temel çocukluk yıllarını Üsküdar’da geçirir. Aile yapısı ile ilgili fazla bilgiye ulaşılamamakla ile birlikte, babası Rüstem Bey’in Şirket-i Hayriye’de çalışan makam sahibi biri olduğu biliniyor.[4] 1911 ve 1916 yılları arasında Mekteb-i Sultani’ye devam eder[5], sınıfının birincisi olduğu başarılı bir öğrencilik hayatı geçirir[6]. Mimarlık eğitimini ise Budapeşte Üniversitesi’nde görür[7]. Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde eğitim amacıyla İstanbul’dan Macaristan’a giden öğrencileri, Osmanlı Devleti ile ilişkide olan Macar Turancıları teşvik etmekte ve desteklemektedir. 1910’dan itibaren Macaristan’da etkinlik gösteren Turan Cemiyeti ile bağlantılı olarak İstanbul’da da Tahsil-i Sanayi Cemiyeti kurulur. Söz konusu cemiyet, başarılı Türk öğrencilerin eğitim almak üzere Macaristan’a gönderilmelerini sağlayarak Turancı kadroların yetiştirilmesi hususunda girişimlerde bulunur. Bu girişimin sonucunda 1916-1917 öğretim yılında 186 Türk öğrenci İstanbul’da aldıkları Macar dili kursunun ardından çeşitli bölümlerde eğitim almak üzere Macaristan’ın farklı üniversitelerine giderler[8]. ) 1921’de 200’den fazla Türk öğrenci Macaristan’daki çeşitli üniversitelerden mezun olur. İstanbul’a dönen bir grup öğrenci ‘Eğitimini Macaristan’da Gören Türk Öğrenciler Cemiyeti’ni kurar. Söz konusu cemiyetin kurucu üyelerinin arasında Semih Rüstem Temel de bulunur[9]. Bu bilginin ışığında kendisinin Turancılık hareketine eklemlendiği ve Tahsil-i Sanayi Cemiyeti aracılığı ile Budapeşte’ye gittiği anlaşılıyor. Semih Rüstem Temel, eğitimini tamamladıktan sonra da cemiyet ile ilişkisini koparmaz. Kurtuluş Savaşı’nın devam ettiği yıllarda, Turan Haber Ajansı Türk Seksiyonu oluşturulmuş ve Avrupa kamuoyu Kurtuluş Savaşı’nın haklılığı konusunda ikna edilmeye çalışılmıştır. Turan Haber Ajansı’nın söz konusu dönemini anlatan bir broşürde Semih Rüstem’in bu süreçte rol oynadığı belirtilmiştir: ‘Bu faaliyetlerde eğitimlerini Macaristan’da bitiren ve şimdi artık ülkelerine geri dönen Türk öğrencilerinin de payı vardır. Bunlar arasında özellikle Dr. Semih Rüstem’in adını anmak istiyoruz.’[10]
Semih Rüstem Temel’in Macaristan’daki mimarlık ortamı ile kurduğu ilişki hakkında, Macar mimar Karoly Kos’un İstanbul başlıklı yayınından yaptığı çeviri ve Budapeşte Üniversitesi hocalarından Erno Foerk’in Macaristan’daki Türk Eserlerini incelediği 1917 tarihli Török emlékek Magyarországba isimli çalışmasına yaptığı çizim ve rölövelerle dahil olması[11] birer ipucu sayılabilir. Semih Rüstem Temel ile aynı üniversitede mimarlık eğitimi görmüş olan Macar mimar Karoly Kos 1917-18 yıllarında mimari incelemelerde bulunması için İstanbul’a gönderilmiş ve bu incelemenin sonucunda İstanbul isimli kitabı yayınlamıştır[12]. Kitabın içinde bir bölüm olan ‘Osmanlı-Türk Camii’ başlıklı metin, Semih Rüstem Temel tarafından Osmanlıca’ya çevrilip 1337 tarihli Dergah Dergisi’nde yayınlanır[13]. Dönemin milliyetçilik anlayışı ve Turan düşüncesi ile uyumlu olan metinde Avrupa’daki sanat tarihi araştırmalarının Yunan- Roma kültürü üzerine kurulmuş olması eleştirilir. İstanbul’un fethinden once Türklerin kendilerine özgü, ‘müstakil’ bir mimari anlayışlarının bulunmadığı düşüncesine karşıt olarak, merkezi kubbeli yapı tipinin kökeninin Ural-Altay kavimlerine dayandığını, Türk mimarlığının bu yapı tipine doğru kararlı bir biçimde ilerlediği savunulur[14].
