Çek Cumhuriyeti’nde yeni çıkan bir yasaya göre devlet, 1966-2012 yılları arasında rızası alınmadan kısırlaştırılan kadınlara kişi başına 300.000 Çek Kronu (yaklaşık 12.000 Euro) tazminat ödeyecek.
Özellikle 1966 yılından sonra yaygınlaşan ve 2012 yılına kadar devam eden dönemde çok sayıda ve çoğunluğu Roman etnik kökenden olan kadının, devlet hastanelerinde ve sağlık merkezlerinde baskıyla, tehditle ve şantajla kısırlaştırıldığı ortaya çıkmıştı.
Genellikle doğum nedeniyle hastaneye yatan kadınlarda, çoğu kez haberleri bile olmadan gerçekleştirilen kısırlaştırma, devletin bir tür sessizce uyguladığı nüfus politikası olarak değerlendiriliyordu. Amaç doğurganlığın yüksek olduğu Roman etnik kökenlilerin oranını toplum nüfus içinde azaltmaktı.
Çoğu kez kısırlaştırılan kadına haber bile verilmiyor, bazı durumlarda ise baskıyla korkutma ve şantajla kadının onayı alınıyor, kendisine bir belge imzalatılıyordu.
Şantaj genellikle eğer belgeyi imzalamazsa, sosyal yardımlarının kesileceği, ya da çocuklarının elinden alınıp devlet yurtlarında büyütüleceği şeklinde oluyordu.
2004’de Avrupa Roman Hakları Koruma Örgütünün girişimleri ve ülke çapında devam eden araştırmalar, bu uygulamaya maruz kalan onlarca kadının verdiği ifadeler, olayın düşünüldüğünden çok daha kitlesel olduğunu ortaya çıkardı.
2004’den itibaren kısırlaştırılan kadınlar mahkemelere başvurmaya başladı.
2006 yılında Çek hükümeti zorla kısırlaştırılan kadınlara tazminat ödemeyi vaat etti. 2009 yılında da hükümet bu uygulama nedeniyle kısırlaştırılan tüm kadınlardan özür diledi.
AB normları dikkate alındı
O dönem İnsan Hakları Bakanı Jiri Dienstbier tarafından tazminatlarla ilgili bir yasa taslağı hazırlanmış olmakla birlikte, bu taslak hükümet tarafından uygun görülmedi.
Parlamento tarafından kabul edilen yeni yasa çoğunluğunu kadınların oluşturduğu bir komisyon tarafından hazırlanmıştı. Eski Adalet Bakanı Helena Valkova tarafından onaya sunulan ve kabul edilen yasa zorla kısırlaştırılan kadınlara tazminat talep etmeleri için üç yıl süre tanıyor.
Bu yasa, biçimsel olarak rızası olsa bile, yani kendisine bir belge imzalatılmış olsa bile “zorla kısırlaştırılmış” olduğunu iddia eden her kadına tazminat hakkı tanıyor. Çünkü yasa, imza olması durumunda bile geri planda baskı, tehdit ve şantaj uygulamasının bulunduğunu varsayıyor.
Yasayı hazırlayanlar tazminat miktarının belirlenmesinde Avrupa Birliği normlarının dikkate alındığını da vurguladılar. Açıklama 2011 yılında Slovakya’dan Avrupa Birliği mahkemelerine yapılan benzer bir başvuruda, zorla kısırlaştırılan bir kadınla ilgili olarak AB mahkemesinin verdiği tazminat hükmünün temel alındığını da içeriyor.
Şimdiye dek kanıtlanan 400 vaka var, ama bu kararın ardından tazminat için yapılan başvuruların hızla artması bekleniyor.
Tarık Demirkan – BBC