Erno Foerk’in Macaristan’daki Türk Eserleri üzerine çalışması ve aynı yıllarda Karoly Kos’un İstanbul’a gönderilmesiden yola çıkarak Macaristan’da Türk mimarlık tarihine duyulan ilginin, Macar Turan hareketi ile paralel olduğu öne sürülebilir. Semih Rüstem Temel de bu bağlamda gerçekleştirilen araştırmalara Tahsil-i Sanayi Cemiyeti’nin desteği ile mimarlık eğitimi alan bir Türk öğrenci olarak zaman zaman dahil olmuştur.
Semih Rüstem Temel’in Mimari Üretimleri
Eğitimini tamamladıktan sonra, Macar eşi Elizabeth ile birlikte Türkiye’ye dönen Semih Rüstem Temel İstanbul Kızıltoprak’a yerleşir[15]. 1930-1933 arasında mimari üretimi Adana’da yoğunlaşır. 1929 yılında, erken cumhuriyet dönemi için ekonomik ve teknolojik açıdan iddialı olduğu öne sürülebilecek olan Adana Mezbahası’nı projelendirir. İnşasında 1930’da başlanan yapı 1932’de tamamlanır. Semih Rüstem Temel’in, mezbahanın konum bakımından şehirle olan ilişkisinden inşaatta yerli malzeme kullanılması ve yerel işçilerin çalıştırılmasına kadar birçok detayla bizzat ilgilendiği, Arkitekt dergisinde mezbahayı tanıtmak üzere yayınlanan yazıda vurgulanır. Adana’nın sıcak iklim koşulları göz önünde bulundurularak merkezi bir planın tercih edilmediği mezbaha, altı pavyondan ve bir su kulesinden meydana gelir[16]. Erken cumhuriyet döneminde devlet desteği ile inşa edilen büyük ölçekli yapılar ilk yıllarda Birinci Ulusal Mimarlık üslubunda, sonrasındaki yıllarda ise Modern Hareket etkisinde tasarlanmıştır. Adana Mezbahası’nın su kulesi tasarımı ise, bu iki başlık altında değerlendirilemeyecek biçimsel özellikler taşır.
Kiremit malzemenin kullanıldığı dörtgen tabanlı piramit biçimindeki üst örtüsü ve konsollarının biçiminin, Macar mimarisinden etkiler taşıdığı öne sürülebilir.
Mezbahanın su kulesi, Semih Rüstem Temel’in eğitim aldığı Budapeşte kentinde bulunan 1908 tarihli Vajdahunyad Kalesi’nin kulesi ile dikkat çekici derecede benzerlik göstermektedir. Yapının yüksek bir sivri kemerin etrafında biçimlenen anıtsal giriş cephesi ise Birinci Ulusal Mimarlık akımından izler taşıyan 1923 tarihli Sütlüce Mezbahası’nı akla getirir fakat Adana Belediye Mezbahası’nın cephesinde, sivri kemer kullanımı dışında Ulusal Mimarlık akımı ile ilişkilendirilebilecek bir öğe bulunmaz.
Mezbahanın inşa edildiği yıllarda Semih Rüstem Temel’in aynı bölgede Semih Bey, Sait Bey, Dişçi Şevket Bey ve İsmail Hakkı Bey evleri olmak üzere dört konut projesi ve Mersin İş Bankası şubesi[17] projesi uygulanır.
Semih Rüstem Evi iki katlı, düz çatılı, yalın cephe tasarımına yatay hatların hakim olduğu bir yapıdır.
Yapının inşası 1932 yılında tamamlanmıştır. Yapının içeriye doğru dairesel kıvrımlı girişi ve mimarın ‘gezinti balkonu’ olarak nitelendirdiği[18] kesintisiz balkon, ön cephenin dikkat çekici iki öğesidir.
Balkon yan cepheye doğru dairesel bir biçimde kıvrılır; yapının köşesi de daireyi tamamlayacak biçimde içeri doğru çekilmiş, böylece bütün bir daire elde edilmiştir. Bu bölümün üstü ise yine aynı biçimde ve boyutta betonarme bir saçak ile örtülmüştür. Yapının girişi, balkonun daire biçimindeki bölümü ve saçağı, Art Deco etkileri taşıyan balkon taşıyıcıları ile uyumlu dairesel hatlardan meydana gelmektedir.
Sait Bey Evi Semih Rüstem Evi’nin hemen yanına, aynı yılda inşa edilmiştir.
Semih Rüstem Evi’nden farklı olarak daha çizgisel hatlara sahiptir. İki katlı olan yapının bodrum katında otomobil garajı bulunur. Düz çatısı, şerit pencereleri ve sade cephe tasarımı, önceki örneğe benzer şekilde, dönemin modernist etkiler barındıran mimarlık modasına uyar. Pencerelerin etrafının farklı renk kullanımıyla vurgulanması ve köşe pencerelerinin arasının bordürler ile doldurulamasıyla cephe tasarımında yatay-dikey karşıtlığı ön plana çıkar.
Bu uygulama sebebiyle, Sait Bey Evi’nin ön cephesinde Neo-Plastik etkiler olduğunu öne sürülmüştür[19].
Semih Bey ve Sait Bey Evlerinin 2004 yılında kültür varlığı olarak tescillenmelerinin ardından, 2012 yılında Mimarlık Araştırmaları Stüdyosu (Mars) söz konusu iki konutu içeren Semih Rüstem Temel İş Merkezi projesini hayata geçirir. Proje kapsamında Sait Bey Evi yıkılıp tekrar yapılır ve iki yapının arkasına, onlarla uyumlu detaylara sahip bir iş merkezi inşa edilir. İş merkezi cephelerinde ağırlıklı olarak cam malzemenin kullanıldığı iki farklı yapıdan meydana gelir. Semih Rüstem Evi’nin arkasına inşa edilen yapı, ev ile uyumlu olacak biçimde yuvarlak köşe bitişlerine sahiptir. Sait Bey Evi’nin arkasında yer alan yapıda ise, Sait Bey Evi’ndeki uygulamaya benzer biçimde birbirlerini kesen yatak ve dikey hatların kullanımına ağırlık verilmiştir [20]. Proje sonucunda, günümüzde korunmuş örneklerine fazla rastlanmayan iki erken cumhuriyet dönemi villa tipi konut örneği görünürlük kazanmıştır.
Semih Rüstem Temel’in Adana’da inşa edilmiş bir diğer yapısı, 1932 yılında tamamlanan Şevket Bey Evi’dir. Yapının giriş katı ve birinci katı, birbirinden ayrı birer daire olarak tasarlanmıştır ve girişleri farklı cephelerde yer alır[21]. Yapıda iki daire için de açık mekanlara yer ayrılmasına özen gösterilmiştir; giriş katında geniş bir veranda, birinci katta da yakın ölçülerde bir balkon yer alır. Sait Bey Evi gibi Şevket Bey Köşkü’nün de bodrum katında garajı bulunur; araba kullanımının henüz çok yaygın olmadığı yıllarda, yapıların garaja sahip olmaları istisnai bir özelliktir. Yapının giriş cephesi, L biçimli hareketliliği ile Neo-Plastik uygulamaları akla getirir.
Semih Rüstem Evi ve Sait Bey Evi’ne benzer biçimde, Şevket Bey Evi ile İsmail Hakkı Bey Köşkü de aynı yıllarda ve yan yana inşa edilmiştir[22].
Diğer üç yapının aksine, İsmail Bey Köşkü’nde düz çatı ve şerit pencere kullanılmamıştır. Geniş saçaklı kiremit çatısı, her biri ikişer kanatlı olan pencereleri ve sade cephe tasarımı ile yapı, mimarın Adana’daki diğer konut örnekleri ile karşılaştırıldığında daha geleneksel bir görünüme sahiptir. Cephedeki tek hareketlilik, birinci kattaki pencere dizilerinin arasını dolduran bordürlerdir.
1930’lu yıllarda, Cumhuriyet inkilaplarıyla ilişkili olarak mimarlık, yaratılmaya çalışılan yeni ve ‘batılı’ yaşam biçiminin önemli bir aracı olarak görülmüştür[23]. Yabancı mimarların Türkiye’deki etkinlikleri, Ernst Egli’nin Güzel Sanatlar Akademisi programında yaptığı değişiklikler, Avrupa mimarlığında önemli rol oynayan Bauhaus üretimleri, De stijl akımı, Le Corbusier’in tasarımlarının etkisi altında, Türk mimarların tasarımları da modernizm ekseninde şekillenmeye başlamıştır. Semih Rüstem Temel’in, İsmail Hakkı Bey Köşkü dışında Adana’da uygulanan konut tasarımları, erken cumhuriyet yıllarında ‘kübik’ olarak nitelendirilen modernist etkili yapıların örnekleridir. Mimarın Adana’daki üretimleri, onu dönemi içinde de tanınır kılmıştır. Türk mimarların yeni mimari anlayışa uygun yapılar üretmeye başladıklarını anlatan ‘Cumhuriyet’in İlk On Yılının Mimarisi’[24] başlıklı yazıda adı geçen yapıların arasında ‘Adana’da Semih’in mezbahası ve büyük villaları’ da yer alır.
Semih Rüstem Temel’in İstanbul’daki tek yapısının Şevket Dağ Yalısı olduğu tahmin edilmektedir. Rumelihisarı’nda bulunan yapı ünlü ressam Şevket Dağ’a aittir. Cepheye yerleştirilmiş olan palet, Şevket Dağ’ın aynı biçimli imzasına gönderme yapmaktadır. 1932’de projelendirilen yapının inşası 1934’de tamamlanır[25]. Denize bakan cephede yer alan çıkma, iki katlı olarak tasarlanmış ve yapının kalanından bağımsız ufak bir çatı ile örtülmüştür. Çıkmanın ikinci katı ressamın atölye mekanıdır, ışıktan mümkün olduğunca fazla faydalanılabilmesi için üç yönden pencereler ile çevrilmiştir.
Çıkmanın yanında yer alan yarım daire biçimli geniş açıklık, yapının deniz cephesinde dikkat çeken bir diğer öğedir. Yalı günümüzde hala ayakta olmasına ragmen, cephesi zamanla birçok değişikliğe uğramıştır. Çatı katı tamamen değiştirilerek yapı üç katlı hale getirilmiş, yapıya karakteristik bir özellik katan yarım daire biçimli geniş açıklık kaldırılmıştır. Yapının özgün tasarımından kalan tek öğe, yedi adet konsolla desteklenen çıkmadır.
Şevket Dağ Yalısı, belki Boğaz’da konumlanması sebebiyle, belki de Şevket Dağ’ın tercihi ile Adana’daki konutların ‘kübik’ görünümünden tamamen uzaktır.
Eğrisel çizgilerin hakim olduğu konsollarla desteklenen çıkma ve hemen üzerinde cihannümma konumunda yer alan birim, yalının Osmanlı konut mimarlığına gönderme yapan öğeleri olarak kabul edilebilir.
Fakat üst örtüsünün düzenlenme biçimi ve cephedeki kimi detaylar, dönem yapılarından farklı özellikler gösterir. Şevket Dağ Yalısı’nın birbirlerini farklı açılarda kesen kiremit örtülü yüzeylerinin meydana getirdiği üst örtüsü, ön cephede bulunan yarım daire biçimli pencere açıklığı, ahşap rüzgarlık ve pencere kanatları, ünlü Macar mimar Karoly Kos’un Transilvanya vernaküler mimarisinden ilham alarak tasarladığı konutları akla getirir. Budapeşte’nin Wekerle mevkisinde tasarladığı konut grubu Karoly Kos’un, asimetrik pencere açıklıklarına sahip yalın duvarlar, güçlü çatı formları ve ahşap, taş, kiremit gibi doğal malzeme kullanımına ağırlık verdiği yapılarının tanınmış örneklerindendir [26].
Semih Rüstem Temel’in, eğitim gördüğü yıllarda Macaristan’ın en ünlü mimarlarından biri olan Karoly Kos’un yapılarını incelemiş olması çok tahmin edilebilir bir durumdur. Bununla beraber, önceden de belirtildiği gibi, Karoly Kos Türkiye’de mimari incelemeİlerde bulunmuş ve İstanbul üzerine bir kitap yazmış, Semih Rüstem Temel de metnin bir bölümünü Osmanlıca’ya çevirmiştir. Bu veriler, Karoly Kos’un yapılarını tanıdığı ve incelediği ihtimalini güçlendirmektedir.
Ankara İmar Müdürlüğü Yılları
Semih Rüstem Temel, 1933 yılında Ankara İmar Müdürü olarak tayin edilir.[27] Imar müdürlüğünden önce ise hocalık yaptığı, atandığını belirten belgede ‘İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi İnşaat Muallimi Mimar Semih’ olarak tanıtılmasından anlaşılmaktadır. Görevine başladığı 1934 yılından itibaren, Türk Mimarlar Cemiyeti Ankara Şubesi idare heyetinde de görev alır[28]. Ankara’da göreve başlaması ile birlikte, meslek hayatı farklı bir aşamaya geçer ve artık mimari üretimlerinin izini sürmek mümkün olmaz.
Ankara İmar Müdürlüğü’ne birçok memur ve politikacı talip olmuştur[29]; erken cumhuriyet döneminin en fazla yatırım yapılan projelerinden birinin Ankara’nın planlanması olduğu göz önünde bulundurulduğunda, 1930’lu yıllarda Ankara imar müdürlüğünün önemli bir pozisyon olduğu açıktır. Hermann Jansen, beraber çalışacağı imar müdürünün seçilmesi sürecini ilgiyle takip etmiş, atanacak olan kişinin iyi bir mimar olması ve modern kentlerin imarına ilişkin ilkeleri yakından tanıması gerektiğini savunmuştur[30]. Hermann Jansen’in Ankara için hazırladığı ikinci imar planı olan ‘Ankara ve Civarı’ projesinin sözleşmesi, 1934 yılında kabul edilmiş ve projenin uygulanma sürecinde Semih Rüstem Temel etkin rol oynamıştır[31]. İmar müdürlüğü yaptığı yıllarda Jansen Planı’nın uygulanması ile birlikte, Ankara’da etkinlik gösteren Clemens Holzmeister ve Bruno Taut gibi yabancı mimarların projelerinin değerlendirme aşamalarına da dahil olduğu anlaşılmaktadır.[32]
Gönül Tankut, erken cumhuriyet döneminde Ankara İmar Müdürlüğü’nün Ankara’yı aşan sorumlulukları olduğunu, merkezi bir kuruluş gibi ülkenin tamamında planlı imarı özendirdiğini ve öteki kentlere de bu konuda yol gösterdiğini belirtir.[33] Semih Rüstem Temel’in 1935 yılında İsmet İnönü tarafından, Malatya’nın imar planını yapmak üzere görevlendirilmesi, Ankara dışındaki kentler üzerine de çalıştığını gösterir[34]. Aynı yıl Ülkü dergisinde, şehir planlaması üzerine ‘Yeni Şehirler Doğarken’[35] başlıklı bir makalesinin yayınlanır.
1937 yılında İmar Müdürlüğü’nün İçişleri Bakanlığı’ndan ayrılarak belediyeye bağlanması ve yetkilerinin kısıtlanması ile beraber, Semih Rüstem Temel görevinden istifa eder.[36] İstifasının ardından 1944 yılında kadar geçen sürede, bu çalışma kapsamında izine ulaşılabilen tek etkinliği 1941 yılında sonuçlanan Samsun İmar Planı yarışmasında aldığı birincilik derecesidir fakat proje uygulanmamıştır.[37]
Amerika Yolculuğu
Semih Rüstem Temel’i Amerika’ya göç etmeye iten sebepler bilinemese de, bu yolculuğun Amerika’daki önemli bağlantılar aracılığı ile gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Dönemin Washington büyükelçisi Münir Ertegün, mimarın ablası Hayrünisa Hanım ile evlidir. Münir Ertegün’in desteği ile Semih Rüstem Temel çalışma hayatına Amerika’da devam etme cesareti bulmuş olmalıdır. İkinci Dünya Savaşı yıllarında İstanbul’dan Kahire’ye, oradan da Baltimore’a uzanan yolculuk son derece zor şartlarda gerçekleştirilmiştir. Semih Rüstem Temel, ithalat ve ihracat yapmak üzere Manhattan’da bir ofis açarak Amerika’daki çalışma hayatına başlar. Amerika’ya gittikten sonra mimari etkinlikte bulunmamış, ticaret ile ilgilenmiştir. Seniye Temel, Türkiye’de birçok kişinin üretimlerinin Amerika’da pazarlanmasını istediğini, babasının da bu amacı gerçekleştirmek üzere Manhattan’da ‘Temel Corporation’ isimli bir ofis açtığını belirtir. Semih Rüstem Temel hayatını kaybettiği 1946 yılına kadar Manhattan’da ticaretle uğraşmaya devam etmiştir[38].
Erken cumhuriyet dönemi mimarlarının eğitim hayatlarının genellikle Sanayi-i Nefise’de başladığı ve başarılı olanların mezuniyetlerinin ardından devlet bursu ile Avrupa ülkelerine gönderilmeleri biçiminde devam ettiği görülür. Mimarlık eğitimi için genellikle Almanya ve Fransa’nın tercih edildiği bu yıllarda, Macaristan alışıldık bir tercih değildir. Bu durum, Semih Rüstem Temel’i eğitim hayatının seyri bakımından ayrıksı bir örnek haline getirir. Mimari üretimlerinde de 1930’lu yıllarda ‘kübik’ olarak adlandırılan modernist etkili biçimler ile birlikte, geleneksel Osmanlı konut mimarisinin ve yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde Macaristan’da etkili olmuş ulusal mimarinin izlerine de rastlanmaktadır. Serbest mimar olarak çalıştığı 1929-1933 yılları arasında, farklı kaynaklardan beslenen yoğun bir üretim süreci geçirir. Ankara İmar Müdürü olarak çalışmaya başladığı 1934 yılından itibaren ise, bu süreç sonlanır. Atanmasını takip eden yıllarda Semih Rüstem Temel, şehir planlaması üzerine çalışmaya yönelir; Malatya ve Samsun için çeşitli planlar hazırlar. 1944 yılında kariyerinin seyrini bir kere daha değiştirir ve ticaretle uğraşmak üzere Amerika’ya göç eder ve 1946 yılında hayatını kaybedene kadar kariyerine orada devam eder.
Dila Gümüş
(Bu makale İstanbul Araştırmaları Yıllığı’nın 2. sayısında yayınlanmıştır.)
[1] ‘Ölüm,’ Cumhuriyet Gazetesi, 1/11/1946, s.8.
[2] www.ancestry.com
[3] www.ancestry.com/BaltimorePassangerLists1820-1948and1954-1957ForBelkisTemel, ‘List or Manifest of Alien Passangers for the United States, 4.23.1944-4.25.1944’ başlıklı belge.
[4] http://www.sabah.com.tr/Ekler/Pazar/Yazarlar/safak/2006/07/09/Ahmet_Bey_ve_babasi
[5] Tarhan Berkülen, Celaleddin Kişmir, Galatasaray Lisesi: Pilava Kaşık Atanlar (1908-2006), Cilt II, İstanbul, Galatasaray Eğitim Vakfı, 2006 s:400.
[6] ‘Meccani leyli olarak kaydını isteyen Galatasaray Mekteb-i Sultanisi Talebesi Semih bin Rüstem Efendi’nin sınıfının birincisi olup olmadığının bildirilmesi talebi.’ Başbakanlık Osmanlı Arşivi, 27/L/1333 (hicri), Dosya no: 1211, Gömlek no: 58.
[7] Derin Temel ve Seniye Temel ile 24.11.2013 tarihinde yapılan görüşme.
[8] Tarık Demirkan, Macar Turancıları, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, İstanbul, 2000, s:47.
[9] Tarık Demirkan, a.g.e., s: 104.
[10] Tarık Demirkan, a.g.e., s:54
[11] Semavi Eyice, ‘Gülbaba Tekkesi ve Türbesi’, İslam Ansiklopedisi, cilt:14, sayfa:228-230.
Semih Rüstem Temel’in yapıya ait çizim ve rölövesi ansiklopedi maddesinde kullanılmış, Erno Foerk’in kitabında yayınlandığına dair bilgi verilmiştir. Fakat kitabın orijinaline ulaşmak mümkün olmamıştır.
[12] Karoly Kos, ‘Bizans’tan Osmanlı’ya İstanbul Mimarisinin Doğu Kökeni’, Kaynak Yayınları, 2008.(2008’de Kaynak Yayınları’ndan çıktı, s:97-108)
[13] Mehmet Nuhoğlu, ‘Cumhuriyet Öncesi Türkiyesi’ndeki Gazeteve Bergilerde Yayınlanan Sanat ve Sanat Tarihi Yazı/Makalelerinde Fikri Yapı’, ekev Akademi Dergisi, sayı:56, s:83.
[14] Karoly Kos, a.g.e., s:97-108.
[15] Derin Temel ve Seniye Temel ile 24.11.2013 tarihinde yapılan görüşme.
[16] Semih Rüstem Temel, ‘Belediye Mezbahası’, 26, Arkitekt, s:35-41.
[17] Semih Rüstem Temel, ‘İş Bankası Şubesi’, Arkitekt, 19-20, 1932, s: 224. (Yapının çözünürlüğü çok düşük tek bir görseline ulaşabilmesi sebebiyle, yapı incelemeye dahil edilememiştir.)
[18] Semih Rüstem Temel, ‘Bir Mimar İkametgahı’, Arkitekt, 16, 1932, s:108-111.
[19] İnci Aslanoğlu, Erken Cumhuriyet Dönemi Mimarlığı 1923-1938, İstanbul, Bilge Kültür Sanat Yayınları, 2010, s. 310.
[20] Mimar Cem Yücel (Mimarlık Araştırmaları Stüdyosu) ile 05.03.2013 tarihinde yapılan görüşme.
[21] Semih Rüstem Temel, Dişçi Şevket Bey Katevleri, Arkitekt, 28, 1933, s:99-102.
[22] Semih Rüstem Temel, İsmail Hakkı Bey Köşkü, Arkitekt, 17, 1932, s:140.
[23] Sibel Bozdoğan, Modernizm ve Ulusun İnşası, Metis Yayınları, İstanbul, 2001, s:22.
[24] ‘Cumhuriyetin On Senelik Sanat Hayatı’, Arkitekt, 1933-09-10 sayı:33.34, s:263-264.
[25] Semih Rüstem Temel, ‘Ressam Şevket Bey Yalısı’, Arkitekt, 5, 1934, s.137-138.
[26] John Macsai, ‘Architecture as Opposition’, Journal of Architectural Education, 38/4, 1985, s:8-14.
[27] ‘Ankara İmar Müdürlüğü’ne İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi İnşaat Muallimi Mimar Semih’in tayini.’, T.C. Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, 17/10/1933, sayı:15106, dosya:75-83.
[28] ‘1933 Senesi Birlik Faaliyeti ve İdare Heyeti Raporu’, Mimar, 1934/1, s. 31-34
[29] Gönül Tankut, Bir Başkentin İmarı Ankara: (1929-1939), Anahtar Kitaplar, İstanbul, 1993, s:168.
[30] Gönül Tankut, a.g.e., s:168.
[31] Gönül Tankut, a.g.e., s: 140.
[32] Bernd Nicolai, Modern ve Sürgün, TMMOB Mimarlar Odası, Ankara, 2011, s:97 ve 118.
[33] Gönül Tankut, a.g.e., s:128.
[34] ‘Malatya’nın Planı’, Cumhuriyet Gazetesi, 13 Şubat 1936, s:6.
Malatya’da ekibi ile birlikte yaptığı incelemelerin sonunda imar planını hazırlar fakat, Hükümet Konağı’nın yerini değiştirmesi tartışmalara yol açar. Bunun üzerine İsmet İnönü imar planını Hermann Jansen’in incelemesini ister ve sonuç olarak Malatya’nın kent planını Herman Jansen yapar.
[35] Semih, ‘Yeni Şehirler Doğarken’, Tereddüd ve Tekerrür, der: Bülent Tanju, Akın Nalça Yayınları, İstanbul, 2007, s: 212-222.
[36] Gönül Tankut, a.g.e., s: 134.
[37] ‘Samsun Şehri İmar Müsabakası Projeleri ve Jüri Raporu’, Arkitekt, 131-132, 1941, s:277-282.
[38] Derin Temel ve Seniye Temel ile 24.11.2013 tarihinde yapılan görüşme.